Bir zamanlar Recep Tayyip Erdoğan'ın en yakınındaki isimlerden
birisiydi...
Başbakan Sözcüsüydü...
Sonra yollar ayrıldı, Radikal'in ardından Hürriyet'te iktidarın
bazı icraat ve kararlarını eleştirmeye, mahallenin bazı isimleriyle
de kalem kavgalarına başladı...
İşte o Akif Beki, bugün Hürriyet'in büyük tepki gören manşeti
için bir savunma yazısı yazıp konuyu kapattı!..
AKİF BEKİ 'KARARGAH
RAHATSIZ' BAŞLIĞINA 'YOKMUŞ GİBİ' YAPTI!
Ancak Akif Beki'nin yazısında birşey çok dikkat çekiciydi...
Akif Beki, tüm savunmasını “7 eleştiriye 7 yanıt”
başlığı üzerine kurgulamış ve neredeyse "Karargah Rahatsız"
başlığına "yok muamelesi" yapmıştı...
Hele Akif Beki'nin yazısına seçtiği "Askeri vesayet varmış gibi
çek" başlığı ve yazısını bitirken kullandığı iki cümle "Akif Beki o
başlıktan hiç mi rahatsız olmadı" sorusunu akıllara getirdi:
"Mesele benim açımdan açıklığa
kavuştu. Yani eski günleri anmak babından...
‘Askeri vesayet varmış gibi’ selfie pozumuzu verip evde nostalji
yapmak üzere dağılabiliriz artık."
İşte Akif Beki'nin o yazısı:
"ASKERİ VESAYET VARMIŞ
GİBİ ÇEK"
HABERDE zaten ‘asker hükümete muhtıra veriyor’ havası yoktu.
İktidara ayar verici bir içerik barındırmıyordu.
Siyasi iradeye posta koymaya dönük değildi.
Meydan okuyucu bir ton taşımıyordu.
Kısacası, zaten demokrasiye bir askeri müdahale niteliğinde
görünmüyordu.
Esasen, muhatap da iktidar değildi zaten.
MUHATAP NASIL
SAPTIRILDI?
Muhtıraysa bile muhalefete veriliyordu, kafa tutmaysa bile
muhalefete tutuluyordu...
Posta koymaksa bile posta koyulan iktidar değildi, siyasete
antidemokratik bir müdahale vardıysa bile müdahalenin adresi
başkaydı.
Fakat öyle bir pandomim koparıldı ki...
Bilmeyen de ‘askeri vesayet ölmedi yaşıyor, hâlâ aramızda’
zannederdi.
Haberi okumayan da cuntacılık ruhu yeniden hortladı diye
algılardı.
Tantanaya bakan da ordunun kışladan çıkma ihtimali varmış
sanırdı.
TEPKİLERİN DE ADRESİ
ŞAŞTI
İtiraf ediyorum; Cumhurbaşkanı Erdoğan dün konuşuncaya kadar,
olan biteni anlamakta güçlük çektim.
Yeni bir vesayetin kokusu çıktı da ben mi alamıyorum diye kendimden
şüphelenmeye başlamıştım.
‘Kimse hükümete ayar veremez, kimse milli iradeye yan bakamaz,
kimse askeri vesayeti geri getiremez, kimse hükümetle ordu
arasındaki uyumu bozamaz’ çıkışları gırla gidiyordu.
Haberin kaynağında, 15 Temmuz’da darbecilerin safına geçmeyi
reddeden Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar vardı.
Haber onun, şahsına ve TSK’ya dönük eleştirilerden duyduğu
rahatsızlığı yansıtıyordu. Ve rahatsızlık muhalefettendi,
iktidardan değil...
Habere imza atan ise 15 Temmuz direnişinin bir numaralı medya
kahramanı, Hürriyet Ankara Temsilcisi Hande Fırat’tı.
Yine de 15 Temmuz’un medya kahramanından bir darbeci çıkarılıyor
ama askere tek laf bile edilmiyordu.
ASKERE DE BİR ŞEY DENMESİ
GEREKMEZ MİYDİ?
Ne kadar dikkatli bir dil kullanırsa kullansın, askerin
muhalefete cevap vermemesi, o işi siyasi makamlara bırakması
gerektiği söylense anlayabilirdim.
Kendini savunmak adına bile olsa iç siyasi polemiklerden uzak
durmadığı için askere tepki gösterilse yine anlardım.
Fakat muhalefete laf yetiştirmenin de siyasete karışmak ve hatta
müdahale anlamına geleceğini kimse söylemiyordu.
Sanki muhatap iktidarmış gibi, o haber hükümetin üstüne alınıyor
ama kendi kendine yapmış gibi hurra haberi yapana
bindiriliyordu.
Oysa haber uydurma da değildi ki tek tarafa yıkılsın... Suçlu
aranacaksa, bari iki taraf birden suçlanmalı değil miydi?
Haberin arkasındaki Genelkurmay’dan, ‘Hangi Türkiye’de yaşıyorsun
sen, o günler eskide kaldı’ diye hesap soran, yerini hatırlatan
yoktu.
ERDOĞAN’I DA ASKERİ DE
RAHATSIZ EDEN FIRSATÇILIK NEYDİ?
Neredeyse taraftar toplamak için kavgaya bahane aranıp
aranmadığından... ‘Bakın orada bir vesayet girişimi var’ diye
zorlama çıngar koparılıp koparılmadığından bile kuşkuya
düşecektim.
Az daha trollerin gayretleşliğine yoracak... ‘Aranan gösteri
fırsatı bulundu’ deyip mahsustan hırgür çıkardıklarını, tribünleri
coşturmak için olayı saptırıp günah keçisi taşladıklarını
düşünecektim.
Neyse ki Erdoğan konuştu, Genelkurmay bir açıklama yaptı ve toz
duman dağıldı.
Cumhurbaşkanı, orduyla hükümet arasında bir sorun varmış gibi
gösterilmesine bozuk attı.
Haberi maksatlı bulmuş, amacını öyle algılamıştı.
Öfkeliydi; bir soruya bir cevapla “7 eleştiriye 7 yanıt” manşetini
çirkin, seviyesiz, terbiyesiz ve affedilmez bulduğunu bildirdi.
Daha da hiddetliydi; iç sayfada kullanılan “Karargâh rahatsız”
başlığından kendisinin de askerin de ne kadar rahatsız olduğunu
dışavurdu.
Fakat ne vesayetten söz etti ne cuntacılıktan ne de askeri müdahale
tehlikesinden.
Aksine, aralarında tam bir uyum yaşandığını, ordunun hükümet
emrinde bir uzuv gibi çalıştığını vurguladı.
‘HABER DOĞRU, YANLIŞLIK
SAPTIRILMASINDA’
Genelkurmay da bir açıklamayla siyasi iradeye bağlılığını teyit
etti.
Haberin içeriğini doğruladı, TSK’nin iç siyasete malzeme ve alet
edilmesinden rahatsızlığını tekrarladı. Ama muhatap belli olduğu
halde haberin saptırılmasından da yakındı.
Mesele benim açımdan açıklığa kavuştu.
Yani eski günleri anmak babından... ‘Askeri vesayet varmış gibi’
selfie pozumuzu verip evde nostalji yapmak üzere dağılabiliriz
artık.