Ahmet Şık

Cumhuriyet

Mardin'in Dargeçit ilçesinde, 1995 yılında üçü çocuk, birisi asker sekiz kişinin öldürülmesiyle ilgili olarak 19 yıl sonra beş askeri sorumlu tutan dava açıldı.

Midyat Ağır Ceza Mahkemesi tarafından kabul edilen iddianamede dönemin Mardin Jandarma Komando Tabur Komutanı Hurşit İmren, Dargeçit İlçe Jandarma Komutanı Mehmet Tire, Dargeçit Merkez Jandarma Karakol Komutanı Mahmut Yılmaz, Karakol Komutan Yardımcısı Haydar Topçam ve Uzman Çavuş Kerim Şahin sanık olarak yer aldı.

5 ASKER İÇİN TAAMMÜDEN ÖLDÜRME SUÇUYLA MÜEBBET HAPİS

İddianamede çocuklar da dahil olmak üzere köylülerin gözaltına alınıp işkence edilip öldürüldükten sonra cesetlerinin kuyulara atıldığı öne sürülerek sanık beş asker hakkında taammüden öldürme suçundan müebbet hapis cezası istendi. İddianamede, yapılanlara karşı çıkan ülkücü görüşteki Uzman Çavuş Bilal Batırır'ın da, suçu ihbar etmesinden korkulduğu için komutanları Hurşit İmren ve Mehmet Tire tarafından kalorifer kazanında yakılarak öldürüldüğü öne sürüldü.

KÖYLÜLER İNFAZ EDİLİP KUYUYA ATILDI

İddianameye göre Dargeçit'te iki öğretmenin PKK tarafından kaçırılarak öldürülmesinden sonra 30 Ekim 1995'te yapılan operasyonlarda üçü çocuk, yedi kişi PKK'ye yardım-yataklık ettikleri iddiasıyla gözaltına alındı. Köylüler Süleyman Seyhan (57), Abdurrahman Olcay (20), Mehmet Emin Aslan (19), Abdurrahman Coşkun (21), Davut Altınkaynak (13), Nedim Akyön (16), Seyhan Doğan (14) Dargeçit İlçe Jandarma Karakolu'na götürüldükten sonra bir daha kendilerinden haber alınamadı. Dosya kayıp yedi kişinin PKK'ye Seyhan'ın cesedi, kimliği belirsiz bir kişinin ailesine telefonla haber vermesi üzerine 6 Mart 1996'da bir kuyuda bulundu. Kayıp diğer kişilerin öldürüldüğü düşünülse de cesetleri bulunamadı. Aileler 2009'da yeniden suç duyurusunda bulununca savcı Şükrü Arslan tarafından dosya tozlu raflardan indirildi.

KORUCULAR ANLATTI 7 KÖYLÜ İŞKENCEDE ÖLDÜRÜLDÜ

Soruşturmada mağdur yakınlarının, askerlerin yanı sıra aralarında korucu ve öğretmenlerin de gizli tanık olarak alınan ifadeleri sonunda yedi köylünün işkencede öldürüldüğü belirlendi. Yapılan kazılarda ise dört kişinin cesedi daha bulundu. Soruşturma sırasında Süleyman Seyhan'ın cesedinin bulunmasından iki gün sonra 8 Mart 1996'da Dargeçit'te görevli Uzman Çavuş Bilal Batırır'ın da ortadan kaybolduğu tespit edilmişti.

UZMAN ÇAVUŞ KALORİFER KAZANINDA YAKILDI

Bu konuyu da araştıran savcı Arslan, çavuşun eşi Hatice Batırır'ın 21 Mayıs 1996'da Adana Feke Savcılığı'na suç duyurusunda bulunduğunu tespit etti. Hatice Batırır, eşinin 8 Mart 1996'da evden çıkıp karakola gittikten sonra bir daha dönmediğini, kaybolmadan önce kendisine, "İki öğretmenin kaçırılmasına karıştıkları iddiasıyla bir grup Tire'nin emriyle alındı, öldürülüp boş kuyulara atıldı" dediğini de iddia ediyordu.

