Ahmet Hakan'ın reyting şoku!

8 Haziran 2009’da, “Üç Ahmet’ler” başlığı altında yayımlanan analizimde; Ahmet Hakan, Ahmet Altan ve Ahmet Kekeç’in....

ADNAN BERK OKAN
Bu siteyi ve bu köşeyi sürekli takip edenler hatırlayacaklardır.
8 Haziran 2009’da, “Üç Ahmet’ler” başlığı altında yayımlanan analizimde; Ahmet Hakan, Ahmet Altan ve Ahmet Kekeç’in, “en çok okunan yazarlar” sıralamasında sürekli ilk beşe girdiklerine dikkat çekmiş, bunu gerekçeleriyle birlikte açıklamaya çalışmıştım…
Aradan 6 aydan fazla zaman geçti…
Ahmet Altan ve Ahmet Kekeç yine sürekli “ilk beşin” içinde yer alıyorlar ama Ahmet Hakan artık yok…
Keza, Ahmet Hakan’a ilişkin bir haber yaptığımızda da “en çok ziyaret edilen” haberlerden biri oluyordu…
Son zamanlarda “Ahmet Hakan” adı geçen haberler “tıklanmıyor” eskisi gibi…
Hem de gazeteoku.com’daki “en mutena” yerini koruduğu halde…
gazeteoku.com’daki yeri aşağılara kaydırılsa, okunma oranı daha da düşecek…
Peki neden böyle?..
Ahmet Hakan niçin sürekli geriliyor?..
Neden “en gözde” yazarlıktaki yerini “Ahmet Kekeç”e devrediyor?..
Çünkü…
 
                                 ***
 
Bir insanın fikir değiştirmesi, özgürlük iradesinin tecellisidir…  
Ahmet Hakan, eski mahallesindeki eski dostlarından söz ederken; “simitçi, kahveci, gazozcu” der gibi; “İslâmcı” etiketi yapıştırıyor...
Bu yaftalama, o insanların özgür iradelerine hakarettir…
Özgürlük, bir şeyi isteyerek yapmaktır...”
Özgürlük, “rızadır”…
Özgürlük, “mutlu olmaktır”…
Eğer bir insan, cemaatte mutlu ise, orada bulunmayı istiyorsa “özgürdür”…
Ahmet, eski dostlarına bu özgürlüğü bile çok gördüğü için kaybediyor...
 
A.B.O.
“Döneklik” ise fikri değişim değil, “zihinsel dönüşümdür”…
Dönekliğin hiçbir yerinde “fikri değişim” yoktur…
Fikri değişim değil, zihinsel dönüşüm yaşayan Ahmet Hakan’ın en büyük yanlışı, “kendisiyle dalga geçen erdemli bir adam” rolünü abartmasıdır…
Oysa “rol” yapmak yerine kendisini, kendi haline bıraksaydı o ilk günlerdeki performansı düşmeyecek, yükselerek devam edecekti…
 
                          ***
 
Ahmet ilk zamanlarda eski mahallesi ile dalaşmıyordu…
Çünkü o dönemlerde yaşadığı “değişimdi”…
Eski mahallesi kendisine ne kadar kızsa da aldırmıyor, “sizin yaşam tarzınız artık beni ilgilendirmiyor ama sizin tarzınıza olan saygım hep devam edecek, yeni mahallemden biri sizi haksız yere incitirse karşısında beni bulacak” mealinde yazılar yazıyordu…
Eski mahallelisini eleştirmek yerine hedefinde yeni mahallesinin şarkıcıları, türkücüleri, aktörleri, aktrisleri vardı…
Onlarla şakalaşıyor; kimisine sevimli bir fırlamalıkla yüklenirken, kimilerini ise “acayip" bir “huşû” içinde okşuyordu…
Derken…
 
                          ***
 
İçine girdiği yeni mahallesinin kendisini “kabullenemediğini” fark etti…
“Beyaz Türk” raconu bambaşkaydı…
“Beyaz Türklerin arasında kabul” görmek; inançlı insanlarla “alay” etmeyi, onların giyimlerini aşağılamayı, yaşam tarzlarıyla kafa bulmayı gerektiriyordu…
Ve…
“Beyaz Türk” dediğiniz “Ergenekoncu” olmalıydı…
Çünkü Beyaz Türklere göre “Ergenekon Kovuşturması” tutuklularının başına gelenlerin sorumluları, “İnançlı Müslüman" geçinen ama aslında bal gibi de "Cumhuriyet karşıtı" olan "Şeriatçı" takımıydı...
Zaten, Aydın Doğan da “çok temiz, Laikliğin savunucusu, cumhuriyetçi ” bir iş adamıydı…
“Kirli” olan başı örtülü Müslüman takımı idi…
 
                          ***
 
Ahmet Hakan işte bu zihniyetin etkisinde kalarak yazmaya başladı…
Milyonlarca inançlı Müslüman’ın inançlarıyla alay eden Aydın Doğan ekolünün en hızlı silâhşoruydu artık O…
Bekir Coşkun ve Yılmaz Özdil’e rağmen “Ergenekoncuları” eleştiren Ahmet Hakan gitmiş yerine; Bekir Coşkun’un boşluğunu dolduran, “ben Ergenekoncuyum” diye naralar atan bir Ahmet Hakan gelmişti…
Ve eski mahallesinden sonra yeni mahallesinin okuyucuları da onu ciddiye almamaya başladılar…
Bugün Ertuğrul, “gelecekte yıldızı parlayacak siyaset yazarları” içine onu da katmış…
Bunu bilerek yapmış Ertuğrul…
Ahmet’i yeniden okuyucusuna kazandırmak için yapmış…
Ama bence boşuna çaba…
Ahmet artık kamuoyunun gözünde bir “sit – comcu”…
Hem de “Ergenekoncu bir sit – comcu”…
 
                          ***
 
Şimdi bazı okurlarım şunu diyecekler:
“İyi ama Ahmet Hakan’a en büyük kıyakçılığı bunları yazmakla sen yaptın, çünkü dikkat çektin!”..
Olabilir…
Ahmet benim rakibim değil ki…
Aksine; ne kadar çok okunursa bize o kadar çok iş düşer!..