Ahmet Hakan, pardon Arsan konuştu!
'Ben varken Ahmet Hakan yoktu!" diyor Ahmet Arsan. Korkuyor da.. Kendince haklı gerekçeleri var..
GAZETECİLER.COM- Hürriyet'in tepe ismi Ertuğrul Özkök, Ayşe Arman'ı nasıl parlattıysa, nasıl Ahmet Hakan'ı Türkiye'nin en parlak yazarı yaptıysa, Ahmet Arsan'ı da (Ahmet Hakan) etkili hale getirmek için elinden geleni ardına koymuyor.
Özkök'ten kalan zamanı da, Ayşe Arman dolduruyor. Hep yüzyüze yaptı röportajlarını Ayşe Arman. İlk kez, MSN kullandı, Ahmet Hakan'ı pardon, Ahmet Arsan'ı hiç görmemiş, (Ahmet Hakan'ı hergün görüyor ya) oturmuş bir mesaj atmış:
"Benimle röportaj yapar mısın?"
-Hay hay!
Parmaklar konuşmuş daha sonra... Ne kayıt cihazı, ne de başka bir şey... Ayşe sormuş, Ahmet cevap vermiş...
(...)
-Peki siz Ahmet Hakan'ın izinde yürüyor musunuz?
-Ben varken, o yoktu. Dolayısıyla benim izimden yürüyen odur!
-Kızmayın ama onu okumak varken sizi niye okuyalım? Aslı varken, "çakma"sını n'apalım?
-Valla, bende dalak sağlam! Mideme de el attırmadım. Çakı gibi askerliğimi yaptım. Ayrıca şefkat eksikliği de yok bende...
Siz onu kıskanıyorsunuz!
-Ne alakası var. Ben rekabete inanırım. Hem durun yahu, şunun şurasında daha iki hafta oldu başlayalı. Biraz zaman geçsin bey mi yaman, el mi yaman anlaşılır!
Korkak olduğunuz için mi ortalığa çıkmıyorsunuz?
-Ortaya Atılan Ahmet Arsan, aslında Ahmet Hakan'dır" türü dedikoduların ardından kendi kendime "Bizimki galiba Türk Matbuat Tarihi'nin en başarısız takma adla yazma girişimi oldu" dedim. O kadar. Ötesini kurcalamadım. Neden mi ortaya çıkmıyorum? Ahmet Hakan çıktı da ne oldu? Adamın dalağından girip midesinden çıktılar. Siz olsanız, korkmaz da ne yaparsınız?
Siz en son Gerçek Hayat'ta çalışıyordunuz değil mi, peki arada ne yaptınız?
-Yüksek lisans tezi hazırladım. Şimdi de akademik hayattayım. Üniversitemi sakın sormayın, hayatım kayabilir! Böylelikle akademisyen olduğumu da öğrendiniz...
Siz ortalığa çıkmıyorsunuz ama Ahmet Hakan "Ben o değilim" diye yazılar yazıyor...
-Çok açık konuşacağım: Benim Ahmet Hakan olma ihtimalim, Ahmet Hakan'ın işine yaramaz ama benim işime yarar. Bu yüzden ben susuyorum, o konuşuyor. Eh, hep sizinkiler mi stratejik davranacak? Bırakın biraz da biz stratejik takılalım..
Ertuğrul Özkök'le ilk karşılaşmanız...
-Bir kere görüştük. Elinde benim Gerçek Hayat'ta yazdığım yazılar vardı. "Senden bu tür yazılar istiyorum" dedi. Daha ben iki çift laf etmeden, "Anlaştık değil mi?" dedi, ardından da "Benim hemen Prag'a gitmem gerekiyor" dedi. Ben alışmışım yavaş yaşamaya. Bu "hız çağı insanı"na bir ders vermem gerektiğini düşündüm. Dedim ki "Ertuğrul Bey. Bana
Prag'dan bir Kafka tişörtü getirir misiniz?" Bir tür "CEO" bakışıyla süzdü beni. Üç gün sonra üzerine Özkök'ün kartının iliştirildiği şahane bir Kafka tişörtü geldi adresime... Sanırım mesajımı aldı.
Levent Gültekin'le münasebetiniz nedir? Hala görüşür müsünüz?
-Levent benim en iyi, en yakın, en samimi, en harbi arkadaşımdır. Görüşürüz, hem de her gün üç kez. Kendisi sırdaşımdır. Birlikte çok güleriz. "Ahmet Arsan fırtınası"nı birlikte eğlenerek atlattık.
Ya siz Ahmet Hakan'sanız ve bizi kandırıyorsanız...
-Değilim, değilim. Gerçekten değilim. Ama diyelim ki Ahmet Hakan'ım ya da Nihal Bengisu Karaca... Ne fark eder yahu... Eğlenmenize baksanıza... Bunca telaş, bunca mavra ne diye?
Nihal Bengisu Karaca sizce neden moda? Sibel Ersalan'ı demode bulmanızın sebebi ne?
-Bir zamanlar Sibel Eraslan fırtınası eserdi. Varoş kadınlarını örgütleyen, konuştu mu herkesleri gözyaşlarına boğan, ajitatör bir Sibel Eraslan. Artık varoş kadınlarının örgütlenmesine ihtiyaç kalmadı, oylar AKPye akıyor. Artık ajitatörler bırakın işe yaramayı başa bela oluyorlar. İşte bu yüzden Sibel Eraslan demode. Nihal Bengisu Karaca ise bazen"içeriden", bazen "dışarıdan" yazılarıyla, kafasına göre takılmasıyla, "özgür türbanlı
kadın" imajıyla yeni rol model...
Peki siz içki içiyor musunuz?
-Ben Latif Bey gibiyimdir. Şarabın tadından başka her şeyini bilirim!
var tmp; tmp = document.getElementById("news_content").getElementsByTagName("a"); for(i=0; i