Ahmet Hakan ne zaman NOBEL alacak?
Anadolu'nun en fukara şehirlerinden birinde mütevazı ve fazla dar gelirli bir memur çocuğu olarak doğdu.
ADNAN BERK OKAN
Şimdi şöyle yazsam:
* Anadolu'nun en fukara şehirlerinden birinde mütevazı ve fazla dar gelirli bir memur çocuğu olarak doğdu.
* İmam Hatip Lisesini bitirdi...
* Kader onu , geleceğin yükselen yıldızı potansiyeli taşıyan "İslâmi Sermaye"nin kucağına attı.
* Bir anda Prof. Mustafa Sıbaî'nin İslâm Sosyalizmi anlayışını terk edip, "Beyaz Müslüman Kapitalizmi" cephesine yaptırdı kaydını...
* Oradan da ver elini hem Beyaz hem laikçi Türk kulübü...
* Önce saç stilini değiştirdi...
* Sonra fikirlerini...
* Bu kerre, eski mahallesine ve arkadaşlarına çakmaya, onların yoz ve yobaz olduklarını iddia etmeye başladı...
*O artık Türk sosyetesinin ve sanat dünyasının gözde hanımlarıyla çıkan, yaşadığı semt olan Nişantaşı'na ve Nişantaşılılara "övgüler" düzen bir "methedici"ydi...
* Çok okunan yazarlardan biri oldu erdi zeman...
* Elitistlerin izleme gayreti içinde oldukları bir TV kanalında da moderatördü...
* Kendisi gibi düşünmeyenlerin "hayat hakkı olmadığını" ileri sürebilecek kadar kendinden geçiyordu bazen...
* İslâm'ı kendi inançları doğrultusunda ve kendi pencerelerinden anlatan eski mahalle arkadaşlarına, "zırcahil" diyebilecek kadar dönüştü...
Ve zaten kendisi de sık sık "ben döneğim" diyordu...
Ve sorsam:
Kimdir bu arkadaş?..
Cevabınız ne olur?..
Düşüne durun...
Ben buradan Ahmet Hakan'ın bugünkü yazısına geçeceğim...
Ahmet Hakan, günümüz dünyasının Çiçeron'u Naipaul'e fena çakıyor bugün...
Yetiştiği yoksul ülke Trinidad'ı beğenmeyen; hatta doğduğu ve "18 yaşına kadar havasını soluyup, ekmeğini yediği, suyunu içtiği ülkesi için "tarla" diyen Naipaul'den nefret etme hakkı olduğunu savunuyor...
Tabii...
Bu O'nun hakkı...
Hakkı da...
Ahmet Hakan kendisi için de "İslâm dünyasının Naipaul'ü; fukara Müslüman'ların Çiçeron'u" dendiğini ve haliyle onların da kendisinden "nefret" etmeye hakları olduğunu neden kabul etmiyor; acaba?..
Romalı bir fukara ailenin çocuğuyken yıldızı parlayan ve Romalı asillerin "sözcüsü" olduktan sonra bütün fukaraları aşağılayan Çiçeron, tarihin en ünlü ve zengin medyacılarından (o günün medyası) biridir...
Fukara Trinidad'dan devlet bursu kazanıp kaçan ve Londra'da hem para hem de şöhretle tanışan, sonunda NOBEL sahibi olan Naipaul de günümüz Çiçeron'udur...
Şimdi merakla beklenen şudur:
Fukara bir Anadolu kentinde, dar gelirli bir memur ailesinin çocuğu olarak doğan, imam hatiplisesinden mezun olduktan sonra İslâm Sermayesinin desteği ile TV'de tanınan, sonra da kapağı Nişantaşı ve nişantaşılıların yanına atan Ahmet Hakan ne zaman NOBEL alacaktır?..
Önce kitap mı yazmalıdır?..
Şart mıdır?..
Birkaç başarılı erkek sanatçıyla, köşe yazarı, işadamı ve siyasetçiye şöyle bir çaksa yetmez mi?..
adnanberkokan@gmail.com
Şimdi şöyle yazsam:
* Anadolu'nun en fukara şehirlerinden birinde mütevazı ve fazla dar gelirli bir memur çocuğu olarak doğdu.
* İmam Hatip Lisesini bitirdi...
* Kader onu , geleceğin yükselen yıldızı potansiyeli taşıyan "İslâmi Sermaye"nin kucağına attı.
