Akif Beki savcı ve hakimler için şok yazı

Akif Beki özel yetkili mahkemeleri sorguladığı yazısında çarpıcı eleştiriler yaptı: Yarın hesaplaşmamız gereken yeni travmalara göz mü yumalım?

GAZETECİLER.COM
Radikal yazarı Akif Beki son yıllara samgasını özel yetkili mahkemeleri topa tuttuğunda yazısında çarpıcı eleştiriler getirdi. Beki, İstiklal mahkemelerinden sıkıyönetim mahkemelerine oradan DGM'lere varan tarihi sürecin ürettiği travmalar ortada dururken bugün de özel yetkili mahkemelerin bezner travmaları yarattığını söyledi.

Büşra Ersanlı, Ragıp Zarakolu, Ahmet Şık, Nedim Şener gibi tutuklamaların, Genelkurmay Başkanı ve MİT müsteşarının 'Terör örgütü kurup yönetmekle' itham edilmesinin, Hrant Dink davasında ise örgüt bulamamanın birer özel yetkili mahkeme icadı olduğunu kaydeden Beki sözünü esirgemiyor:

"Bugünün tarihi yazılırken kara kaplı arşivlerimiz de açılacak. Siyasi cinayetin örgütlü suça sokulamadığı yerde kitap yazanlar suç örgütüne karışmaktan içerideydi, Hadi ödlekçe sustunuz, hadi korkudan sesiniz çıkmadı, fakat zulmü ne diye alkışladınız" denilmeyecek mi?

Akif Beki "Bugünün zaferleri, yarının travmaları" başlıklı yazısında şöyle devam ediyor:

.... 80 yıl önce açılmış yaraları sarmaya uğraşıyoruz hâlâ.
Eskileriyle baş edemezken, travmalara yeni travmalar, mağduriyetlere yeni mağduriyetler eklemek hangi akla hizmettir?
Özel yetkili yargı kurumu, tartışmalı birçok karara imza attı.
Görev kusuru, yetki aşımı, görevi kötüye kullanma ve benzeri suçlara konu olabilecek pek çok eylem, örgüt suçu kapsamına sokuldu, Eski bir genelkurmay başkanı, terör örgütü kurup yönetmekten tutuklu.
Örgütlü suçun sınırları muğlak, nerede başlayıp nerede bittiği savcıların insafına terk edilmiş.
Cüppeli Ahmet bile fuhuş yahut ahlaki düşkünlükten yatıyor değil. Örgütlü kadın ticareti yapmakla, fuhuş organizasyonu kurup yönetmekle suçlanıyor.
En son MİT de terör örgütü kurup yönetme ithamına maruz kaldı, Ahmet Şık la Nedim Şener karalama kitabı yazmaktan yargılanmıyor. Üzerlerine atılı suçlama, doğrudan çete üyeliği.
Çete suçlamaları çığırından çıkmışken, sıra Hrant Dink cinayetine gelince iş değişiyor ama. Tetikçinin arkasında bir örgütün varlığına dair kanıt bulunamıyor.
Diğer davalardaki aşırılıklardan kaçınılıyor burada. Hukuk zorlanmıyor, kanunlar aleyhte yorumlanmıyor, Fikir yürütme, yorumla sonuç çıkarma, akli delil geliştirme gibi mantık yöntemleri Dink davasında geçersiz.
Mahkeme sağlam kanıt istiyor. O da dosyada yok.
"Mantıksal yorumla terör örgütü suçundan mahkûmiyet kurulması ceza hukukunda mümkün değildir" diyor gerekçeli karar.
Hâkimler "Örgüt olmaması akla uzak ama somut delil sunulamadı. Şüphe, sanık lehine yorumlanır, biz ne yapalım" kaziyesine göre hüküm veriyor.
KCK soruşturmasında tutuklanan yazar, çizer ve aydınların lehine yorumlanmamıştı fakat o şüphe.
Özel yetkililere tanınmış geniş takdir hakkına örgütlü suç tanımındaki belirsizliklerin de eklenmesi, sayısız keyfi sonuç doğurdu böyle, Türkiye çetelerden arındırılırken, bağırsaklar temizlenirken yapılan yanlışlar, yeni mağduriyetlere kapı açtı.
Bugün bir 'özel hukuk' geçmişi inşa ediliyor. Gayesi ulvi, amacı yüksek diye, yarın hesaplaşmamız gereken yeni travmalara göz mü yumalım?
İşte bu benim sınav sorum.
Peki siz, kendi sorunuza cevap hazırlayabildiniz mi bu arada?

Yazının tamamı için