Ahmet Kekeç CHP liderini nasıl övdü?

Hani, “Hep çakıyorsun... Hiç mi övülecek bir tarafı yok bu adamın?” diyorsunuz ya... İşte övüyorum.

GAZETECİLER.COM - Star yazarı Ahmet Kekeç, köşesinde sık sık sert bir şekilde eleştirdiği CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu'nu bugün "İşte Övüyorum" başlıklı bir yazıyla övdü.

Yazdığı yazının okurları tarafından da farklı yorumlanabileceğini düşündüğü için olsa gerek  "Ruh hastası değiliz... Takıntılı değiliz... Sırf kıllık olsun için yazıya kalkışmıyoruz... Mahsustan sinir uçlarıyla oynamıyoruz..." diyen Kekeç, “Hep çakıyorsun... Hiç mi övülecek bir tarafı yok bu adamın?” diyorsunuz ya... İşte övüyorum. dedi ve gerçekten de Kılıçdaroğlu'nu övdü...

İşte o yazıdan çarpıcı bölümler:

"Kemal Kılıçdaroğlu’nu eleştiren çok yazı yazdım.

Eleştirilerin odağında, Kemal Bey’in “yeni CHP” iddiasıyla bağdaşmayan politikaları ve üslubu yer alıyordu. (...)

Israrla “sosyal demokrat” bir parti olduğunu söyleyen CHP’nin, niçin solcu ve sosyal demokrat bir parti olmadığını, Kemal Kılıçdaroğlu’nun niçin bu iddiaya uygun bir genel başkan “sayılmayacağını” yazıyordum.

Hâlâ aynı görüşteyim...

Muhalefet etmesi gereken kalemlerde, önceliği muarızı AK Parti’ye kaptıran, politika üretmek yerine artık bir karşılığı bulunmayan “rejimi ve cumhuriyeti koruma” refleksine saplanan CHP solcu ve sosyal demokrat bir parti değildir. Bir devlet partisidir...

(...) Hep bunları yazdım ve CHP söz konusu olduğunda, korkarım bir süre daha aynı şeyleri yazmak zorunda kalacağım.

Elbette Kemal Bey’in genel başkanlığıyla birlikte, bir şeyler “değişir gibi” oldu. En azından partiyi geçmiş icraatları konusunda “nadim” bir tutum içinde gördük...

Mütereddit ifadelerle de olsa “tek parti dönemiyle” ödeşen açıklamalar yaptılar, 27 Mayıs’ın bir “devrim” olduğu konusunda ısrarcı davranmadılar, Sabahattin Ali’nin düpedüz CHP tarafından ortadan kaldırıldığını söylediler, “başörtüsü düşmanlığı” yapmadılar, “irtica” söyleminden vazgeçtiler yahut bunu azalttılar...

Bu “olumlu” fotoğraf, zaman zaman, “Silivri” konusundaki çıkışlarıyla gölgelense de, CHP’yi eskisine göre temel bir değişiklik içinde gördük. Bu değişikliği, elbette, Kemal Bey’in cesaretine borçluyuz.

Fakat, Kemal Bey’deki sorun şuydu:

Bu cesareti sürekli kılamadı, yani kurumsallaştıramadı. Çevreye, statükoya, seçmen baskısına ve “CHP tarihine” boyun eğdi.

(...) Böyle devam edemeyeceğini nihayet anlamış olacak ki, tavrını ve üslubunu değiştirmek zorunda kaldı.

İyi ki de böyle yaptı...

Bugün CHP’nin tarihsel “inkâr politikaları” sonucu büyüyüp devasa bir problem olarak karşımıza çıkan Kürt meselesi, ancak ve sadece yapıcı katkılarla çözüm rotasına sokulabilirdi. Kemal Bey’in çıkışı (çözüm iradesi göstermesi), buna yönelik önemli bir katkıdır. Ve sonuç, hem Türkiye’ye, hem Kemal Bey’in kendisine, hem de partisine kazandıracaktır.

Hani, “Hep çakıyorsun... Hiç mi övülecek bir tarafı yok bu adamın?” diyorsunuz ya... İşte övüyorum.

Kürt meselesinin halli konusunda mesafe alabilirsek, bunu bir ölçüde Kemal Bey’e borçlu olacağız...

Böyle devam etmesi CHP’yi gerçek bir parti, Kemal Bey’i de gerçek bir lider haline getirecektir.