Naipaul’dan nefret etmek hakkımızdır |
KİMDİR bu V. S. Naipaul? Gelin, hep birlikte bu “Nobel ödüllü yazar” hakkında şu “İşe yarar” bilgileri okuyalım: ¡ ¡ ¡ ? V. S. Naipaul, korsanlarıyla meşhur Karayipler’de Trinidad diye küçük bir adada doğmuştur. “Küçük Naipaul”, ölesiye nefret ettiği ülkesinden 18 yaşında elde ettiği bir bursla Londra’ya kapağı atarak kurtulmuştur. ? Londra’da kendisini bir yazar olarak geliştiren Naipaul, hiç de fena sayılmayacak edebiyat ürünleri ortaya koymuştur. ? Fakat bir kusurcuğu vardır Naipaul’un. Doğduğu adadan, o “güzel ve yoksul” Trinidad’dan nefret etmektedir. Sadece Trinidad’dan mı? Ne gezer... Bizim Naipul, topyekûn Doğu’dan nefret etmektedir. Buna mukabil ise topyekûn Batı’yı yüceltmektedir. ? Mesela Batılı edebiyat eleştirmenleri Naipaul’a, “Senin yazarlığının zenginliğinde Trinidad doğumlu olmanın payı büyüktür” diyorlar. Naipaul da buna yanıt olarak, “Saçmalamayın kardeşim... Trinidad’ın bir numarası yok. Orası bir tarladan başka bir şey değil. Ancak vahşiler hakkında araştırma yapmaya meraklı akademisyenlerin ilgisini çeker” diyor, diyebiliyor. “Doğduğu yerden nefret etmek” ile yetinse, yine idare edeceğiz. Ama Naipaul rahat durmuyor. Bu sefer tutuyor, kendini İngiliz sanmaya başlıyor, hem de en “asil bir İngiliz” sanmaya... Mesela şöyle diyor: “İngiliz İşçi Partisi iktidarı, İngiliz yüksek kültürü ve medeniyetini bayağılığa teslim edip mahvetti”. Ahmet Hakan'ın makalelerinin tamamını |
* Bir anda Prof. Mustafa Sıbaî'nin İslâm Sosyalizmi anlayışını terk edip, "Beyaz Müslüman Kapitalizmi" cephesine yaptırdı kaydını...
* Oradan da ver elini hem Beyaz hem laikçi Türk kulübü...
* Önce saç stilini değiştirdi...
* Sonra fikirlerini...
* Bu kerre, eski mahallesine ve arkadaşlarına çakmaya, onların yoz ve yobaz olduklarını iddia etmeye başladı...
*O artık Türk sosyetesinin ve sanat dünyasının gözde hanımlarıyla çıkan, yaşadığı semt olan Nişantaşı'na ve Nişantaşılılara "övgüler" düzen bir "methedici"ydi...
* Çok okunan yazarlardan biri oldu erdi zeman...
* Elitistlerin izleme gayreti içinde oldukları bir TV kanalında da moderatördü...
* Kendisi gibi düşünmeyenlerin "hayat hakkı olmadığını" ileri sürebilecek kadar kendinden geçiyordu bazen...
* İslâm'ı kendi inançları doğrultusunda ve kendi pencerelerinden anlatan eski mahalle arkadaşlarına, "zırcahil" diyebilecek kadar dönüştü...
Ve zaten kendisi de sık sık "ben döneğim" diyordu...
Ve sorsam:
Kimdir bu arkadaş?..
Cevabınız ne olur?..
Düşüne durun...
Ben buradan Ahmet Hakan'ın bugünkü yazısına geçeceğim...
Ahmet Hakan, günümüz dünyasının Çiçeron'u Naipaul'e fena çakıyor bugün...
Yetiştiği yoksul ülke Trinidad'ı beğenmeyen; hatta doğduğu ve "18 yaşına kadar havasını soluyup, ekmeğini yediği, suyunu içtiği ülkesi için "tarla" diyen Naipaul'den nefret etme hakkı olduğunu savunuyor...
Tabii...
Bu O'nun hakkı...
Hakkı da...
Ahmet Hakan kendisi için de "İslâm dünyasının Naipaul'ü; fukara Müslüman'ların Çiçeron'u" dendiğini ve haliyle onların da kendisinden "nefret" etmeye hakları olduğunu neden kabul etmiyor; acaba?..
Romalı bir fukara ailenin çocuğuyken yıldızı parlayan ve Romalı asillerin "sözcüsü" olduktan sonra bütün fukaraları aşağılayan Çiçeron, tarihin en ünlü ve zengin medyacılarından (o günün medyası) biridir...
Fukara Trinidad'dan devlet bursu kazanıp kaçan ve Londra'da hem para hem de şöhretle tanışan, sonunda NOBEL sahibi olan Naipaul de günümüz Çiçeron'udur...
Şimdi merakla beklenen şudur:
Fukara bir Anadolu kentinde, dar gelirli bir memur ailesinin çocuğu olarak doğan, imam hatiplisesinden mezun olduktan sonra İslâm Sermayesinin desteği ile TV'de tanınan, sonra da kapağı Nişantaşı ve nişantaşılıların yanına atan Ahmet Hakan ne zaman NOBEL alacaktır?..
Önce kitap mı yazmalıdır?..
Şart mıdır?..
Birkaç başarılı erkek sanatçıyla, köşe yazarı, işadamı ve siyasetçiye şöyle bir çaksa yetmez mi?..
adnanberkokan@gmail.com