AK Parti'nin olay adayı medyaya yüklendi!
AK Parti Uşak Milletvekili adaylığı olay olan Eyüp Gökhan Özekin İnternethaber'e konuştu.
GAZETECİLER.COM - ÖZEL
İÇERİK
H.KÜBRA
KOCAOĞLU
AK Parti Uşak Milletvekili Adayı Eyüp Gökhan
Özekin, adaylığının ardından, hem daha önce verdiği
"Olmasaydı da olurduk" ilanıyla hem de El-Kaide ve IŞİD bağlantısı
iddialarıyla gündeme geldi.
Geçmişte Alperen Ocakları Başkanlığı ve Muhsin Yazıcıoğlu'nun
başdanışmanlığını yaptı. Mavi Marmara gemisinde ön saflardaydı. New
York Times ve yabancı basına Mavi Marmara olayı sonrasında verdiği
pozla kapak oldu. TRT'de yeni başlayan Milat dizisinin
yapımcısıydı.
AK Parti Uşak Milletvekili Adayı Eyüp Gökhan
Özekin, hakkında çıkan iddialar ve kendisiyle ilgili
soruları İnternethaber'den H.Kübra Kocaoğlu'nun röportajında
yanıtladı.
YAZICIOĞLU'NDAN SONRA AYNI
MOTİVASYONA SAHİP OLAMADIK
-Hem ülkücü kökenden gelen hem de Muhsin Yazıcıoğlu'yla bu kadar yakın çalışan birisi olarak bugün başka bir siyasi hareketin içerisinde görüyoruz sizi. Bu değişikliğe ne sebep oldu?
Rahmetli Muhsin Yazıcıoğlu'nun vefatından önce de sonra da
fikirlerimizde köklü bir değişiklik olmamıştır. Yazıcıoğlu, 28
Şubat'a, 27 Nisan e-muhtırasına en net tavrı gösteren liderlerden
biri olmuştur. Muhsin Yazıcıoğlu'yla beraberken "Birgün
Yazıcıoğlu Başbakan olacak, birgün partimiz iktidar
olacak" gibi bir motivasyona sahip değildik. Biz
adam gibi bir adamla birlikte yol yürümenin onurunu hissediyorduk o
dönem. Vefatından sonra da artık aynı motivasyona aynı
kurumlar içerisinde sahip olamadık. Dolayısıyla artık o kulvardan
yürümeyi bıraktık. Ben Muhsin Yazıcıoğlu'yla beraberken de benim en
yakın dostum Hakan Albayrak'tı, vefatından sonra
da birlikte ağladığımız birlikte güldüğümüz insanlar değişmedi.
MAVİ MARMARA BİR KIRILMA
NOKTASIDIR
-Mavi Marmara, Eyüp Gökhan Özekin için ne ifade ediyor?
Mavi Marmara bizim için bir kırılma noktasıdır. O zamana kadar
elbette bir ümmet bilincimiz vardı fakat Mavi Marmara'yla beraber,
bu ümmet bilincini o ümmetle çok daha yakın temas ederek yaşama
imkanı bulduk. Dünyanın her yerinden müslümanlar, müslüman
olmayanlar da vardı gemide. Yine Mavi Marmara'dan sonra, yapılan
etkinliklere katılmak için ümmet coğrafyasında gezerken, artık çok
daha yoğun etkileşimler içerisine girmeye başladık. Dolayısıyla
artık bir takım meselelerin çözümünü Türkiye ölçeğinde düşünmeye
çalışırken, ister istemez etkileşim kurduğunuz ümmet ölçeğinde de
düşünmeye başlıyorsunuz. Bu anlamda Mavi Marmara bizi geliştirmiş,
perspektifimizi genişletmiştir.
ALLAH OL DEMESEYDİ
OLMAZDIK
- AK Parti adaylığınızın açıklanmasından sonra, daha önce Sancaktar Dergisi'nde verdiğiniz "Olmasaydı da olurduk" ilanı yeniden gündeme getirildi. O ilanı neden verdiniz?
