Ahmet Hakan'dan Faruk Bildirici'yi kızdıracak "hanut" yazısı

Hürriyet yazarı Ahmet Hakan, köşesinden "Rolls Royce hanutçusu oldum" diyerek Rolls Royce'la yaptığı geziyi anlattı. Bakalım Faruk Bildirici, Ahmet Hakan'ın bu "hanut" yazısına ne diyecek?

Hürriyet okur temsilcisi Faruk Bildirici'nin gazeteciler arasında yaygın olan "hanut" işine karşı savaş açtığı biliniyor. Daha önce Ayşe Arman gibi köşe yazarlarını bu konuda uyaran Faruk Bildirici'yi kızdıracak bir yazı yazdı Ahmet Hakan. 

Köşesinden Bildirici'ye gönderme yapan Ahmet Hakan "Bizim hanut düşmanı okur temsilcimiz Faruk Bildirici’nin tek kaş havada “Sakın ha! Sakın! Sakın kabul etme” bakışını falan unutup şeytana uydum ve bu baştan çıkarıcı teklife “evet” dedim" dedi. 

İŞTE AHMET HAKAN'IN O YAZISI

“MADEM hanutçuluk yapacaksın, bari İngiliz ipiyle hanutçuluk yap” demiş Babıâli tarihinin en delişmen gazetecisi Baba Tahir...

Ben de Baba Tahir’in bu öğüdünü tutarak...

Rolls Royce hanutçusu oldum.

*

Olay şöyle gelişti:

Aradılar...

“İmparator ve krallara layık Rolls Royce’larımız var... En havalısını bir günlüğüne kullanmak ister misiniz?” diye sordular.

Bizim hanut düşmanı okur temsilcimiz Faruk Bildirici’nin tek kaş havada “Sakın ha! Sakın! Sakın kabul etme” bakışını falan unutup şeytana uydum ve bu baştan çıkarıcı teklife “evet” dedim.

Araba geldi.

Bakmayın “araba” dediğime... Buna “araba” dersek... Bu zamana kadar kullandıklarımıza başka bir şey demek zorunda kalırız.

*

- İç hacmi öyle genişti ki... İyi bir Türkiye minibüsçüsü buna rahat 18 kişiyi sığdırır...

- Motorunun gücü öyle yüksekti ki... Bunun MTV vergisiyle en az üç otomobil alınır.

- Öyle sarsmıyordu ki... En çukurlu yolda bile ön panele diktiğin kalem düşmüyordu.

- Bununla Yozgat’a gitsek... Koca şehirde en az 45 gün mevzu olur...

*

Gezdim, dolaştım, tadını çıkardım.

Sonra Rolls Royce’u alışkın bir edayla bizim kahvenin önüne çekip havalı bir biçimde...

“Emre! Bana bir kahve ver” diyerek kahvenin önündeki masalardan birine oturuyordum ki...

Masalardan birinde oturan abla, “Şuna bak şuna! En az Ali Ağaoğlu kadar görgüsüz” deyiverdi.

*

“Abla” dedim, “hanut” dedim, “bir günlük” dedim, “benimki alaycı bir heves” dedim, “ne olur beni onunla mukayese etme” dedim, “nefsimin kurbanı oldum” dedim.

Dedim de dedim yani.

Ama “hanımefendi”yi zerre yumuşatamadım.