Ahmet Sağırlı kazandı...

Ahmet Sağırlı bugünkü köşesinde kazandı, bu tarz yazılarıyla kazanacak da…

Ahmet Sağırlı bugünkü Türkiye’de “Masum bir deney” başlığı altında yayımlanan yazısında

"Yetki sahibi olunca insanın kişiliği değişiyor mu?"sorusuna aranan cevabı ve yanıtı bulmak için yapılan "Kurabiye” deneyini paylaşıyor okurlarıyla...

Ve acilen bir küçük not…

Sağırlı, “Deneyi, Temel Aksoy'un blogundan aldım” diyor açık yüreklilikle...

Harika...

Blog yazarlarını görmezden gelenler, kulaklarınız çınlasın...

Bilhassa da blog yazarlarından "çalıntı" ("Alıntı" değil.) yapanlar, sizin kulaklarınız daha çok çınlasın...

Ama…

Yazının asıl yazılış amacı elbette “bakın ben alıntı yaptığım blog yarının adını verdim” diye hava atmak değil…

İşin o kısmı bizim çok fazla değer verdiğimiz bir konu olduğu için “çıkıntılık” ettik…

Sağırlı asıl anlatmak istediğini yazının sonunda şu cümleleriyle anlatıyor: 

Yetki sahibi olanların kişilikleri değişiyor da yetki ve otorite sahibi kişilerle ilişkiye girenlerinki aynı mı kalıyor?

İnsanların otorite karşısında ne derece zayıf olduğunu, otoriteye itaat etme konusunda ne kadar ileri gittiğini gösteren çarpıcı deneyler de var.”

Sahi…

Ey yetkilileri sürekli fırçalamaya(!) azmedenler…

Yetki sahibi olanların kişilikleri değişiyor da yetki ve otorite sahibi kişilerle ilişkiye girenlerinki aynı mı kalıyor?”

Sanki sizler yönetilen olarak çok mu farklısınız o deneydekilerden?...

* * *

Sağırlı bir de "Amca size düşman diyebilir miyim?" başlığı altında başka bir yazı daha yazıyor…

Tam bizlik…

Tam da en hassas olduğumuz konu…

Bakın ne diyor Sağırlı:

Bizi niye hep diken üstünde, bıçak sırtında yaşatıyorlar? Her an bir şey olacakmış gibi. Tehlike ha geldi ha gelecekmiş gibi. Düşmanlarımız sipere yatmış, ülkeye ha girdiler ha gireceklermiş gibi..

Sanki içerde, ülkemizin her karış toprağında, onlarca düşman, Türk vatandaşı kılığında kendini kamufle etmiş, bize saldıracakmış gibi..

Ve sanki ara sıra "höt" denilmezse, başlarını kaldıracaklarmış gibi..

Bizi niye hep yorgun, bezgin, bıkkın hâlde tutuyorlar?

Ne dersiniz?..

Bizim köşe tanrıları Sağırlı’nın bu yazdıklarından utanırlar mı acaba?..

Evet…

Ahmet Sağırlı kazandı, bu tarz yazılarıyla kazanacak da…

MASUM BİR DENEY

Ahmet SAĞIRLI / TÜRKİYE / 05.10.2016 Çarşamba

Bu deney beni büyüledi.

Yetki sahibi olunca insanın kişiliği değişiyor mu, sorusuna cevap arayan araştırmacılar kurabiye deneyi yapmışlar.

Deneyi, Temel Aksoy'un blogundan aldım:

2003 yılında, üç üniversite öğrencisi üzerinde bir deney yapılmış.

Araştırmayı yapan görevli, üç öğrenciden ikisini tesadüfi olarak seçip bir konuda kısa bir rapor hazırlamalarını istemiş.

Yine tesadüfi olarak üçüncü bir öğrenciyi seçip ilk iki öğrencinin hazırladığı raporu okumasını, başarılarını ölçmesini istemiş.

Deney yarım saat sürmüş.

Sonunda deneyi yapan kişi, deneye katılanlara kahve ikram etmiş.

Masada üç öğrenci, bir de araştırmacı dört kişi var.

Tabakta beş kurabiye var.

Herkes birer kurabiye alarak kahvesini içmiş.

Tabaktaki beşinci kurabiyeyi ise kendisine diğer iki arkadaşını değerlendirme yetkisi verilen öğrenci yemiş.

Temel Aksoy, deneyi yorumlarken, "bu masum, ama insan davranışlarını çok iyi özetleyen 'kurabiye deneyi' öncesi her üç öğrenci de eşitti. Birbirlerinden farkı yoktu. Hepsi aynı sınıfta okuyan, aynı yaşta, aynı sosyal çevreden gelen öğrencilerdi, ama aralarından biri tesadüfî olarak yetki sahibi olmuştu ve herkesten daha fazla kurabiye yemeyi kendine hak görmüştü" diyor.

Defalarca tekrarlanan bu deneyde, yetki sahibi olan öğrencilerin hepsi aynı davranışı göstermişler.

Son kurabiyeyi keyifle yemişler.

Güç sahibi olanlar kendi istek ve ihtiyaçlarına odaklanırmış. Başkalarının ne hissettiklerine ve onların ihtiyaçlarına duyarsız olurmuş.

...

Bu konuda çok deney yapılmış. Sadece birini naklettim.

Yetki sahibi olanların kişilikleri değişiyor da yetki ve otorite sahibi kişilerle ilişkiye girenlerinki aynı mı kalıyor?

İnsanların otorite karşısında ne derece zayıf olduğunu, otoriteye itaat etme konusunda ne kadar ileri gittiğini gösteren çarpıcı deneyler de var.

"AMCA SİZE DÜŞMAN DİYEBİLİR MİYİM?"

Bizi niye hep diken üstünde, bıçak sırtında yaşatıyorlar? Her an bir şey olacakmış gibi. Tehlike ha geldi ha gelecekmiş gibi. Düşmanlarımız sipere yatmış, ülkeye ha girdiler ha gireceklermiş gibi..

Sanki içerde, ülkemizin her karış toprağında, onlarca düşman, Türk vatandaşı kılığında kendini kamufle etmiş, bize saldıracakmış gibi..

Ve sanki ara sıra "höt" denilmezse, başlarını kaldıracaklarmış gibi..

Bizi niye hep yorgun, bezgin, bıkkın hâlde tutuyorlar?

.....

Siz kaç yaşındasınız? "Ben kendimi bildim bileli" demek kaç yaşındakilerin hakkı? 60'lı yılları bilenler azınlıkta.. Onun için hesaba katmayalım. Ama 70'leri, 80'leri, 90'ları yaşayanlar.. Allah rızası için geriye doğru bir bakın: Hangi on yılda huzur içinde oldunuz? Hangi on yılda düşmansız, bölücüsüz, gericisiz, hainsiz, gafilsiz bir gün geçirdiniz?

Niye bu ülkede hep düşmanlar olur?

Niye düşmanlar hep bizim vatandaşımız olur. Niye hem vatandaşımız hem düşmanımız olur.

Niye bu ülke kendini tarif etme ihtiyacı duyar.. Biz şöyle bir ülkeyiz, böyle bir ülkeyiz..