Aslında ben bu konuyla ilgili konuşmaktan çok sıkıldım. Bu kadar
büyük ve asil bir milletin bir kişi için "olmasaydın
olmazdık" demesi bu milletin büyüklüğüne yakışmayan bir
ifadedir. Bu milletten nice kahramanlar çıkar, nice mücadeleler
verilir, milletimiz büyük bir millettir. Yine Elhamdülillah
müslümanız. Bizim İslam itikadımıza göre "Allah ol
demeseydi olmazdık". Dolayısıyla yine bir kişi için
"olmasaydın olmazdık" demek çok doğru değil. Fakat
Koç Holding Türkiye'nin her tarafını ve gazeteleri olmasaydın
olmazdık ifadesiyle donattı. Biz de dinimize göre şirk olan, milli
hassasiyetlerimizle de örtüşmeyecek, milletimizi küçük düşüren bu
ifadeye karşı bir ilan verdik.
İFTİRA KAMPANYASI
YÜRÜTÜYORLAR
- Bir de El-Kaide ve IŞİD bağlantılı olduğunuz söylendi.
IŞİD diyorlar, El-Kaide, Hizbullah, Selam Tevhit diyorlar. Bu iddiaların hepsi asılsızdır.
- Peki neden sizinle ilgili sürekli bir terör örgütü üyeliği yakıştırması yapılıyor?
Bakıyorlar, İslam ve terör kavramları hangi gruplarla bir araya
gelirse bizi o gruba yamamaya çalışıyorlar. Bunların hepsinin Mavi
Marmara olayından sonra ortaya çıkması da manidardır. Bu iftiraları
atan gruplara baktığımızda, çok da bizim milli ve manevi
duygularımızla barışık olan, Türkiye'nin gelişimi isteyen,
Türkiye'nin menfaatine yanıp tutuşan insanlar olmadığını görüyoruz.
Bugün beni DHKP-C tehdit ediyor, PKK tehdit ediyor. CHP zihniyeti
bu iftiralarla ilgili çok yoğun bir çalışma içerisinde. Tüm bunlara
baktığımızda, bizim seçilmemizin bunları ürküten bir tarafı olsa
gerek diye düşünüyorum.
EL-KAİDECİLER'DEN TEHDİT
ALDIK
Şimdi İrancı bir terör örgütü olan Selam Tevhit terör
örgütü diye bir şey varmış, ilk defa bunların çamur atmasıyla
duydum, bizi ona yakıştırıyorlar. Bir de İranclıığıyla
bilinen Hizbullah var, ona da yakıştırıyorlar. Bizim bunların
anlayışıyla da kavgalarımız oldu. Biz gerek televizyon
programımızda gerekse Sancaktar dergisinde, Hakan
Albayrak tarafından kaleme alınan kitaplarda Suriye'deki
devrim sürecinden tibaren, İran'ın ve İrancı bakış akışısının ne
kadar büyük katliamlara, trajedilere imza attığını alenen söyledik.
Dolayısıyla azıcık araştıran biri bizim bunlarla hiçbir alakamız
olmadığını bilir.
MAVİ MARMARA KARALAMA
KAMPANYALARININ BAŞLANGICI OLDU
Ha illa beni bir örgütle ilişkilendireceklerse Mavi Marmara
örgütü diyebilirler. O gemideydik, silahsızdık ve İsrailli
teröristler tarafından saldırıya uğradık. Bizim silahlı mücadele
kapsamında değerlendirilebilecek tek konumuz İsrail'in silahlı
teröristleri tarafından saldırıya uğramamızdır ki zaten
hakkımdaki bütün bu karalama kampanyalarının miladı Mavi Marmara'ya
binişimizle ilişkilidir. Mavi Marmara'da aktif bir rol oynamış
olmamız, bütün karalama kampanyalarının başlangıcı oldu. O
gün bugündür de artık hayatımın bir parçası haline geldi, bu tür
iftiralara maruz kalmak.
BİRİLERİNİ TEDİRGİN ETMEYE
DEVAM EDECEĞİZ
- Sizin hareketli bir yapınız var, sürekli çeşitli eylemlerle anılıyorsunuz. Eğer seçilirseniz Meclis'te de devam edecek mi bu hareketlilik?
Mavi Marmara, Gazze'ye diyaliz makinası, portatif çocuk parkı götürüyordu. Ortalama bir markette 1500 kalem ürün var, Gazze'ye dışardan 20 kalem ürün girişine izin veriliyor. Böyle insanlık dışı bir Batı var, buna karşın Mavi Marmara insani yardım gemisi olarak yola çıkmışız. Eylemsellikse, bu hareketli karakter yapısının İslam ümmetine ya da Türk milletine ne gibi bir kötülüğü olabilir.
