Ahmet Kekeç'ten Ahmet Hakan'a: 'Arsız tetikçi...'

Bu ipe sapa gelmez laflar “düşünce” muamelesi görüyor ve bir gazetede kendine yer buluyor... Aydın Doğan da, “Ne saçmalıyor bu oğlan böyle” diyeceğine, bu saçmalıkları bol maaşla ödüllendiriyor.


Hürriyet yazarı Ahmet Hakan dün köşesinde, "Fethullah'ın yaptığına 'darbe' diyebilir miyiz?" diye sormuş ve

"17/25 Aralık" için "Fethullah'ın yargı ve polis içindeki unsurlarını kullanarak... Bakan düşürme, hatta başbakan düşürmeye kadar varacak bir maceraya kulaç atma olayı" diyebiliriz... Ama darbe hatta darbe girişimi diyemeyiz" yazmış ve beş başlık altında neden darbe denilemeyeceğini gerekçelendirmişti. 

Star yazarı Ahmet Kekeç ise bugün Hürriyet’in arsız tetikçisi diyerek topa tuttuğu Ahmet Hakan'a yanıt verdi ve şöyle yazdı:

Üzüldüğüm nokta şu:

Bu ipe sapa gelmez laflar “düşünce” muamelesi görüyor ve bir gazetede kendine yer buluyor... Aydın Doğan da, “Ne saçmalıyor bu oğlan böyle” diyeceğine, bu saçmalıkları bol maaşla ödüllendiriyor.

İşte Ahmet Kekeç'in yazısından dikkat çeken bölümler:

Hürriyet’in arsız tetikçisi, 17-25 Aralık girişimi için, “Fethullah’ın, polis ve yargı içindeki unsurlarını kullanarak bakan düşürme, hatta Başbakan düşürmeye kadar varacak bir maceraya kulaç atma olayı diyebiliriz” diyor.

Maceraya kulaç atma olayı...

Bu harikulade cümleyi bir kenara bırakalım...

Fethullahçı polisler ve yargı mensupları bakan düşürmek, hatta başbakan düşürmek gibi bir maceraya “kulaç atmışlar” ama biz bu olaya “darbe” diyemezmişiz.

Hatta “darbe girişimi” bile diyemezmişiz.

Birileri bu çocuğa anlatsın... İster yargı eliyle, ister polis eliyle, ister tank marifetiyle, isterse hükümete muhtıra vermek yoluyla gerçekleştirilmiş olsun. Seçimle gelmiş bir başbakanı, “seçim dışı” yollarla düşürdüğünüzde, bunun adı “hükümet darbesi”dir.

Efendim, darbenin gerçekleşmesi için silahlı güç şartmış. Tank, top, jet filan gerekliymiş. Hatta, toplumsal destek gerekliymiş. Fethullah bunların hiçbirine sahip değilmiş. Hal böyleyken, 17-25’e nasıl darbe diyebilirmişiz!

Bütün darbeler, toplumsal destekle gerçekleşti, öyle ya...

Menderes’i asanların arkasında “toplumsal destek” vardı.

Demirel12 Mart’ta “muhtıra”yla değil, tankla topla jetle filan düşürüldü.

Bir girişimin darbe sayılabilmesi için ille de kan dökülmesi, işkence tezgâhlarının kurulması, salkım salkım adam sallandırılması gerekiyor, öyle ya...

Üzüldüğüm nokta şu:

Bu ipe sapa gelmez laflar “düşünce” muamelesi görüyor ve bir gazetede kendine yer buluyor... Aydın Doğan da, “Ne saçmalıyor bu oğlan böyle” diyeceğine, bu saçmalıkları bol maaşla ödüllendiriyor.

Bir şey daha:

Bildiğimiz Fethullah Gülen, “Fethullah” olmuş...

Daha düne kadar saygıda kusur etmezlerdi... İçinde “ananas ve tespih” geçen konuşmalar büyük bir ihtiramla dinlerlerdi.

Ne oldu da, böyle oldu?

Bu tenzilin sebebi nedir?