Ahmet Kekeç yazdı, İmamoğlu mahkemeye koştu: Bu terli başkandan çok sıkıldım

Star yazarı Ahmet Kekeç, İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu'nun kendisinin her yazdığı yazı sonrası mahkemeye koştuğunu ve hapsedilmesini istediğini belirttiği yazısında "bu terli başkandan çok sıkıldım" ifadelerini kullandı.

İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu, Ahmet Kekeç ile mahkemelik oldu. 

Kekeç'in yazdığı yazılardan dolayı hem tazminat hem de hapis istemiyle davalar açıldı.

Kekeç ise köşesinden CHP ve HDP arasındaki ittifakı yeniden dile getirerek İmamoğlu'na çağrıda bulundu ve dedi ki "PKK ve FETÖ'yü elinin tersi ile it, tazminatın iki katını vereyim"

Bunun yanında her yazısından sonra İmamoğlu'nun mahkemeye koştuğunu belirten Kekeç, "Bu terli başkandan çok sıkıldım" ifadelerini kullandı. 

İşte Ahmet Kekeç'in yazısı: 

Demiştim ya, ne yazarsam yazayım, önce illegal “Basın Konseyi”ne, sonra savcılığa koşuyor. (Basın Konseyi’nden alacağı “kınama” kararının, mahkemede elini güçlendireceğini düşünüyor. Hangi hakla gazeteci yargıladığını bilmediğimiz Basın Konseyi de bu oyuna figüranlık yapıyor. Basın adına rezillik...)

Ekrem İmamoğlu bunu alışkanlık haline getirdi. 

Pardon, Müdafa... 

İyi de yazsam, kötü de yazsam, Ekrem Müdafa “savcılığa koşma görevini” ihmal etmiyor.  

Yeni bir suç duyurusunda bulunmuş. 

Detayını birazdan vereceğim. 

Muhterem, “mazbatalı-mazbatasız”, Büyükşehir Belediye Başkanlığı yetkisini kullanmaya başladıktan sonra, hakkında yazdığım bütün yazılar için dava açtı.  

Biri de tazminat davası... 

10 bin TL istiyor. (Hem 10 bin TL, hem de hapsedilmemi istiyor. Bütün dünyayı kucaklayan; din, dil, ırk ayrımı gözetmeyen Ekrem Müdafa’nın, bu satırlarını yazarını neden “takıntı” haline getirdiği tez konusudur.)

Manukyan kadar zengin Ekrem Müdafa’ya daha önce bir teklifte bulunmuştum. 

Teklifim geçerlidir. 

Kabul ederse, 10 değil, 20 bin TL vereceğim.  

Malum, FETÖ’cü hesaplar, sürekli Ekrem İmamoğlu lehinde paylaşımlarda bulunuyor. Öyle ki, “Her şey çok güzel olacak” sloganı bile, ilk kez, bir FETÖ’cü tarafından tedavüle sürülmüştü.  

Sadece FETÖ’cüler değil...  

PKK’lılar da sürekli İmamoğlu lehinde paylaşımlarda bulunuyor.  

Seçimden hemen önce Bese Hozat ve Duran Kalkan, “Desteğimiz İmamoğlu’na...” diye açıklama yapmışlardı...  

Teklifim şu:  

Ekrem İmamoğlu, çıkıp, isim vererek, “Sizin desteğinize ihtiyacım yok, düşün yakamdan!” diyecek ve başta Fetullah olmak üzere o teröristleri elinin tersiyle itecek! 

Bunu yapsın, 20 bin TL’si hazır... 

Peki, bu defa niçin suç duyurusunda bulunmuş? 

Şu yüzden:  

Hatırlarsanız, “HDP-CHP kardeşliğinin temelleri ne zaman atıldı?” diye bir yazı yazmış, bu kardeşliğin arka planını faş etmiştim. 

Bu çerçevede, Ekrem Müdafa’nın korsan Diyarbakır ziyaretini eleştirmiştim. 

Ekrem Efendi, yememiş içmemiş, savcılığa koşmuş... 

Hapsedilmemi istiyor. 

Ben de şunu anlamıyorum: 

Mehmetçiğe kurşun sıkanların partisiyle kucaklaşıp hasret gideren, çocuk katili Selahattin Demirtaş’ın siyasi çizgisine hayran olduğunu açıklamaktan çekinmeyen Ekrem Müdafa, niçin muarızı bir gazeteciyi kucaklamayı denemiyor? 

Yalan mı? 

HDP’yle işbirliğiniz (kardeşliğiniz) yalan mı? 

Mehmetçiğe kurşun sıkanların partisiyle sarmaş-dolaş fotoğraflar verdiğiniz yalan mı? 

Bakın baş terörist Mustafa Karasu ne diyor: “Metropollerde HDP tabelasının görülmesi şart değil... Maksat cumhur ittifakına kaybettirmekse, CHP’nin de içinde yer aldığı blok desteklenmelidir. HDP, sadece Kürtlerin içinde yer aldığı parti değildir. Kürtlerin metropollerdeki ve Türkiye’deki temel dostları ve müttefikleri sol demokrat güçlerdir. Bunların her zaman yerelde CHP ile belli bir ilişkileri vardır. Daha doğrusu CHP’nin yerel dinamiklerinin sol demokratik güçlerle ilişkilenmeleri söz konusudur.” 

Ekrem Müdafa bu açıklamayı nereye koyacak? 

Bu yazı için de savcılığa koşacak mı, hapsedilmemi isteyecek mi? 

Sizi bilmem ama ben bu “terli” Başkandan çok sıkıldım. 

Öyle böyle değil... Bayağı sıkıldım.

HAMİŞ

Ekrem Müdafa, “Barış Pınarı” harekâtına ilişkin, “Tabii ki askerimizin yanındayız ama kafam hiç rahat değil” diye bir beyanda bulunmuştu. 

Son demecini aktarayım: “Barış istiyorum.”

Keşke dürüst olsaydı da, “Bu harekâttan rahatsızım” deseydi.