Ahmet Hakan'ın çıplak ayakları

Onu böyle ürkek görmemiştik... Şıklık ve karizmayı çıplaklık bozmuştu. Hülya Avşar'da gözlerini işte o çıplaklığa dikti...

GAZETECİLER.COM -

Oray Eğin'le 'Ya şimdi ya hiç' ikinci haftasında Ahmet Hakan, Hülya ve Helin Avşar kardeşleri konuk etti. Geçen haftaya kıyasla çok daha sürükleyici ve eğlenceli geçen program başta Ahmet Hakan olmak üzere ilginç resimler verdi. Programı geçen hafta daha çok Oray Eğin üzerinden kritik etmiştik. Bu hafta ise Eğin üstüne yazacak fazla bir şey yok. Sohbeti gayet iyi yönlendirdi. Programın akışına hakimdi, kontrolü kaybetmedi.

DOST BAŞA DÜŞMAN AYAĞA...

Hülya Avşar'ın gözü bir ara Ahmet Hakan'ın
ayaklarına ilişti. Muhtemelen aklından "ben kışlık bot giyip gelmişim, o çıplak ayakla" diye geçiriyordu o anda...

Aslında Ahmet Hakan mesajı almış olmalı. Zira kendiside "Ekim ayında canlı yayına çıplak ayakla çıkılmaz diye" bir not düşüyordu....

Muhtemelen Eğin'in programa çıkarken en güvendiği kozu Ahmet Hakan'dı. Ancak Hakan'ın kendine bile pek hayrı yoktu. Belki Hülya Avşar'ın yanında oturuyor olmanın gerginliği vardı, belki de bir show programına katılmanın acemiliği... Hülya Avşar ise Hakan'a göre çok daha rahat ve içten bir görüntü verdi. Dikkat ederseniz verdikleri resimlerden söz ediyoruz. Gerçeklerden değil. Televizyonda gerçek yoktur. Verdiğiniz resim vardır sadece.

Hakan çorapsız, şaşkın ve acemiydi. Oturduğu yerde emanet gibi durdu program boyunca. Tesadüfen oraya bırakılmış gibiydi. Güçlü bir TV deneyimi olsa da pek işe yaramadı anlaşılan. Oysa Oray Eğin O'nu programa daha aktif katabilmek için hayli asist de yaptı. Ama olmadı top çizgiyi geçmedi bir türlü.

Avşar kardeşler ise ilginç bir şekilde TV dünyası için yaratılmışlar adeta. Özellikle Hülya Avşar ifade gücüyle, rahatlığıyla yoruma gerek bırakmıyor. Tabii bu arada Avşar ve Hakan arasındaki gerginlik de tatlıya bağlanmış oldu.

Çok şey konuşuldu programda. Ahmet Hakan ve Avşar'ın polemiği, Yaşar Nuri Öztürk'ün Avşar'ın programını terketmesi, AKP ve Avşar kardeşlerin siyasi gündeme bakışı, Hülya Avşar'ın sinema kariyeri ve Altın Portakal muamması, Helin Avşar'ın gazetecilik geleceği ve elbette medya. Yani boş ve sıkıcı bir sohbete mahkum etmediler seyirciyi.

Eğin ve Hakan Hıncal Uluç önderliğinde giderek gelenekselleşen toplantılarından da söz ettiler. Eski bir Bab-ı Ali geleneğini yaşattıklarını ve günümüze uyarladıklarını anlattılar. Belki de bir Think Tank kuruluşu işlevi gören bu tolantıların giderek genişleyen bir katılımcı sayısıyla büyüdüğünü söylediler. Hatta Avşar kardeşleri de davet etmekten çekinmediler...


 

Ahmet Hakan bugün köşesinde Oray Eğin'in 'Ya şimdi ya hiç' adlı programındaki duruşunu analiz etmiş. Zaten Hakan'ı okuyunca gözlemlerimizin tek taraflı olmadığı anlaşılyor. Hakan kendini objektif olarak değerlendirmeye çalışmış geçekten. İlk defa bir şov programına katıldığını belirten Hakan hayli zorlanmış. Kelli felli siyasetçilerin, yazarların katıldığı bir siyaset prgramının bile daha kolay olduğunu söyleyecek kadar zorlanmış. İşte madde madde Hakan'ın

"Bir gece yarısı Avşar kardeşlerle


Bu benim hayatımda katıldığım ilk şov programıydı...

Ve bu ilkten çıkardığım dersler şunlardır:


? BİR:
Birinin arkasından yazarken gösterilen cesaretin, yüzüne karşı gösterilmesinin aslında ne denli zor olduğunu kendi kendime itiraf ettim...

? İKİ: Siz bakmayın benim kimseyi takmıyorum havalarıma... Stüdyoda kendimi kasarak, aslında herkesi ve her şeyi ne kadar çok taktığımı dehşet içinde fark ettim...

? ÜÇ: Ekim ayında televizyona çorapsız çıkılmayacağını öğrendim...

? DÖRT: Konuşurken fazla el kol sallamanın televizyonda ne denli antipatik kaçtığını gördüm...

? BEŞ: Bir şov programında performans sergilemenin, bir siyasi tartışma programında performans sergilemekten çok daha zorlu olduğunu anladım...

? ALTI: Oray’ın bir ev sahibi olarak, kendini ne kadar zorlarsa zorlasın, “kötü çocuk” kıvamını yakalayamadığını fark edip acayip keyiflendim...

? YEDİ: Şov programı yapmanın müthiş zorluğunu gördükten sonra... Okan’ları, Beyaz’ları izlerken çok daha anlayışlı, çok daha bağışlayıcı olmam gerektiğine ikna oldum..."