Söz konusu iddia öldürülen yedi köylüyle ilgili olaydı. Hatice Batırır'ın iddiasına göre kocası, el yazısının tanınacağından korktuğu için kendisine yazdırdığı, tanık olduğu işkence ve infazları anlatan şikâyet dilekçesini üst makamlara bildirecekti. Ancak buna fırsat bile bulamadan kaybedilmişti.

Hatice Batırır'a telefon açan ve kendisinin de asker olduğunu belirten biri, eşinin komutanları İmren ve Tire tarafından işkence edildikten sonra bölükteki kalorifer kazanında yakılarak öldürüldüğünü söylemişti. Hatice Batırır başvurduğu bölük komutanı Mehmet Tire'nin kocasının silah ve teçhizatlarını bırakıp PKK'ye katıldığını iddia ederek "Bir uzman çavuş kayboldu diye bütün bölüğü seferber edecek halim yok. Şüphelendigimiz yerlere baktık. İşimiz gücümüz var, bizi fazla meşgul etme. Sen çocuklarını al, babanın evine dön" dediğini ileri sürüyordu.

Hatice Batırır, aynı yerde görevli teyzesinin oğlu Uzman Çavuş Ali Arısoy'un "Bilal'i sağ bekleyerek ümitlenmeyin" dediğini belirterek "Eşimin akıbetini araştıran Hasan Astsubay, kayınpederim Hüseyin Batırır ve eşimin amcası Mehmet Batırır ve yardım etmeye çalışan dönemin Dargeçit Belediye Başkanı Mehmet Tevfik Vural da 'Sizi de kaybederiz' diye tehdit edildi" iddialarında bulundu.

İNFAZLARI BİLDİĞİ İÇİN ÖLDÜRÜLDÜ

Beyaz adı verilen gizli tanık da ifadesinde o dönemde birçok işkence ve yargısız infaz gerçekleştirildiğini belirterek "Bilal Batırır bu durumdan rahatsızdı. Ama bir şey yapamıyordu. Süleyman Seyhan'ın cesedinin atıldığı yeri korucular Sebahattin Seyhan ve Naif Çelik'e söylemişti. Onlar da para karşılığı bu bilgiyi Seyhan'ın ailesine söylemişler. Ceset bulununca Hurşit İmren korucuları sıkıştırmış. Onlar da Bilal'in adını verince İmren ve Tire, çavuşu öldürmeye karar vermişler. Karakola çağırttıktan sonra ellerini kelepçeleyip kalorifer kazanının içine atarak yakmışlar" dedi.

Ali Arısoy ifadesinde, Batırır'ın kaybolmasından sonra aranmadığını belirterek "Yargısız infazları bilmesi nedeniyle öldürüldügünü düşünüyorum" dedi. Korucu Mahmut Ayaz da ifadesinde, "Çavuşun nasıl kayboldugunu bilmiyorum. Kaybolduğu dönemde, gözaltında öldürülen Süleyman Seyhan'ın cesedinin yerini 10 bin mark karşılığında ailesine söylediği konuşuluyordu. Ortadan kaybolduğunda merkez karakol komutanı Mahmut Yılmaz'a, Bilal Batırır'ın bulunup bulunmadıgını sorduğumda bana konuyu söyledi" dedi.

Hatice Batırır'ın ifadelerinde kendisine telefon açarak haber verdiğini Emir Gültekin, "Eşinin durumunu Hüseyin isimli itirafçı daha iyi bilir" dediği kişinin de Hüseyin Tuna olduğu tespit edildi. Ancak her iki tanık da ifadelerinde konudan bilgi sahibi olmadıklarını öne sürdü.

* * *

Cumhuriyet gazetesinde yer alan JİTEM askerini de infaz etmiş başlıklı ve okuyunca Güneydoğu'daki kanlı savaşın hangi suçların üstünü nasıl örttüğünü anlatan haberi okuyunca, haberin altında imzası bulunan Ahmet Şık'ı günün muhabiri seçmeden yapamadık.