Ahmet Hakan: Kurtar beni Hasan Cemal
Ahmet Hakan hükümete ve icraatlarına olan inançsızlığını aşmak istiyor ve çareyi Hasan Cemal'de bulmuş. Hakan, Cemal'den bir inanma klavuzu istiyor...
GAZETECİLER.COM
Ahmet Hakan bugün usta gazeteci Hasan Cemal'e seslenmiş ve SOS vermiş adeta. Hakan hükümete ve icraatlarına olan inançsızlığını aşmak istiyor ve çareyi Hasan Cemal'de bulmuş. Hakan, Cemal'den bir inanma klavuzu
Kurtar beni Hasan
Cemal
BEN istemez miyim “tünelin sonu ışık” diye haykırmayı.
Ben istemez miyim “karanlık gecelerin nurlu sabahı” diye
sayıklamayı...
Ben istemez miyim günlük meselelere takılmayıp devasa dönüşümü
fark etmeyi...
Kısacası...
Bir “Hasan Cemal umudu”nu...
Bir “Ali Bayramoğlu huzuru”nu...
Bir “Cengiz Çandar özgüveni”ni...
Ben istemez miyim?
* * *
Fakat... Heyhat!
Olmuyor, olamıyor...
Tam “Yaşasın! Artık hazır ola geçmeyeceğiz” diye sevinçlere gark
olacakken...
Tam “Yaşasın! Kör olası askeri vesayetten yırtıyoruz” diye havalara
zıplayacakken...
Tam “Yaşasın! Artık buyurgan üniformalardan kurtuluyoruz” diye kırk
takla atacakken...
Birden bir vesvese kaplıyor ruhumu...
İmanımı derinden sarsan fitneci bir vesvese...
“Felak Suresi”ni okuyorum, olmuyor...
“İnşirah Suresi”ni okuyorum, olmuyor...
“Kesin inançlılar” gibi düşünmeden, sorgulamadan, bir “kocakarı
imanı”na sahip olmak istiyorum, olmuyor.
Derin şüphe... Büyük korku... Müthiş umutsuzluk... Muazzam
karamsarlık...
Beynimi kemiriyor.
“İnanç krizi” yaşıyorum.
“Biraz Yeni Şafak okuyayım, belki beni bu inançsızlık batağından
kurtarır” diye dört elle sarılıyorum gazeteye...
Fakat ne mümkün! Yeni Şafak’a yaklaştıkça inançtan
uzaklaşıyorum.
Taraf, Star, Zaman, Sabah, Bugün...
Hiçbiri ama hiçbiri girdaptan kurtaramıyor beni...
* * *
Sanırım yine ne varsa mürşidimiz Hasan Cemal’de var...
Madem Hasan Cemal, “Bırakın münafıklığı kardeşim... Ben kefilim...
Her şey çok güzel olacak...” diyor... O halde beni içine
saplandığım şu inançsızlık batağından ancak o kurtarır...
Formülüm şu:
Ben “Ahmet Hakan’daki inançsızlığı azdıran temel unsurlar” listesi
çıkarayım... Hasan Cemal de bana “Kurtuluş reçetesi”ni
çıkarsın...
* * *
İşte bendeki inançsızlığı azdıran konular:
BİR: Memleketimizde büyük demokratik devrimi gerçekleştirmekte olan
“Ulu Önder”imizin iflah olmaz tahammülsüzlüğü konusu...
İKİ: Beli silahlı askeri yıldıran büyük “Demokratik önderimiz”in,
beli silahlı polise “Yürü ya polisim” demesi konusu...
ÜÇ: Memleketi bir şeffaflık abidesi haline getirmek isteyen “Baş
yücemiz”in, arka-plan işleriyle kendi medyasını oluşturma gayreti
konusu...
DÖRT: Demokrasi meşalesinin en yükseldiği bir dönemde, telefonların
dinlenme kâbusu meşalesinin de tepelere, en tepelere dikilmesi
konusu...
BEŞ: Çetelerle mücadelenin şanlı aracı olacağı söylenen Ergenekon
Davası’nın, yüce hükümetimize ayak bağı olanlarla mücadele aracı
haline gelmesi konusu...
ALTI: Tayyip Bey’in safında hizalanan tüm “demokratik” güçlerin,
“Acaba demokrasi gelmiyor olabilir mi?” diyen herkesin üzerine
çullanması meselesi...
YEDİ: Eskiden Genelkurmay Başkanı aleyhinde konuşmanın ve yazmanın
taşıdığı risk ne ise, bugün Tayyip Erdoğan aleyhinde yazmanın ve
konuşmanın aynı riski taşıması meselesi...
SEKİZ: Büyük hoşgörü ve demokrasi kahramanı Tayyip Erdoğan’ın
medyasında, mostralık da olsa, “İşler hiç iyi gitmiyor... Karanlığa
koşuyoruz” türünden bir tanecik yazının çıkmıyor olması
meselesi...
DOKUZ: Toplumu askeri vesayetten kurtaran iktidarın, sadece ve
sadece kafa dengi olanlarla iş yapıyor olması meselesi...
* * *
Medet ya Hasan Cemal!
Himmetine muhtacım.
Hadi hallet beynimi kemiren bu meseleleri...
İnandır beni...
Kör kuyularda merdivensiz kalmış şu yurttaşa bir reçete sun...
Sun ki ben de senin gibi tam ve kamil bir mümin olayım...