Ahmet Turan Alkan yazdı: Teorik olarak din kardeşiyiz!
Zaman Yazarı Ahmet Turan Alkan, "17 Aralık'ta vahiy mi geldi" diye soran Bülent Arınç'a 'din kardeşliği' tartışması başlatacak cevap verdi.
Zaman yazarı Ahmet Turan
Alkan'ın Bülent Arınç'ın "17 Aralık'ta vahiy mi geldi de yolsuzluk olduğunu anladınız"
sözlerine cevaben yazdığı yazıya "Teorik olarak din kardeşiyiz"
diye başlık koyması yeni bir tartışma başlatacak gibi... Cemaat ile
Ak Parti birbirini sadece 'teorik olarak mı din kardeşi görüyor" sorusu akıllara
geldi.
"Evet, vahiy geldi ve geleli takriben
1440 sene oldu ama bilir ve iman ederiz ki, her gün, her an nâzil
olmuş gibi ter-ü tâzedir" diyen Alkan şöyle devam etti: "Vahiy
mi geldi buyurmuştunuz; evet vahiy
geldi. Kitab’ın içinde neler yazılı olduğunu merak edenlere her ân
yeniden geliyor. Hırsıza da polise de!.." İşte Alkan'ın o
yazısı:
ARINÇ'A 'KENDİNİ SAFGÖNÜLLÜ
EDAYLA' YAKIŞTIRMASI YAPTI
Zihnî ve itikâdî zemîni itibariyle bir dinibütünün, kendine pek
yakıştırdığı o safgönüllü edâyla “N’ooldu, 17 Aralık’ta
vahiy mi geldi?” diye
tecâhül-i ârifânede bulunması önemli değildir, sadece hazindir.
Evet, vahiy geldi ve geleli takriben
1440 sene oldu ama bilir ve iman ederiz ki, her gün, her an nâzil
olmuş gibi ter-ü tâzedir. Hazreti Âdem’den beri vahy hep vardı,
şimdi de geçerlidir ve kıyâmete kadar da câri kalacak. Yoksa sizin
oralara henüz uğramadı mı?
DAHA ÖNCE GELMİŞ OLAN VAHİY
KAFİ!
Öyle her yolsuzluk şüphesi üzerine tek tek vahiy gelmiyor efendim; buna gerek de yok.
Daha evvel gelmiş olanlar yeterince kâfi; üstelik vahyi anlamak
için aşırı zekâvete, yüksek bilinçlilik vaziyetlerine,
transandantal meditasyonda master derecelerine ulaşmaya hâcet yok:
Sıradan bir zekâ ve okuma bilmek yetiyor. Meselâ o meşhur,
“Çalmayacaksın” emr-i celîli geleli beri takriben 3 bin 500 sene
geçti diye bu vahyi “mürûr-ı zamâna uğradı, boşver kanka!” diye
yorumlama hakkımız yok. Ne fenâdır ki âhir zamanın çağdaş
ve laik hukuk doktrinlerinde bile, başkasına ait olan bir şeyi
rızası olmaksızın zilyedliğe geçirmek suç kabul ediliyor; bunun
tabii uzantısı da her türlü haksız iktisâbın soruşturulmasıdır
tabiatiyle... “Nerden biliyorsun sen bakayim?” diye asabîleşmeyiniz
hemen; sizler kadar olmasa da Mülkiye’de bir miktar hukuk
okumuşluğumuz var! Hukuka giriş I!
AK PARTİ'YE "KARMANYOLACILAR"
DEDİ...
İşte o birikime dayanarak söylüyorum; bir yerde karmanyolacılar
(sözlükte kent hırsızlığı diye geçiyor) varsa,
orada, “Dur bakalım, n’ooluyor?” diyenler de çıkacaktır; hatta,
-artık öyle olup olmadığı hakkında ciddi şüphelere düşüyor olsak
bile- devlet denilen cihazın bilumum ayarsızlarla birlikte
eliçabukları da derdest etme gibi bir görevleri olduğu söyleniyordu
bir zamanlar! 17 Aralık’tan beri işler tersine dönmüş,
karmanyolacılar zâbıtanın elini kolunu bağlamış gibi bir görüntü
hâsıl olmasına rağmen bizim dışımızdaki dünyada hâlâ hırsızlık
vesairenin soruşturuluyor olması inanılır gibi değil yani!
SİZİN İÇİN ÖZEL VAHİY GELMESİNİ Mİ
BEKLİYORSUNUZ
Eğer her ef’âliniz için husûsen vahiy
nâzil olması gerektiğini düşünüyorsanız kendinizi fazlaca
önemsiyorsunuz demektir!
“Vahiy mi geldi de 17 Aralık sabahı anî bir aydınlanma sağanağına
uğradınız” diye safdilâne bir şaşkınlığa uğramış olmanız ihtimâline
binâen son ve ekmel vahyin mevzu ile alâkalı ahkâmını şöyle bir
hatırlatmakta fayda gördüm. En basit taramada bile karşımıza çıkan
netice şudur: “Hırsız (Sârik) erkek ve kadının, kazandıklarına bir
karşılık, Allah’tan, ‘tekrarı önleyen kesin bir ceza’ olmak üzere
ellerini kesin. Allah üstün ve güçlü olandır, hüküm ve hikmet
sahibidir. (Maide 38); kezâ, “Birbirinizin mallarını haksızlıkla
yemeyin ve bile bile günahla insanların mallarından bir bölümünü
yemeniz için onları hakimlere aktarmayın. (Bakara 188)”
EVET HER AN YENİDEN VAHİY
GELİYOR
Vahiy mi geldi buyurmuştunuz; evet vahiy geldi. Kitab’ın içinde neler yazılı olduğunu
merak edenlere her ân yeniden geliyor. Hırsıza da polise de!
Benim dinî bilgim havada, karada ve denizde sizlerin ilmî
müktesebâtınızla mukayese olunsa zekât keçisi mikyasında güdük
kalır; sizdeki ‘ilim ve hikmet’ bende olsa Kitâb’ın orta yerinden
daha nice nass gösterirdim. N’aapayım, sıradan, dümdüz bir taşra
lisesinden düşe kalka mezun oldum. Elimden bu kadarı geliyor;
ayrıca şahsi prensibim itibariyle köşe yazısında eleştirmeyi
düşündüğüm kişileri, Kur’an’dan âyetler göstererek korkutup
yıldırmayı, meseleyi hemen dinî bir zemine çekmeyi uygun görmem
pek. Hele hele siyasi konularda lâfa daralınca din diliyle
konuşulmasını da sevmem; lâkin efendim, kerem buyrunuz,
“Vahiy mi geldi?” sualiyle konuyu din düzlemine çeken ben değilim,
sizsiniz.
TEKRAR DİRİLMENİN DE BİR
KOLAYINI BULDUYSANIZ
Ve kötü bir haberim daha var; vahiy ne
yazık ki sadece “Çalmayacaksın” veya, “Hırsızın bir dalını
budayın”dan ibaret değil. Okuyunca “insan gerçekten hayret ediyor”!
Neler var neler; ki siz onları şüphesiz benden daha iyi bilirsiniz.
Meselâ şöyle bir ikaz gördüm, nutkum tutuldu, içimi korku bastı.
Diyor ki,
Onlar düşünmezler mi ki, tekrar diriltilecekler (Mutaffıfîn 4)
Soruşturma kapatır gibi, tekrar dirilmemenin de bir
kolayını bulduysanız bize de çıtlatın; teorik olarak din kardeşiyiz!