Ahmet Tezcan, Erdoğan'lı yıllarını anlattı...
Balçiçek İlter'in sorularını yanıtlayan Ahmet Tezcan hem Başbakan'la çalıştığı yılları anlattı hem de medyanın fotoğrafını çekti...
GAZETECİLER.COM
Gazeteci-Yazar Ahmet Tezcan, Söz Sende'de Balçiçek İlter'in sorularını yanıtladı. Türkiye'de medyanın durumu ile ilgili çarpıcı değerlendirmeler yapan Tezcan “Şu an son 30 yıl içerisinde cunta dönemi dahil medyanın gördüğüm en pespaye halini yaşıyoruz. Çuvaldızı kendimize batırmamız lazım” dedi.
“MEDYANIN EN PESPAYE HALİNİ YAŞIYORUZ”
Medyayı özlemedim, pek özlenecek hali de yok. Şu an son 30 yıl içerisinde cunta dönemi dahil medyanın gördüğüm en pespaye halini yaşıyoruz. Çuvaldızı kendimize batırmamız lazım. Ne yazık ki durum bu. Medyadaki arkadaşlar birbirlerinin ceketlerini, kıyafetlerini giymeye pek hevesli ama her ceket herkese olmaz. Nefret ettiklerine benzeme yarışı içinde olan insanlar var. Bunu her taraf için söylüyorum. Yandaş dedikleri de candaş dedikleri de aynı. Medya bizim medyamız. Bir sivilce varsa bu hepimizin suratında. Çünkü bu sınırlar içerisinde olup biten her şey bize ait, bundan kaçamayız.
“BAŞBAKAN TÜRK POLİTİKASINA SAMİMİYETİ GETİRDİ”
Beş yıl Başbakan'ın danışmanlığını yapan Tezcan, o dönem için şöyle konuştu: Başbakan'la çalışmak gerçekten zor olmasına rağmen müthiş keyifli ve öğretici bir şey. Benim için büyük bir kazanımdı. Başbakan'dan politika denen şeyin samimiyetle yapılabileceği öğrendim. Bence Tayyip Erdoğan, Türk politikasına samimiyeti getirmiş bir insan. Çünkü en sonda söyleyeceği sözü en başta söylüyor, samimi olabilmek için risk alıyor. Bir de vefa duygusu Başbakan'ın en temel özelliklerinden bir tanesi. Bunun yüzünden sıkıntıya düşse de bundan vazgeçmiyor.
YENİ MEDYA ANLAYIŞI ÜZERİNE KİTAP
Tezcan, medyayla ilgili bir çalışma yapmayı düşünmediğini dile getirerek nedenini de şöyle açıkladı: 20 küsur yıldır medyanın etik meseleleriyle, içeriğiyle, davranış kodlarıyla ilgili çok şeyler söyledim, yazdım, yaptım. Bir tek şey kaldı: 6 temel prensip üzerinde yeni medya anlayışı üzerine bir kitap çalışması yapıyorum. Onu da yaptıktan sonra medyayla ilgili bir şey söylemek ya da yazmak istemiyorum. Çünkü söylemek istediğim şeylerin tamamını söylediğimi düşünüyorum.
Gazeteci-Yazar Ahmet Tezcan, Söz Sende'de Balçiçek İlter'in sorularını yanıtladı. Türkiye'de medyanın durumu ile ilgili çarpıcı değerlendirmeler yapan Tezcan “Şu an son 30 yıl içerisinde cunta dönemi dahil medyanın gördüğüm en pespaye halini yaşıyoruz. Çuvaldızı kendimize batırmamız lazım” dedi.
“MEDYANIN EN PESPAYE HALİNİ YAŞIYORUZ”
Medyayı özlemedim, pek özlenecek hali de yok. Şu an son 30 yıl içerisinde cunta dönemi dahil medyanın gördüğüm en pespaye halini yaşıyoruz. Çuvaldızı kendimize batırmamız lazım. Ne yazık ki durum bu. Medyadaki arkadaşlar birbirlerinin ceketlerini, kıyafetlerini giymeye pek hevesli ama her ceket herkese olmaz. Nefret ettiklerine benzeme yarışı içinde olan insanlar var. Bunu her taraf için söylüyorum. Yandaş dedikleri de candaş dedikleri de aynı. Medya bizim medyamız. Bir sivilce varsa bu hepimizin suratında. Çünkü bu sınırlar içerisinde olup biten her şey bize ait, bundan kaçamayız.
“BAŞBAKAN TÜRK POLİTİKASINA SAMİMİYETİ GETİRDİ”
Beş yıl Başbakan'ın danışmanlığını yapan Tezcan, o dönem için şöyle konuştu: Başbakan'la çalışmak gerçekten zor olmasına rağmen müthiş keyifli ve öğretici bir şey. Benim için büyük bir kazanımdı. Başbakan'dan politika denen şeyin samimiyetle yapılabileceği öğrendim. Bence Tayyip Erdoğan, Türk politikasına samimiyeti getirmiş bir insan. Çünkü en sonda söyleyeceği sözü en başta söylüyor, samimi olabilmek için risk alıyor. Bir de vefa duygusu Başbakan'ın en temel özelliklerinden bir tanesi. Bunun yüzünden sıkıntıya düşse de bundan vazgeçmiyor.
YENİ MEDYA ANLAYIŞI ÜZERİNE KİTAP
Tezcan, medyayla ilgili bir çalışma yapmayı düşünmediğini dile getirerek nedenini de şöyle açıkladı: 20 küsur yıldır medyanın etik meseleleriyle, içeriğiyle, davranış kodlarıyla ilgili çok şeyler söyledim, yazdım, yaptım. Bir tek şey kaldı: 6 temel prensip üzerinde yeni medya anlayışı üzerine bir kitap çalışması yapıyorum. Onu da yaptıktan sonra medyayla ilgili bir şey söylemek ya da yazmak istemiyorum. Çünkü söylemek istediğim şeylerin tamamını söylediğimi düşünüyorum.