Ahmet Kekeç'ten Ümit Alan'a yanıt: 'Tavana bakma...'
Star gazetesi yazarı Ahmet Kekeç ile BirGün yazarı Ümit Alan arasındaki polemik hız kesmeden devam ediyor.
DAHA ÖNCE NELER OLMUŞTU?
BirGün gazetesi yazarı Ümit Alan'ın Köşe Vuruşu isimli köşesinde geçen hafta, sert bir şekilde eleştirdiği Star yazarı Ahmet Kekeç, bir dizi sert yazıyla topa girmişti.
İlk yazısında "Birazdan sana da dan dun girişeceğim" diyen ve BirGün'ün "paralel örgütün elinde rehin" olduğunu ileri süren Kekeç, konuyu ertesi gün de devam ettirmiş, "Soruyorum... Ümit Alan sırıtıyor. Durumunuz espri kaldırmıyor maalesef" yazmıştı.
BirGün yazarı Ümit Alan dün köşesinde Ahmet Kekeç'e ev ödevi başlıklı bir yazı ile hem suçlamalara yanıt verdi hem de polemiği devam ettirdi. Bir dizi soru soran Alan, şöyle yazmıştı:
PARALEL ÖRGÜTÜN ELİNDE
REHİN MİYDİNİZ
YOKSA HALKI APTAL YERİNE Mİ
KOYUYORSUNUZ?
Hükümet ve Cemaat'in kol kola yürüdüğü günlerde bavul bavul
gönderilen belgeleri, gazeteleriniz en ufak bir gazetecilik
refleksi göstermeden manşetten yayınlıyor, siz üzerine
coşkulu yazılar yazıyorken "paralel örgüt" diye adlandırdığınız
yapının elinde rehin miydiniz?
Eğer o zamanlar rehin değilseniz, geriye "kullanışlı
aptallık" seçeneğinin kalması sizi az da olsa rahatsız
ediyor mu, yoksa halkımızı aptal yerine mi
koyuyorsunuz?"
Bu yazının ardından Kekeç, köşesinde kendisine geçen sırayı önceki yazısında sorduğu soruları tekrar ederek kulllandı. Ardından arşivlerde kendi görüşünün bulunabileceğini, Ümit Alan'ın iddia ettiği gibi şeyler yazmadığını ileri süren Kekeç, BirGün'ü suçlamaya devam etti ve şöyle yazdı:
... bir tek “devrimci şiddet”e karşı değildiniz.
Sol örgütlerin öldürdüğü çocuklar hakkında tek kelime yazmadınız.
Halkın gazetesi yazarları olarak, öldürülen “halk çocukları” için tavana bakmayı tercih ettiniz.
İşte Kekeç'in bugünkü yazısından çarpıcı bir bölüm:Bıkkınlık verdi ama “fehmedilmen” için tekrarlıyorum:
BİR- Solcu gazetenizde illegal yollarla elde edilmiş tapelerin ve ses kayıtlarının ne işi var?
İKİ- Paralel suç çetesiyle senkronize yayınlarınızı hangi sol değerlerle telif ediyorsunuz? Hangi ahlakla, hangi mesleki ilkeyle?
ÜÇ- Solcu gazeteniz paralel yayın organlarının bile yayınlamaktan imtina ettiği “polis fezlekelerinden” manşetler kotarıyor... Boş binaların resmini basıp, altına “İşte Türkiye’deki IŞİD karargâhı” diye yazılar döşeniyor. Kahvehane dedikodularını “somut bilgi” diye yutturuyor... Suriye’de çekilmiş fotoğrafları, “İşte Antep... İşte Hatay... İşte Şanlıurfa... İşte Türkiye-IŞİD ortaklığının belgesi” diye tedavüle sürüyor. Niçin burada bir problem görmüyorsunuz?
DÖRT- İlkeyle yatıp ilkeyle kalkıyorsunuz... Aferin, iyi ediyorsunuz da... Solcu gazeteniz niçin hiçbir ahlak, hiçbir ilke, hiçbir değer gözetmiyor?
