Ailelerinin iktidar medyasından ricaları var...

Sayın Başbakanımız pek sevdiği, saydığı, ayaklarının önüne bakanlar yatası sevgili Rıza’nın tahliyesine benzer bir açıklama yapsa...

ADNAN BERK OKAN

 Pek muhterem...

Pek cevval...

Pek vicdanlı...

Ve...


Pek ahlâklı iktidar medyası yazarları...

Yok vallahi...

Kimsenin benden bir şey rica ettiği yok...

Ben sizin çok sık yaptığınız gibi: “Hani meselâ” dedim…

 Ve onların…

 Yani…

 Genelkurmay Eski Başkanı Emekli Orgeneral İlker Başbuğ ve Emekli Albay Dursun Çiçek'in benden öyle bir istekleri olmadığı halde…

 Oturdum klavyemin başına…

 Ve…

 Başladım yazmaya…
 

Bakın ortaya ne çıktı?..

 Bildiğiniz gibi Rıza Sarraf gerçekten de Sayın Başbakanımızın dediği gibi "Tertemizmiş"…

 Ki…


Başbuğ ve Çiçek kaçar mıydılar?..

Rıza Sarraf ve bakan çocukları neden tahliye edildiler?..

Yani "tahliye gerekçeleri" ne?..
Söyleyeyim:
- Deliller tesadüfen elde edilmiş...
Yani, kanuni değil...
- Kaçma şüpheleri yok...
- Delilleri karartma tehlikesi geçti...

Eh yani...

Doğru valla..
Ne diyebilirim?..
Ne Rıza kaçar?..
Ne de bakan çocukları...

Diyeceksiniz ki:


"İlker Başbuğ ya da Dursun Çiçek tıpış tıpış gidip teslim oldular ama kaçma ve delilleri karartma şüphesi olduğu için tutuklu yargılandılar, halen de cezaevindeler..."

Olsun...
Onlar başka; Rıza ve bakan çocukları başka...

Şimdi aklıma geldi...

Durun size Nasrettin Hoca fıkralarından birini anlatayım...

Bir gün...
Bardaktan boşanırcasına yağmur yağarken Hoca evinin çıkmasında oturmuş dışarıyı seyrediyor...
Adamcağınızın biri de yağmurda daha fazla ıslanmamak için saçak altlarından birine sığınmak için koşturuyor.
Hoca pencereyi açıp bağırıyor:
"Yahu komşu ne kaçıyorsun Allah'ın mübareğinden?.. Şeker misin eriyecen, pamuk musun çürüyecen?.."
Adam "velahavle" çekip koşusuna devam ediyor.
Bir başka gün...
Yine yağmur, yine bardaktan boşanırcsına...
Bu sefer sokakta yağmur altında kalan ve sığınacak çatı altı arayan Nasrettin Hoca...
Kendisine seslenen ise bir önceki yağmurdan kaçan komşusu...
"Yahu Hocam, ne kaçıyorsun Allah'ın mübareğinden?.. Şeker misin eriyecen, pamuk musun çürüyecen?.."
Hoca bizim medyamızın (hangi taraftan olursa olsun) atası ya, cevabı da hazır haliyle:
"Yahu ben Allah'ın mübareğini çiğneyip de günaha girmemek için kaçıyorum"...
Yani...
Bizim medyaya göre İ
lker Başbuğ ve Dursun Çiçek tutuklanınca kaçma şüphesi ve delilleri karartma tehlikesi beş yıl sürer...
Sıra...
Ayaklarının altına bakanlar yatası Rıza'ya geldi mi...
Ne kaçma şüphesidir söz konusu olan...
Ne de delilleri karartma tehlikesi vardır...
Zaten deliller de "tesadüfen" ele geçirilmiştir...
O halde bırakın gitsin gaari...

 "Adalet Yerini" buldu (Onu da Başbakan söyledi)…

 Ve tahliye oldu...

Gerçi henüz aklanma yok...

Ama...

Bu yargıçlarla en kısa zamanda o da olacak inşallah...


Allah sevgili, tertemiz ve dürüst, haysiyetli, pek onurlu Rıza kardeşimin yar ve yardımcısı olsun…


Neyse...

Muhterem iktidar medyasının çok saygıdeğer köşe yazarları!.. 

