Ahmet Sever'in kitabı için Süleyman Demirel ne derdi?

Medyadaki hafızasızlık çoğu kez gözümüzün önündeki bağlantıları kurmamıza engel oluyor. Süleyman Demirel ile Ahmet Sever'in yazdığı kitabın ilişkisi de aynı böyle, gözümüzün önünde ama göremiyoruz.

GAZETECİLER.COM - BÜLENT TELLAN

Dün 9. cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'in vefatı, Abdullah Gül'ün başdanışmanı Ahmet Sever'in yazdığı kitabın etkilerini bir nebze olsun gündemin dışına itmişti.

Gazetelerden internet sitelerine, televizyon kanallarında yorum yapan herkes Demirel ile ilgili anılarını anlatıyor, Türk siyasetindeki yerini kendince yorumluyor. Dün Milliyet'i Yıldırım Baskı ile yaptığı Demirel manşetini bugün tüm gazeteler uygulamış.

Peki Ahmet Sever'in kitabı ile Demirel'in ne ilgisi mi var?

Medyadaki hafızasızlık çoğu kez gözümüzün önündeki bağlantıları kurmamıza engel oluyor. Süleyman Demirel ile Ahmet Sever'in yazdığı kitabın ilişkisi de aynı böyle, gözümüzün önünde ama göremiyoruz.


GELİN GÖZÜMÜZÜN ÖNÜNDEKİ O BENZERLİĞİ BİZ ANIMSATALIM


Haydi o zaman gözümüzün önündeki o bağlantıyı biz anlatalım:

CÜNEYT ARCAYÜREK KİMDİR?

1928 Ankara doğumlu olan gazeteci, yazar Cüneyt Arcayürek, gazeteciliğe 1947'de CHP'nin yayın organı Ulus'ta başladı. Arcayürek, Milliyet'te ve Metin Toker'in yayımladığı Akis dergisinde hem yazarlık, hem de genel yayın müdürlüğü yaptı. DP'nin 1950-60 iktidarı sırasında bir yazısından dolayı hapse girdi.

Büyük yankılar uyandıran, çeşitli soruşturmalar ve davalar açılmasına yol açan ancak kendine Yılın Gazetecisi ünvanını kazandıran "Johnson'un Mektubu" haberiyle ün sağladı. Barış Harekatı'ndan sonra Kıbrıs'a ilk giren gazeteci olmuştu.

Mesleğinin her kademesinde görev yapan Arcayürek, Ankara Akşam haberleri, Kudret, Vatan, tekrar Ulus, Anka Haber Ajansı, Akis, Hürriyet, Tercüman, Milliyet, Güneş ve Bugün gazetelerinde çalıştı.

Arcayürek, 1982'ye yazmaya başladığı Cumhuriyet Gazetesi'nden 15 Temmuz 1993'te ayrılarak, Süleyman Demirel'in Cumhurbaşkanlığı döneminde 'Cumhurbaşkanı Başdanışmanlığı' görevine geçti. 3 yıl kaldığı bu görevden 15 Temmuz 1996'da ayrılarak, tekrar Cumhuriyet Gazetesi'ne döndü.

87 yaşındaki Arcayürek, Cumhuriyet'teki günlük yazılarının yanısıra 20'den fazla kitabın da yazarı.

Yaşlılığa bağlı olarak böbrek yetmezliği bulunan Arcayürek, Mayıs ayından beri özel bir hastanede yoğun bakımda tutuluyor.

Gazeteciler.com olarak Arcayürek'e acil şifalar diliyor ve  en kısa zamanda sağlığına kavuşmasını bekliyoruz.

Gazeteciliğin 'duayen'lerinden olan Cüneyt Arcayürek, 15 Temmuz 1993-15 Temmuz 1996 tarihleri arasında 'Cumhurbaşkanlığı Başdanışmanı' görevinde bulunmuştu. 

Arcayürek, bu dönemde gördüklerini, yaşadıklarını 'Büyüklere Masallar-Küçüklere Gerçekler' başlığıyla 11 kitaplık bir dizi halinde yazdı.

‘Demokrasi dönemecinde üç adam', ‘Bir giden bir gelen bir bekleyen', ‘Kriz doğuran savaş', ‘Bekleyen adamın gerçekleşen düşü', ‘Etekli demokrasi', 'Babasının Kızı' , 'Sessiz Darbe', 'Çankaya Muhalefeti', '28 Şubat'a İlk Adım', 'Geri Gidişe İzin Yok', 'Uzakta Kalan Tarih' isimli bu kitaplar başlangıçta Arcayürek gibi bir gazetecinin, daha önce de yaptığı gibi anı ve siyasi tarih çalışması olarak değerlendirilmişti. 


