Akdoğan ve Çelik'i anlayabilirim ama ya Karakaya?..
Hüseyin Çelik ve Yalçın Akdoğan etik olarak doğru olmasa da mesleklerinin doğası gereği anlaşılabilirdir…
ADNAN BERK OKAN
Soma'da jandarmanın gözaltına almaya çalıştığı sırada yere düşen bir yurttaşı tekmeleyen Başbakanlık Müşaviri Yusuf Yerkel kendisinin de taciz edildiğini ama buna rağmen o tekmeleri savurmasının yanlış olduğunu kabul etti…
Özür diledi…
Özür dilemek hatayı, ayıbı, kusuru veya suçu ortadan kaldırmaz…
Ancak…
Eylemcinin katlanmak zorunda olacağı cezayı/yaptırımı hafifletir…
Gelin görün ki…
Eylemcisinin bile özür dilediği; “yanlış yaptım” dediği bir ortamda…
İçimizden bir gazeteci çıktı ve eylemciye “tekmelerine sağlık” dedi…
İşte bu tebrik; mesleğimizin ahlâk ve ilkelerine ihanettir…
Meslektaşlarımızın hepsine hakarettir…
Eğer bir gazeteci/yazar...
Bir siyasetçinin bir yurttaşı yumruklamasını kınıyorsa...
Bunu yapan her siyasetçi ya da siyasi kimliği kınayacaktır...
Hatırlayın...
CHP İstanbul Büyükşehir Belediye başkan adayı Mustafa Sarıgül, bir vatandaşı yumruklamıştı...
Kınayanlardan biri de başbakanlık müşaviri Yusuf Yerkel'di...
Ve...
Vicdan sahibi gazeteciler olarak bizler de Sarıgül'ü kınamıştık...
En çok da iktidar medyası yazarları tarafından kınanmıştı Sarıgül...
Hasan Karakaya daha ileri gitmiş "hakaret" etmişti...
Oysa aynı Karakaya bir yurttaşı tekmeleyen Başbakan müşavirini takdir ediyor...
Bu ikiyizlülüktür, riyakârlıktır ve ahlâksızlıktır...
Diyebilirsiniz ki…
Hüseyin Çelik de savundu tekmeci müşaviri…
Evet savundu ama Çelik bir siyasetçi…
Onu anlayabilirim…
Hatta…
İki gazetede köşesi olmasına rağmen asıl işi “siyaset” olduğu için Ak Parti Milletvekili ve Başbakan Başdanışmanı Yalçın Akdoğan’ı da anlayabilirim…
Zira…
Bizim ülkemiz demokrasisinde özeleştiri yapma, hataları kabullenme, kendisinden olanı kınama gibi bir olgunluğa sahip olan siyasetçi bulmak mümkün değil…
Tabii ki keşke o olgunlukta siyasetçilerimiz olsa…
Ama…
Henüz o demokratik olgunluğa erişmiş bir toplum değiliz…
Siyasetçi de ithal edilmiyor ki arkadaş…
Bu toplumun içinden çıkıyor…
Ama…
Gazetecilik ve gazeteci öyle değil…
Gazeteci evrensel standartlara uymak zorunda…
Nedir evrensel standart?..
Öncelikle mağdurun korunması…
Kamunun yararı…
Adalet…
Hukukun üstünlüğü…
Demokrasi…
Ve…
İnsan hakları…
Biz gazeteciler öncelikle işte bu değerlerin yanında yer almak zorundayız…
Efendim…
“Hüseyin Çelik ve Yalçın Akdoğan tek karelik fotoğrafa bakıp da müşaviri linç etmeyin” demiş ya…
Hadi canım siz de…
Hangi “tek kare”?..
En az 7 – 8 farklı açıdan çekilmiş görüntülerdi izlediklerimiz…
Onu da bırakın...
Eylemci “yanlış yaptım, yapmamalıydım, özür dilerim” demiş…
Ayıbını, hatasını, suçunu kabullenmiş…
O saatten sonra Akdoğan ve Çelik’in savunmalarını ciddiye almanın bir âlemi var mı?..
Yok tabii…
Ama dedim ya…
İkisi de “Siyasetçi”…
Elbette sadece tek pencere açıp bakacaklar…
O yurttaş o tekmelerle ölseydi de Çelik ve Akdoğan yine başbakanlık müşavirini savunacaklardı elbette…
İstanbul’da katledilen Berkin Elvan ve Eskişehir’de katledilen Ali İsmail Korkmaz’ı hatırlayın…
O cinayetlerde de katledilen iki gencimizi suçlamadılar mı?..
Onların işi bu…
Kendilerinden olanı korumak…
Olmayanı hırpalamak...
Ama bizler gazeteciyiz…
Yazarız…
“Bizden olan veya olmayan” ayrımcılığı yapamayız…
Biz kişilerden yana veya kişilere karşı olamayız…
Bizi olay ilgilendirir…
Olayın gelişimi, oluşu ve yarattığı sonuç ilgilendirir…
Olayın faili Başbakanlık Müşaviri değil de muhalefet parti liderlerinden birinin müşaviri olsaydı biz de Çelik, Akdoğan ve Karakaya gibi “tekmelerin sağ olsun” mu diyecektik?..
Diyebilir miydik?..
Yani…
Demek istemem o ki…
Tekmeci Yerkel özür dilemiş, kusurunu (Aslında ceza yasalarımıza göre mutlaka suç) hafifletmiştir…
Hüseyin Çelik ve Yalçın Akdoğan etik olarak doğru olmasa da mesleklerinin doğası gereği anlaşılabilirdir…
Ama…
Yerde yatan yurttaşı tekmeleyen Yerkel’e “Tekmelerin sağ olsun” diyen Hasan Karakaya, mesleğimizin “Yüz Karası”dır…
adnanberkokan@gmail.com