Ahmet Ümit'ten bomba açıklamalar: Ben hayattan yanayım

Sayım Çınar, Türkiye’nin en kıymetli yazarlarından Ahmet Ümit’le tempolu, güçlü bir söyleşiye imza attı.

GAZETECİLER.COM - ÖZEL RÖPORTAJ
SAYIM ÇINAR  sayimcinar@gmail.com
 

Sayım Çınar edebiyat dünyamızın sıradışı ismi Ahmet Ümit'le buluştu ve ortaya harika bir söyleşi çıktı. 

Zor günler yaşıyoruz. Aslı Erdoğan gibi dünya çapında bir yazarımızın içerde olmasını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Hem arkadaşım hem edebiyat dünyasından bir isim. Romanlarıyla var olan bir isim. Terörist suçlamasıyla içeri atmak büyük yanlış. Darbe girişiminde
 
sokaklara çıkan isimlerden biri, darbe fikrinin ilk gününden beri karşısında olan biri, demokrasiyi savunan biri Aslı ErdoğanYazdığı gazetenin duruşu onu bağlamaz, düşüncelerinden dolayı kimseyi suçlayamayız. Türkçemizi geliştiren eserler veren biri ve yurtdışında tanıtan birinden bahsediyoruz. Aslı’nın bir an önce özgür bırakılması gerekiyor. Aslı’yı orada tutmak ülkeye zarar vermektir. Üst akıl ne ise, onun çıkarına çalışılıyor içerde tutarak. Tekrarlıyorum. Aslı şiddetten uzak bir insan. Barışçıl, hümanist biri. 

Bir öyküsünü okusalar bile anlayacaklar Erdoğan’ın kim olduğunu, neyi savunduğunu. 

Aynen öyle. Derhal serbest bırakılmalı. 

“YAŞANANLARI ANLATSAK İNANMAZLARDI, BUNLARI YAŞADIK BİZ”

Sizi besleyen çok konu var diye düşünüyorum, sırf şu son günlerde bile ciltler dolusu kitaplık konu, malzeme çıktı… 

 

Bu son yaşanan süreç 14 yılın son halkası. Çok çeşitli aşamaları oldu 14 yılın. 17 – 25 Aralık, Suruc Patlaması, darbe… Bir nehir roman gibi aslında, son derece karmaşık, entrikalı. Ama yazmak için resmi tümden görmek gerekiyor. Bir roman yazmıştım, Kukla, Susurluk’u anlatırdı, yıllar sonra yazdım olayın üzerinden. Bu coğrafya herkesin ilgisini çeken bir coğrafya. Çok kültürlülük bizim değerimiz ama biz bunu dezavantaja dönüştürdük. İç savaş girişimi olarak okuyorum darbe girişimini. Büyük bir üzüntü içindeyim. Karamsarım. Yazacak şevki bulmakta zorlanıyorum. Bir yandan da o kadar çok malzeme var ki… Konu bulmakta zorlanmakta korkmuyor musunuz diye sormuşlardı. Nasıl korkacağım? Yaşananları anlatsak inanmazlardı, bunları yaşadık biz. 

Bir de Pazartesi hepimiz işe gittik. Darbe girişimi yaşandı ve hayat aktı. 

Evet. Ben bunun, bu darbe girişiminin bir oyun olduğunu asla düşünmüyorum. Plan tutmadı. 

Yaşananların romanını yazsaydınız, sonunu nasıl bağlardınız?

Gerilim politik romanı olurdu bu. Ben sonundan başlardım yazmaya. Ama daha sonunu görmedik. Darbeyi yaratan koşullar daha ortadan kalkmadı. Hala bölünmüş durumdayız. Bazı siyasi partiler hala ayrımcı davranıyor. Ekonomi kötüye gidiyor. Dışta komşularımızla hala sıkıntılarımız var. Onurlu bir şekilde anlaşmalar yapmamız gerekiyor. İç barışı sağlayamazsak yeni bir darbe ihtimali hep olacak. Polisiye, askeri önlemler değil, sosyal barıştır peşinde olmamız gereken. Kimlik siyaseti yapılmamalı. Ancak o sosyal barış olursa birlikte dururuz. Demokratik bir anayasaya ve hepimizin kenetlenmeye ihtiyacımız var. 60’a yakın kitabım var, 28 dilde, yurtdışında. Bundan daha büyük hizmet olabilir mi? Çin’den Meksika’ya kadar Ahmet Ümit kitapları okunuyor. Şu ana kadar yazarlık hayatım boyunca 3 milyonun üzerinde satışım. Avrupa’da liste yapsak ilk ona girerim. 

 

Biraz da edebiyat dünyasını konuşalım isterim. Edebiyatdışı kitaplar daha ön planda. Edebiyat neden geride? Siz her durumda listedeseniz. 