İnsanlığa, İslam ümmetine ve Türk milletine faydalı olabilecek hangi alan varsa o alanda hareketliliğimiz de, riskli hareketlerse risk almaya, birilerini tedirgin eden hareketlerse tedirgin etmeye de devam edeceğiz. Önemli olan şey yanlışın içinde olup olmamaktır. Benimle ilgili çok iftiralar atılıyor. Tamamı iftira ama iftira olmayan konular var, onlar hiç gündeme getirilmiyor.
DHKP-C ÜYESİ ADAYI NEDEN
GÖRMÜYORLAR?
- Ne gibi?
Mesela CHP'nin Hatay milletvekili adayı, Grup Yorum'un solisti DHKP-C taraftarıdır. Bu bir iftira değildir ve kendisi de bunu inkar edemiyor. Nasıl Hasan Sağındık denilince Büyük Birlik Partisi denirse, DHKP-C' nin müzik grubu da Grup Yorum'dur. Kılıçdaroğlu bu şahsı aday yaptı. Peki bana iftira atan medya nerede? Orada da bir eylemsellik var. Üstelik onların eylemselliği savcı öldürerek, karakol tarayarak. Cinayet işliyor bu adamlar. Bana IŞİDci, Hizbullahcı diyen medya nerede? Niye hiç yer yerinden oynamıyor, benim onda birim kadar haber göremiyoruz.
AK PARTİ KORKUSU
VAR
- Neden sizce?
Nedeni belli değil mi? Burada bir AK Parti korkusu var, Tayyip
Erdoğan korkusu var, Ahmet Davutoğlu korkusu var.
Cemaat medyası diye bilinen medya, bu polis operasyonları yapılınca
"DHKP-C'yi bilenler içeri atılınca bu eylemler
oldu" diye veryansın ediyor. Tamam madem öyle, burada
DHKP-C'li aday var, iki kelime de buna etsenize.
MEDYADAN OBJEKTİFLİK DEĞİL
MERTLİK BEKLİYORUZ
- Medya bu konuda taraflı davranıyor yani?
Biz bu medyanın tarafsız olmadığını biliyoruz. Onlardan şimdi
objektiflik de beklemiyoruz sadece zamanında bir medya
yöneticisinin "Biz sosyalistiz, siz zamanında Anadolu'yu
teşkilandırmaya giderken biz medyada yer aldık ve buralarda
yükseldik. Şimdi kendi kadromu kendi dünya görüşüme göre
şekillendiriyorum. Siz yapsaydınız da kendinize göre
şekillendirseydiniz. Biz kendi adamlarımıza kıyamıyoruz"
dediği gibi bir mertlik bekliyoruz. Yalnızca fikirlerim biraz sivri
diye bana iftira atıyorlar. Ama orada, doğrudan doğruya cinayet
işleyen bir örgütün taraftarı olan bir adama seslerini
çıkartmıyorlar.
MEDYADA BİZİM DE OLMAMIZ
LAZIM
Bu konuda rahmetli Ömer Lütfi Mete beni çok cesaretlendirmiştir.
Miray yapım şirketini kurmama vesile olan da odur. Onunla hep bu
konuları konuşur ve bu sektörlerde bizim de olmamız lazım
motivasyonuyla dolardık. Daha sonra da Allah nasip etti, kurduğumuz
hayaller belli bir oranda gerçekleşmeye başladı. Tabi ki adaylık
sürecimden itibaren artık yapımcılığı bıraktım. Şimdi seçilirsem bu
hayalleri olan başka gençleri desteklemek için elimden geleni
yapacağım, seçilemezsem bu hayallerimin peşinde koşmaya devam
edeceğim.
MİLAT DİZİSİ İYİ
BAŞLADI
- Milat dizisi iki bölüm yayınlandı. Diziyle ilgili geri dönüşler nasıl?
