Akif Beki: Cübbeli’ye ‘müstakbel terörist’ denemez
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş'ın yaptığı açıklamayı köşesine taşıyan Karar yazarı Akif Beki, ‘Dini istismar eden şahıslar’ sözlerinin Cübbeli Ahmet'i kastettiğini söyledi.
Din istismarcılarıyla mücadeleyi desteklediğini, Cübbeli'yi korumayacağını ve Başkan Erbaş'ın bu konudaki sözlerine katıldığını belirten Akif Beki, "Yeni FETÖ’lerin, DEAŞ’ların, Boko Haram’ların çıkmaması bu mücadelenin başarısına bağlı. İstismarcıların, terör örgütü büyüklüğüne ve özgüvenine kavuşacak kadar palazlanmasına izin verilmemeli." dedi.
"Cübbeli’ye ‘müstakbel terörist’ gözüyle bakılmasına ve öyle muamele edilmesine karşıyım." diyen yazar hurafeciliğin bir terör, istismar suçu olmadığını belirtti ve Cübbeli ve benzerleriyle mücadeleyi terörle mücadele kapsamına sokulmasını doğru bulmadığını söyledi.
Cübbeli’ye ‘müstakbel terörist’ denemez
Diyanet İşleri Başkanı Ali Erbaş, "Dini istismar eden terör örgütleriyle mücadele" konulu bir panelde konuşmuş.
Üstüne basa basa şunları söylemiş: "Sadece FETÖ ve DEAŞ değil bizim problemimiz. Belki o yolda olup hurafelerle, hikayelerle, rüyalarla menfaat temin eden, bunu geçim haline getiren yapılarla, şahıslarla büyük bir mücadelemiz var ve devam edecek...”
‘Dini istismar eden şahıslar’ denince sizin de aklınıza hemen Cübbeli Ahmet gelmiyor mu?
Onu kastediyor olmalı çünkü benzer vurguları yakınlarda bir kez daha yapmıştı Diyanet reisi. Ve o sözler, doğrudan hoca lakaplı Cübbeli Ahmet’i hedef aldı diye algılanmış, öyle yansıtılmıştı.
Hatta Cübbeli’nin ‘Yenilip yalanıp kemikleri sıyrıldıktan sonra
pişmiş tavuğu geri
canlandıran keramet’ safsatasına cevap şeklinde yorumlanmıştı.
Cübbeli’ye işaret eden ifade şuydu: “Akla aykırı, gerçeklere dayanmayan hikayeler ve rüyalar üzerinden din anlatılarak vatandaşlarımızın samimi duyguları istismar edilmekte ve sömürülmektedir...”
Yani Cübbeli’nin elinde oyuncak olmaktan, cahil kalabalıkların Allah ile aldatılmasına ve kananların sırtından saltanat sürülmesine alet edilmekten dini ve dindarlığı kurtarmakta kararlı Diyanet.
Erbaş Hoca’nın savaş açtığı bu şarlatanlık, az daha Sultanahmet’te vaaz kürsüsüne kuruluyordu ya neyse...
Din hokkabazlarıyla, bezirgan madrabazlarla, hurafeci ve menkıbeci istismarcılarla mücadeleyi elbette destekliyorum. Çok hırpaladı, fazla üstüne gitti, bu kadar da paylanmaz ki, ağır olmadı mı biraz diyecek değilim.
Cübbeli’yi elinden alıp Diyanet’e karşı savunacak, koruyacak hiç değilim. Az bile söylemiş Erbaş Hoca, sabah akşam kalafata çekse yeridir...
Yeni FETÖ’lerin, DEAŞ’ların, Boko Haram’ların çıkmaması bu mücadelenin başarısına bağlı. İstismarcıların, terör örgütü büyüklüğüne ve özgüvenine kavuşacak kadar palazlanmasına izin verilmemeli. Burada da Erbaş Hoca’ya katılıyorum. Halk aydınlatılarak, bilinçlendirilerek istismar imkanı ve zemini bırakılmamalı.
Öncelikle de bu tiplerin istismara açık kesimler nezdindeki uyduruk rütbelerini sökmekten, kendilerine taktıkları sahte ünvan ve lakapları kullanmamaktan başlamalı işe. Müsait olanların aklını çelebilecek bir ‘itibar’ı istemeden de olsa kazandırmamalı. Ki hocalığın, şeyhliğin, dervişliğin, takkenin, sarığın arkasına saklanamasın din tüccarları.
Velakin tüm bunlara hak vermekle birlikte Cübbeli’ye ‘müstakbel terörist’ gözüyle bakılmasına ve öyle muamele edilmesine karşıyım.
Hurafecilik bir terör suçu, istismar bir terör faaliyeti değildir. Açığa çıkmamış potansiyeli, eyleme dönüşmüş gibi yargılayıp cezalandıramazsınız.
Cübbeli ve benzerleriyle mücadeleyi, terörle mücadele kapsamına sokarsanız bunu doğru bulmam.
Fuhuş suçlamasıyla tutuklanıp insan ticareti yapan bir şebeke yönetmekle suçlandığında da karşı çıkmıştım. Organize fuhuş çetesi suçlaması abartılı, kasti ve haksızdı. Sonuçta hukuk sistemimiz, uyuşturucuyla mücadelede bile içiciyle torbacıyı, satıcıyla tüketiciyi ayırt edebilirken fuhuşla fuhuş trafiğini mi ayrı tutamayacaktı.
Haklı bir mücadele, bu gibi hatalarla aman haksız duruma düşürülmesin.