BEŞ- Madem gazetecilik biz pis sağcıların elinde rehin, kendi “solcu gazeteciliğinizi” bir gözden geçirin bakalım, ne göreceksiniz?
Maklubeci Ümit bu sorulara cevap vermiyor, bir gazeteye bavul bavul belge gelirken benim ne tutum takındığımı hatırlamamı istiyor... Zaten bu sorulara cevap vermezmiş. Cevabı “google”da varmış. Açıp bakarsam görürmüşüm.
BENİM NE TUTUM TAKINDIĞIM ARŞİVLERDE VAR
Bir gazeteye bavul bavul belge gelirken benim ne tutum takındığım da internet ortamında kayıtlıdır. Sen de açıp bakarsan görürsün ve biraz orijinal olman gerektiğini hatırlarsın...
Balyoz hakkında ne yazdığım, gazetecilerin tutuklanmalarına hangi gerekçelerle karşı çıktığım, İlker Başbuğ’a reva görülenleri niçin yanlış/haksız bulduğum ve hangi eleştiri cümlelerini kurduğum, hepsi kayıtlıdır...
Kaldı ki, sırf cemaatin gadrine uğradılar diye, “darbecilerinize” onay verecek halim de yok.
Bana ev ödevi vereceğine, şu “halkın gazetesi” lejandıyla çıkan gazetenizin tuhaf halleriyle ilgili bir “tecessüs” geliştir bakalım...
Bakalım ne göreceksin?
BARIŞ İHTİMALİ UYKULARINIZI KAÇIRIYOR
Birkaç gün önce de yazmıştım ama yukarıda da belirttiğim gibi, fehmedebilme problemin var... Okuyucuların hoşgörüsüne sığınarak tekrarlıyorum:
Solcusunuz, demokrasiden ve barıştan yanasınız ama “barış ihtimali” uykularınızı kaçırıyor, özgürlüklerin iadesi canınızı sıkıyor, yasakların kaldırılması hafakanlar geçirtiyor.
Beyaz Türk mahallesinin ve “t24” rehabilitasyon merkezinde bakıma alınmış liberallerin tükettiği “yaşam biçimi muhalefeti”nde keramet vehmediyorsunuz. Bunu da “solculuk” yutturuyorsunuz. “Öteki”nin özgürleştirilmesi ve kamusallaştırılması en büyük kâbusunuz.
Kamusal alanda dini görünürlüğe karşısınız (kamusal alanda dini görünürlüğü “kafa kesme özgürlüğünün ilk adımı” olarak değerlendiriyorsunuz. Çok yaratıcı!) “Halkın gazetesi” lejandıyla çıkıyorsunuz ama halka ait bütün değer tercihleriyle kavgalısınız.
BAŞÖRTÜSÜNE DE OKULLARDA MESCİDE DE KARŞISINIZ
Başörtüsü yasağının kaldırılmasına karşısınız. Talep halinde okullara mescit odası açılmasına karşısınız.
Kürtçe yasağının kaldırılmasına karşısınız. Silahların bırakılmasına karşısınız. Çözüm sürecine karşısınız. 12 Eylül’e yargı yolunu açan anayasa değişikliğine karşısınız. “Kalkınmacılığa” karşısınız. Köprüye karşısınız. Havaalanına karşısınız. Enerji santrallerine karşısınız. Dersim hadisesinin kurcalanmasına karşısınız. Komşularla iyi ilişkiler kurulmasına karşısınız. Ermenistan açılımına karşısınız. Kuzey Irak’la ticari entegrasyona karşısınız. Sınır kapılarının mültecilere açılmasına karşısınız.
BİR TEK DEVRİMCİ ŞİDDETE KARŞI DEĞİLSİNİZ
Pardon, bir tek “devrimci şiddet”e karşı değildiniz.
Sol örgütlerin öldürdüğü çocuklar hakkında tek kelime yazmadınız.
Halkın gazetesi yazarları olarak, öldürülen “halk çocukları” için tavana bakmayı tercih ettiniz.