Türkiye’de kitap okunmuyor cümlesi hatalı. Yazara ilgi çok fazla. Pek çok insan yolda yürürken fotoğraf çektiriyor. Kendi adıma değil Türk edebiyatı adına seviniyorum. Ahmet Abi diyorlar bana. Samimiyetten kaynaklı bu karşılıklı sevgi ve ilişki sanırım. Kitap çıktıktan sekiz ay sonra tekrar listeye girdi. Kitabı daha uygun fiyata yeniden yayınladı yayınevim.Öğrencileri, daha sınırlı imkanı olanları düşünmek zorundayız.  Ben longsellerım. Çok değerli yazarlarımız var, okurla buluşamayan. Ben buluştum.

Buluştunuz ama bu yoğun çalışmayla oldu. Çok çalışkansınız. 

Edebiyat bir yaşam biçimi. 1982’de ilk öykümü yazdım, 89’da ilk romanımı yazdım. O günden bugüne hep yükselen hep artan bir trendimiz var. Elveda Güzel Vatanım’ı yazarken aylarca dolaştım, Paris’e, Yunanistan’a, Üsküp’e gittim, İttihat Terakki’nin peşindeydim. Para kazanmak için yazanlar hüsrana uğrar. Yazar günde 24 saat kitap düşünen kişidir. Yazmak için yaşamalısınız. Yaşamayı tabii ki seviyorum ama yaşadığım her şeyi de biriktiriyorum. Şu an Suriyeli göçmenleri konu alan Başkomiser Nevzat romanı yazıyorum. Mülteci dramını anlatıyorum. Yazarın görevi acı çeken insanı anlatmaktır. 

Kitaplarınız röportaj vermeseniz bile okurlar tarafında ilgi görüyor. Birçok ülkede listelerdeniz.

Yunanistan’da bestsellerım. Havaalanlarında billboardlarımvar. Almanya ve Arap ülkeleri, Meksika, Bulgaristan, Çin… Genelde çok iyi gidiyor. Büyük satışlara ulaşıyoruz. Berlin’de yürürken insanlar tanıyor, bu çok özel bir duygu. Çek Cumhuriyeti’nde yine çok güzel karşılandı. Elimdeki roman bitince Bergama Berlin romanı yazacağım. Bergama Müzesi vardır, direktörüyle tanıştım, birlikte rakı içtik, her türlü yardımı yaparım dedi. Bir Türk yazarın gelip böyle bir şey sorması çok sevindirdi onu. Ben de Türkiye’ye çağırdım. 

Göbeklitepe hikayesi çok popüler bu arada.

12.000 yıllık bir dini merkez orası. Göbeklitepe’nin anlaşılması da yine bizlere, ülkemizin durumuna bağlı. İç barışı sağlamamız lazım. Antep’te Zeugma Müzesi de müthiştir. Kargamış da öyle. Sen dindarsın ben laikim konularını aşsak asıl bu konularla, müzelerimizle, kültürümüzle, tarih mirasımızla uğraşacağız

İstanbul’a gelirsek… Gerçek bir Beyoğlu yazarısınız. Geldiği noktayı nasıl değerlendiriyorsunuz?

Korkunç. Türkiye’nin kurtuluşundan ayrı değil Beyoğlu’nun kurtuluşu da. Herkesin sahip çıktığı bir anayasa, birbirine kilitlenmiş bir halk. Ancak böyle kurtulur. Beyoğlu çok önemli, belediye başkanlarına, bizlere çok büyük görevler düşüyor. Gelmekten vazgeçmeyeceğiz. Barışla halledeceğiz. Yazdığımız her roman bir umuttur. Gayrete getirmek için yazıyoruz.

“BEN HAYATIN TARAFINDAYIM!”

Sosyal medyada da çok etkinsiniz. Büyük ilgi çekiyor paylaşımlarınız. Sosyal medyayı nasıl değerlendiriyorsunuz? NTV’de katıldığınız açık oturum da çok konuşuldu, siyasi konuşma yapmanız eleştiri aldı mı?

Ülkenin aydını olarak tabii biz konuşmalıyız. Ben Türkiye’yim. Herkes okuyor bizi. Doğadan, insandan, barıştan yanayım. Bunu savunmak için de çıkıp tabii konuşacağım.Başı örtülüyü nasıl sahiplendiysek, bugün de demokrasinin tarafındayız. Ben hayatın tarafındayım. 

Aydınların, futbolcuların, hukukçuların cemaatle ilişkileri ortaya çıktı ve çekip gittiler. Nasıl değerlendiriyorsunuz?

Çok üzücü ve trajik. Demokrasi kültürünün de az geliştiğini gösteriyor. Devleti yıkmak isteyen bir gruba başka neden girsinler ki. İlkellik olarak algılamak lazım. Laik bilincin artması lazım demek ki. Müslüman olabilirsin, Tanrı’yla ilişkin sana özel, araya neden birini koyuyorsun? Ben bağımsız bir adamım, hiçbir partiye yamanmam. Doğru yapıyorlarsa desteklerim. Yanlışa karşı dururum. Muhalif olmak, bilinçli olmak budur. 

Yeni romanınızla bitirelim. 

Bir kez daha iyi bir roman geliyor. Çalışıyorum. Suriyeli göçmenler, seri katil, Ezidiler. Zengin bir roman geliyor.