Ahmet Mümtaz Taylan için...
"Beni sevdiğini biliyorum ama ben daha çok, beni anlamanı isterdim"...
Babaanneciğim (Allah yattığı yeri nur etsin)
daha baskındı dedeciğimden (Allah yattığı
yeri nur etsin)...
Dedeciğim merhum bu nedenle sık sık kendini savunmak zorunda kalır ve şöyle derdi:
"Yahu Elmas Hanım, anlayıp dinlemeden ne bağırıyosun öyle?.."
Ben dedeciğimin etkisi altında kaldım...
Hiçbir huyumu sevmesem de "anlayıp dinlemeden bağırmama" huyumu severim...
Anlayıp dinlemeden bağırıp çağıranlara da ifrit olurum...
İlerleyen yıllarda "anlayıp dinlemeden ne bağırıyorsun?" itirazının aslında "niçin empati yapmıyorsun?" demek olduğunu anladım...
Bundan elli yıl kadar önce izlediğim bir yabancı filmde genç kadın, kocasına şöyle diyordu:
"Beni sevdiğini biliyorum ama ben daha çok, beni anlamanı isterdim"...
Ya da ona benzer şeyler söylüyordu...
Gezi Parkı Protestoları başladığında bir yerel gazetede de yazıyordum aynı zamanda...
"İnşallah bu gençleri anlamaya çalışırlar" diye yazmıştım...
Olmadı...
Anlayamadılar...
Hatta dedeciğim merhumun babaanneciğime söylediğ gibi; "anlayıp dinlemeden" öfkelendiler...
Sadece öfkelenmekle kalsaydılar iyiydi...
Bir sabah, kargaların bokunu bile henüz yemedikleri saatte gençlerin çadırlarını yaktılar; biber gazı ve tazyikli su sıktılar...
Coplarla kollarını, bacaklarını kırdılar...
Nereden mi çoktı?..
TRT'de yayınlanan "Leyla ve Mecnun" dizisinin oyuncularından Ahmet Mümtaz Taylan'ın makalesini okuyunca yazmak geldi içimden...
Korkarım Taylan'ın yazdıklarını da "anlayıp dinlemeden, öfke konusu" yapacaklar...
Ama belli ki Taylan muhtemel tepkileri göze almış...
Bence iyi de yapmış...
Bağırıp çağırmadan gerçekleri anlatanlara çok ihtiyacımız var...
Şimdi sıra, Ahmet Mümtaz Taylan'ın anlattıklarını, anlatmak istediklerini kırıp dökmeden analiz edecek Hükümet yanlılarında...
Çünkü onlara da en az Taylan'a olduğu kadar ihtiyacımız var...
Yürekli makalesi için 'ı alkışlıyorum...
Dedeciğim merhum bu nedenle sık sık kendini savunmak zorunda kalır ve şöyle derdi:
"Yahu Elmas Hanım, anlayıp dinlemeden ne bağırıyosun öyle?.."
Ben dedeciğimin etkisi altında kaldım...
Hiçbir huyumu sevmesem de "anlayıp dinlemeden bağırmama" huyumu severim...
Anlayıp dinlemeden bağırıp çağıranlara da ifrit olurum...
İlerleyen yıllarda "anlayıp dinlemeden ne bağırıyorsun?" itirazının aslında "niçin empati yapmıyorsun?" demek olduğunu anladım...
Bundan elli yıl kadar önce izlediğim bir yabancı filmde genç kadın, kocasına şöyle diyordu:
"Beni sevdiğini biliyorum ama ben daha çok, beni anlamanı isterdim"...
Ya da ona benzer şeyler söylüyordu...
Gezi Parkı Protestoları başladığında bir yerel gazetede de yazıyordum aynı zamanda...
"İnşallah bu gençleri anlamaya çalışırlar" diye yazmıştım...
Olmadı...
Anlayamadılar...
Hatta dedeciğim merhumun babaanneciğime söylediğ gibi; "anlayıp dinlemeden" öfkelendiler...
Sadece öfkelenmekle kalsaydılar iyiydi...
Bir sabah, kargaların bokunu bile henüz yemedikleri saatte gençlerin çadırlarını yaktılar; biber gazı ve tazyikli su sıktılar...
Coplarla kollarını, bacaklarını kırdılar...
Nereden mi çoktı?..
TRT'de yayınlanan "Leyla ve Mecnun" dizisinin oyuncularından Ahmet Mümtaz Taylan'ın makalesini okuyunca yazmak geldi içimden...
Korkarım Taylan'ın yazdıklarını da "anlayıp dinlemeden, öfke konusu" yapacaklar...
Ama belli ki Taylan muhtemel tepkileri göze almış...
Bence iyi de yapmış...
Bağırıp çağırmadan gerçekleri anlatanlara çok ihtiyacımız var...
Şimdi sıra, Ahmet Mümtaz Taylan'ın anlattıklarını, anlatmak istediklerini kırıp dökmeden analiz edecek Hükümet yanlılarında...
Çünkü onlara da en az Taylan'a olduğu kadar ihtiyacımız var...
Yürekli makalesi için 'ı alkışlıyorum...