DEMİREL İLE ARCAYÜREK'İN ARASINI AÇMIŞTI

Ancak dizisinin 5'incisi olan "Etekli Demokrasi" Demirel ile Arcayürek'in arasını açmıştı.

Demirel,  ‘Etekli Demokrasi' kitabında anlatılan iddilaara sert tepki göstermiş ve Arcayürek'i ‘müzevirlik'le suçlamıştı.

Demirel, bu kitapta yer alan ve 12 Eylül askeri darbesini Oramiral Bülend Ulusu'nun, 20 Ağustos 1980'de emekli olan büyükelçi Coşkun Kırca aracılığıyla kendisine haber verdiği iddiasını yalanlamıştı.


"ANI DİYE BİR ÇOK AYIP BİRDEN İŞLENİYOR"

Arcayürek'in bir sonraki kitabı 'Baba'sının Kızı' da benzer bir tepkiye yol açmıştı.

Demirel, ‘Etekli Demokrasi' adlı kitap nedeniyle büyük tepki gösterdiği Arcayürek'in son kitabından bazı bölümler Hürriyet'te yayınlanınca, Ertuğrul Özkök'e yazılı bir açıklama göndermiş ve Arcayürek için sert ifadeler kullanmıştı:

‘‘1 Temmuz 2001 tarihli Hürriyet Gazetesi'nin 7'nci sayfasında ‘Babasının kızı' adlı bir kitaptan ismimin geçtiği özetler ve alıntılar yapılmaktadır. Adı geçen kitabın, Cumhurbaşkanlığında görev yapan bir zatın anıları olduğu ifade edilmektedir.

Şunu hemen söyleyeyim ki, ‘Anı' namı altında birçok ‘ayıp' birden işlenmektedir. Zira, kitabın yazarı, bir kamu görevlisi olarak orada bulunmakta ve devletten ücret almaktadır.

Aradan 7 sene geçtikten sonra; yanıltma, kötüleme, insanları birbirine düşürme maksatlarına hizmet edecek şekilde ortaya attığı iddiaların hiçbirisi, beni kesinlikle bağlamaz. Kitap, yazarın herkesce bilinen, her vesileden yararlanarak giriştiği ‘Demirel imajını tahrip' mücadelesinin yeni bir örneğidir. Birçok dedikodudan ibaret olan; pekçok yalan ve yanlışı biraraya getiren, bu sözde anıların gazetenizde çıkan özeti de, yanıltıcıdır.''


CÜNEYT ARCAYÜREK DEMİREL'E CEVAP VERMİŞTİ

Anı-kitaplarına ve kendisine yönelik çok sert sözler söylenen Arcayürek ise Demirel'e şu yanıtı vermişti:

‘‘Sayın Süleyman Demirel ‘Büyüklere masallar-Küçüklere gerçekler' kitap dizimin bugüne kadar yayımlananlarına, bana okumak nezaketini gösterdiğiniz 6'ncı ciltle ilgili açıklamaya benzer açıklamalar yaptı.

İçtenlikle ifade edeyim: Bu kitap dizisi, ‘Babasının kızı' adlı 6'ncı kitap daha önceki 5 kitapta olduğu gibi, ne yanıltıcı, ne kötüleme, ne de insanları birbirine düşürme amacı taşıyor. ‘Demirel imajını tahrip' savına gelince; abartılı olan bu değerlendirmeye katılamıyorum.

Açıklamanın son bölümü, ‘birçok dedikodudan ibaret olan' diye başlıyor. Bu paragraftaki savlara gelince: Demek ki, her biri 500 sayfa olan 6 kitapta tam 3 bin sayfa ‘dedikodu üreten, pek çok yalan ve yanlışı biraraya getiren' müthiş bir hayal gücüne sahip gazeteci-yazarım!

Böyle bir değerlendirmeye teşekkür etmekten başka ne diyebilirim?''

DEMİREL-GÜL KARŞILAŞTIRMASI DEĞİL SEVER-ARCAYÜREK BENZERLİĞİ

Gelelim, meselenin özüne...

Abdullah Gül, Demirel gibi yapmadı. Anıların kendisi tarafından yazılmadığını ifade etmekle yetindi.

Kitabın basılmasından önce okuduğunu, itiraz etmediğini biliyoruz. Buna bir de tartışmalar başladıktan 4 gün sonra yapılan açıklama eklenince; üstelik Gül’ün açıklamasında kitaba ya da içeriğine dair bir yalanlama olmadığını da düşününce dünkü açıklamanın "tabana mesaj"dan başka bir şey olmadığı ortaya çıkıyor.

Demirel - Gül karşılaştırması yapmaya kalkışmayacağız ama, Ahmet Sever-Cüneyt Arcayürek karşılaştırması bile bizlere "olay" kitap hakkında yorum yapma imkanı, hatta mesaj, hedef ve benzerlikleri göstermiyor mu...