Bu Cuma dizinin 3. bölümü yayınlanacak. Tüm sektör için en
önemli kriter AB reyting oranlarıdır. Bizim ilk 10'a girmemiz bir
başarı olarak değerlendiriliyordu fakat hamdolsun 1. bölümde 5., 2.
bölümde 4. olduk. Bakalım ilerleyen bölümlerde nasıl olacak. Benim
için reytingden daha önemli olan şey, dizinin kalitesiyle ilgili
geri dönüşlerdir. Bu geri dönüşler de çok olumluydu. Kaliteli bir
iş çıktı.
DERSİMİZE İYİ
ÇALIŞTIK
- Daha önce de MİT'i konu alan bazı diziler yapıldı fakat pek rağbet görmedi. Milat'ı diğerlerinden ayıran nedir?
Biz diziyi mümkün olduğu kadar gerçekçi yapmaya çalışıyoruz. Prodüksyonda hiçbir masraftan kaçınmadık, yüksek prodüksyonlu bir iş oldu. Hikayeyi ve kastı oluştururken çok emek verdik. Şimdi bu emeklerin karşılığını alıyoruz. 50 kişiyi öldüren bir kahramandan müteşekkil bir dizi değil, mafyavari değil, polisiye değil. Çok daha teknik MİT'i konu alan bir dizi. Dolayısıyla daha fazla kafa yormamız gerekiyordu bu konuya. Dersimize heralde iyi çalıştık, şu anda başarılı gidiyor.
MİT İLK KEZ GERÇEKTEN MİLLİ
- Bir MİT dizisi yaptığınız için MİT'le ilgili de bir sorum olacak. Son birkaç yıldır MİT'le alakalı siyasallaştığı yönünde eleştiriler var. Siz nasıl değerlendiriyorsunuz bu eleştirileri?
MİT, belki de ilk defa gerçekten Milli istihbarat teşkilatı oldu. Bugün Türkiye'nin kendi hinterlandında, edilgen olmayan etken olan, tek konsatrasyon alanı Türkiye'deki dindarları tespit ve takipten ibaret olmayan aksine iddialı bir ülkenin iddialı bir istihbaratı olan MİT görüyoruz. Şimdi bu Yeni Türkiye'nin yeni MİT'i insanları rahatsız ediyordur, bu doğaldır. Bundan önce devletimiz vatan hainiyle doluydu şeklinde karikatürize bir tablo da çizmiyorum ama gözle görülen birşey var. Bu "aman Batı'yı incitmeyelim, aman bu konulara girmeyelim, pasif duralım" zihniyetine sahip insaları tabiki rahatsız ediyor.
HÜKÜMETE VURMAK İÇİN TÜRKİYE'YE VURUYORLAR
Malesef son dönemde şunu görüyorum insanlarda; hükümet
karşıtlığıyla, Türkiye karşıtlığını birbirine karıştırıyorlar.
Dolayısıyla Türkiye adına iyi birşey mi oluyor, bu hükümetle
alakalı iyi birşeydir denklemini kurup hükümete vurmak için
Türkiye'ye vuruyorlar.
MİT çok daha etkin çok daha milli bir yapı haline mi geliyor, artık
MOSSAD'ın CIA'in arka bahçesi olma hüviyetinden çok daha güçlü çok
daha bağımsız bir yapı haline mi geliyor, bu hükümete yarar
düşüncesiyle "MİT de hükümete yakın bir yapı haline
geldi" deniyor. Ama ben ne askeriyenin ne MİT'in herhangi
bir siyasi partiye yakın olabileceğine ihtimal vermiyorum. Bundan
önce ideolojik gerekçelerle uzak olduğu dönemler olmuştur ve bu
dönemlerin Türkiye'ye büyük maliyetleri olmuştur. Darbeler,
postmodern darbeler... Maliyetleri hepimizce malum. Bence
Türkiyenin güvenlik bürokrasisi bu hatasından vazgeçmiştir.
Bugün MİT'e yöneltilen eleştiriler askeriyeye de
yöneltilmeye başlandı. Niye? Çünkü askeriye ilahi okuyan
çocuklar, başörtüsü takan kızlar üzerine e-muhtıralar veren bir
askeriye değil artık. Şu anda kendi işine odaklanan bir
askeriyemiz var.
UŞAK'IN TANITIMINA
YÜKLENECEĞİZ
- Milletvekili adayı olduğunuz Uşak'ın en temel problemi
nedir sizce?
