Ahmet Hakan nerde yanlış yaptı?..

Kaçan ayarları düzeltiyor, unutulanları hatırlıyor, hakikatli olmayı sağlıyor, vicdanların kararmasına mani olmaya çalışıyor...

Ahmet Hakan, “Birinci Umre Müdafaası” başlığı altında nefis bir makale yazmış…
Belki de yazarlık hayatının en iyisini…
İyi yazarlığı, sürekli aynı şeyler yazmak zannedenlere yazarlık dersi vermiş…
Öyle bir yazar gurubu var ki; "X Partisi" iktidardayken başka, muhalefetteyken başka söylemlerde bulunsa bile o parti ile aynı çizgide buluşmayı “dürüstlük, doğru yazarlık” sanıyorlar...
Aynı siyasi partinin iktidarda ya da muhalefette olmasına bakmaksızın; yeri geldiğinde destekleyen, yeri geldiğinde eleştirenleri ise “kötü yazar” olarak tanımlıyorlar...
Ahmet Hakan işte o tip yazarlara mükemmel bir ders vermiş…
Bakın ne diyor Ahmet Hakan:
 
İktidarda AK Parti mi var?
Atlarız dolmuşa, ver elini Hicaz...
Lakin biraz “gecikmiş oportünistlerdeniz” biz...
7 yıl boyunca başımıza takke bile takmadan dolaştığımız halde...
Bir anda kafamıza saksı düşmüş gibi yapar, 7 yılın ardından, “HOP” diye ihramları çekip Mekke’de alırız soluğu...
Bir de aptal bir tarafımız var:
En namlı “ulusalcımız”, çark edip “Bu Tayyip’te iş var arkadaş” tutumu alırken...
Biz hâlâ AK Parti ile cedelleşir dururuz...
Bir yandan AK Parti’nin ulularından bonus toplamak için umreye gideriz...
Bir yandan da AK Parti’ye çakarak topladığımız bonusları heder ederiz...
Biraz tuhafızdır yani biz...
Bir yandan “AKP” yerine “AK Parti” yazarak yumuşamış gibi yaparız, bir yandan da sertlik dozajı yüksek çıldırtıcı metinler kaleme alırız.
 
Elbette kendilerini eleştirenlerle hafif dalgasını geçiyor...
Çünkü gerçekten de bilhassa siyasi konularda "objektif" yazılar yazıyor Ahmet...
Bir zamanlar “AKP” diye yazıp yazmadığını da hatırlamıyorum ama “AKP” yerine “Ak Parti” demesini doğru buluyorum…
Adalet ve Kalkınma Partisi'nin kısa adının "Ak Parti" olduğu partinin kuruluş bildirgesinde yer alıyor...
Ak Parti’ye çaktığını da okumadım çünkü bazı köşe yazarlarına ve sanatçılara çakmaktan Ak Parti'ye pek sıra gelmiyor...
Ama...
Ahmet Hakan etkili bir yazar olmasına...
Etkili yazılar yazmasına karşın sürekli aynı hatayı yapıyor...
Umarım "Vakfe" sırasında ellerini açar da Kayahan gibi sorar:
"Allah'ım!.. Ben nerde yanlış yaptım?.."
Allah, Ahmet'i huzurunda görünce vahiy göndererek yanlışını söyler mi bilemem ama ben söyleyeyim...
Ama önce yanlış yaptığı cümleyi okuyalım hep birlikte...
 
..... (Emine Erdoğan) kaçan ayarları düzeltiyor, unutulanları hatırlıyor, hakikatli olmayı sağlıyor, vicdanların kararmasına mani olmaya çalışıyor...
 
İşte burada yanlış yaptın Ahmet...
Umre için sana yöneltilen eleştirileri mükemmel bir analizle çürütüyorsun ama...
Bu yazdıklarınla, Emine Erdoğan’ın, Abdurrahman Dilipak’ı ziyaret edişini, “siyasi strateji” olarak tanımlıyorsun…
Sevgili Ahmet!..
Sen Umre’ye giderken "insanî" düşünüyorsun da...
Emine Erdoğan, Abdurrahman Dilipak’ı, siyasi eyyamdan arınmış, tamamen “insanî” duygularla neden ziyaret edemiyor?..
Senin “insani olma hakkın” var da, Emine Hanım’ın yok mu?..
Ah Ahmet ah!..
Bir de "tutarlı" olsan var ya seni kimse tutamaz...
 
Adnan Berk Okan