 Sizden rica etsem...

Saygıdeğer Başbakanımıza;

halen hapiste yatan...

Suçları (!) ise...

Önce 
2004 yılı Ağustos ayı MGK toplantısında...

Ve sonra...

2014 yılı Şubat ayı MGK Toplantısında;

 
"Terör Örgütü" olduğu ve "mutlaka yok edilmesi gerektiği" kararı verilen Cemaat'i yok etmek için web sayfası açmak olan…

 Genelkurmay Eski Başkanı Emekli Orgeneral İlker Başbuğ ve…

 Aynı “atılı” suçtan tutuklu Emekli Albay Dursun Çiçek'in neden tahliye edilmediklerini sorsanız…

Hemen her gün siz de Başbuğ ve Çiçek'i haksız yere hapse attıran bu çete, paralel yapıya küfür ve hakaret edip durmuyor musunuz?..

Eh yani...

MGK bir kere daha, küfür ve hakaretlerinizde haklı olduğunuza karar verdi...

Yüce Yargı/ç da (Nöbetçi olarak da olsa)...

Sizin ve Sayın Başbakanımızın da iddia etiği gibi o çetenin, paralel yapının hapse attığı, ayaklarının önüne bakanlar yatası sevgili Rıza’nın tahliyesine karar verdi...

Demek istemem o ki...

Sayın Başbakanımız sizi kırmaz...

İstirham etseniz de...

Pek sevdiği, saydığı, ayaklarının önüne bakanlar yatası sevgili Rıza’nın tahliyesine benzer bir açıklama yapsa...



 Pek muhterem meslektaşlarım…

Bildiğiniz gibi…

Başbuğ ve Çiçek'in masum oldukları artık tam olarak anlaşıldı...

Ama...

Buna rağmen…

 Halen cezaevindeler...

Bu arada...

(Kaç gündür hapiste olduğu için bedeni mutlaka kirlenmiş olsa da)
Ruhu tertemiz olan (Başbakanımızdan daha iyi bilemeyeceğimize göre mutlaka öyledir)…

 Ve…

 Günlerce cezaevinde nahak yere ruhsal işkence gören Rıza Sarraf ise...

Kanuna aykırı elde edilmiş...

- Ki meselâ, bir cinayeti işlediği gizli kamera ile kaydedilen birinin, "görüntüler tesadüfen ele geçtiği için" tutuklu yargılanması da çok ayıp ve hukukun evrensel ilkelerine aykırıdır değil mi?..

Yargı bırakacak ki adam yeni cinayetler işlesin...

Ne de olsa görüntüler tesadüfen ele geçirilmiş...
Eğer o görüntüler olmasaymış katil tutuklanacak mıydı?..
tutuklanmayacaktı...

Aynı şey Rıza kardeşi için de geçerli...

o tesadüfi deliller olmasa tutuklanacak mıydı?..

Asla tutuklanamayacaktı...

Ama gördük işte...

Yüce yargıhimmet etti ve
tahliye oldu...

İyi de oldu...

Ama be arkadaşlar…

 

İyi olmayan bir şey var…

 Başbuğ ve Çiçek'in halen hapiste olmaları...

Hani söyleseniz de…

 Yazsanız da…

 Muhterem Başbakanımız biraz da iki masum...

Hem de gerçekten masum...

Masumiyetleri MGK kararlarıyla da kanıtlanmış 
Başbuğ ve Çiçek için sevinse ne olur?..

Bunun için ne mi yapmalı?..

Çok kolay...

Şahane basit...


Sayın Başbakanımız, yürüyüşü ve gülüşü dünyaya bedel Saygıdeğer Adalet Bakanımıza talimat verecekler…

 Ve…

 Koskoca Türkiye Cumhuriyeti İçişleri Eski Bakanının ayaklarının altına yatacağı kadar temiz Rıza bey kardeşimizi tahliye eden hakim beyefendiyi bir kaç saatliğine Başbuğ ve Çiçek'in mahkemelerine "Nöbetçi" olarak atayacaklar...

Gördünüz mü ne kadar kolay...

Lütfen efendim...

Hem de çok lütfen...

Şu nöbetçi hakimlik işine bir el atınız...
 

adnanberkokan@gmail.com