Uşak'ın en temel problemi bana göre, Uşak algısı ve
tanınırlığıyla alakalı. Biz bunu yukarıya taşıma gayretinde
olacağız. Bütün alanlarda hizmet yapacağız elbette fakat fazla
gündemde olmayan bir yerle alakalı çok büyük yatırımlar
düşünülmüyor. Bunun için ilk önce Uşak'ın tanıtımıyla
ilgili alana yükleneceğiz. Yine sinema, televizyon alanındaki
tecrübelerimizi de Uşak'ı bütünleştirip, bu sektörü Uşak'a çekmeye
çalışacağız. Yine bir de mühendislik mimamlık şirketim
var, uluslararası ortaklıklar kuruyoruz. Bu bağlamda uluslararası
tecrübelerimizi de Uşak'a uyarlayıp, istihdam oluşturacak
,uluslararası firmaların Uşak'a gelmesini sağlayacak projeler
üreteceğiz.
EYÜP GÖKHAN ÖZEKİN KİMDİR?
- 1979 doğumlu, aslen Uşaklı.
-Ailesi ülkücü gelenekten geliyor. 28 Şubat Liseli
Öğrenciler Birliği, Genç Alperen Dergisi Genel Koordinatörlüğü,
Nizam-ı Alem Ocakları'nda yer aldı. Alperen Ocakları Genel
Başkanlığı ve Muhsin Yazıcıoğlu'na Başdanışmanlık
yaptı.
- Mesleği iç mimarlık ama çok çeşitli alanlarda işler de yaptı. Öğrencilik yıllarından beri hep bir ayağı medya sektöründe oldu.
- Müzikle arası her zaman iyi olmuş. Bobby McFerrin, Metallica, Nirvana'yı da severek dinliyor Neşet Ertaş'ı da.
- Küçükken babasıyla Cumhuriyet Muhafız Alayı'nın askeri bando yürüyüşlerine gidermiş. Dedesi hep "Ecdatlı devletli olasın" diye öğütler verirmiş. Devletçi tarafını "Bizim ailede devlet her zaman önemli bir kavram olmuştur" diyerek anlatıyor.
- Cemil Meriç, Osman Yüksel Serdengeçti, Necip Fazıl, Eşref Edip okumaları yaparken bir yandan da İletişim yayınları ve Birikim Dergisi'ni de takip etmiş.
- Fikir dünyasının oluşmasında bu okumalarında yanında, hayatında da derin etkiler bırakan isimleri şöyle sıralıyor:
1996 yılında tanıştığım ve Başdanışmanlığını da yaptığım Muhsin Yazıcıoğlu.
Risale-i Nur'larla tanışmamın ardından Bedizüzzaman Said Nursi.
En yakın dostum dediğim, abim yoldaşım Hakan Albayrak
Üzerimde Muhsin Yazıcıoğlu, Hakan Albayrak kadar emeği olan Ömer Lütfü Mete.
Dostluğuna çok önem verdiğim Tarihçi Mustafa
Armağan.
- 4 ve 8 yaşlarında iki kız çocuğu babası.
MİLLİYETÇİLİĞE NASIL BAKIYOR?
İçinde bulunduğu milliyetçilik damarını resmi ideoloji milliyetçiliği ve milliyetçilik türlerinden ayıran Özekin, "bizim anladığımız ülkücülük, milli refleksleri güçlü olan fakat nizamı alemci bir yapısı olan ülkücülüktü. Buna mukaddesatçı ya da muhafazakar milliyetçilik de diyebiliriz " şeklinde tanımlıyor. Ona göre Muhsin Yazıcıoğlu'nun anlayışı da, bugün Recep Tayyip Erdoğan'ın milliyetçilik anlayışı da budur.
"Özellikle resmi ideoloji milliyetçiliği, etnisist milliyetçilik anlayışına sahip olanlar bu milliyetçilik anlayışındakileri hainlikle suçlarlar. Tıpkı son dönemde bana yapılan gibi. Neden çünkü biz, millet, vatan, devlet kavramının içini resmi ideolojinin tabularıyla doldurmayız. Biz, millet kavramının içini kurgulanmış bir yeni ulus kavramı üzerinden değil, bin yıllık bir kadim bir millet anlayışı üzerinden değerlendiririz. Ve bizim bu değerlendirmemiz daha gerçekçi ve gelenekle barışıktır ve bundan hoşlanmazlar".