Ahmet Hakan ile Yasin Aktay polemiği tam gaz devam
Hürriyet yazarı Ahmet Hakan ile Yeni Şafak yazarı ve AK Parti Genel Bakan Yardımcısı Yasin Aktay arasındaki polemik tam gaz devam ediyor.
AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Yasin Aktay'ın, “Biz hadi saftık, bilmiyorduk ama sen biliyordun onların terör örgütü olduğunu... Esas hesap verilmesi gereken şey bu” sözleri üzerine Ahmet Hakan ile arasında başlayan polemik tüm hızıyla sürüyor.
Yasin Aktay dün Yenişafak'taki köşesinde "külyutmaz" dediği Ahmet Hakan'a"Sadece yeni nesil; bohemi, sakallısı, kibirlisi…" diye yüklenmişti.
Yasin Aktay, yazısını da "Son olarak, seni tebrik ederim. Kendini bana muhatap ettirmeyi başardın. Böyle bir duruma düşmemek için ne kadar direndiysem boş çıktı. Ne diyelim, Allah beni affetsin." diye bitirmişti.
Bugün Hürriyet'te Ahmet Hakan'dan Yasin Aktay'a cevap geldi. "Uzatma Yasin Aktay" diyen Ahmet Hakan, şöyle devam etti:
"Sen bırak ak trol gibi bana sataşmayı da şu basit mi basit sorulara cevap ver:
Sen gerçekten de 17 Aralık’tan önce FETÖ’nün Türkiye’ye, Türkçeye hizmet eden bir melekler ordusu olduğunu mu düşünüyordun?
17 Aralık’ta bu melekler, sizinkilere bulaşmasaydı... Sen böyle düşünmeye devam mı edecektin?"
İşte Yasin Aktay'ın dün Yeni Şafak'ta yayınlanan o yazısı:
KÜLYUTMAZ AHMET HAKAN'IN ŞECAAT GÖSTERİLERİ
Külyutmaz o.
Demokrasinin hakemi, adabı muaşeretin gözeticisi, burjuva yaşam tarzının bekçisi, etiğin filozofu, hukukun hakimi, sanatın eleştirmeni, yemeğin gurmesi, siyasetin de bilim adamı. Hiçbir alanı boş bırakmaz, hiçbir alandaki hiçbir aksaklığı, hiçbir ihmali, hiçbir ihlali boş geçmez, hemen yakalar, gerekirse köşesinden cezayı basar, raconu keser.
Külyutmaz o.
Külyutmama performansında yeni nesil bir Uğur Dündar. Bir tık ilerisinde veya gerisinde değil. Sadece yeni nesil; bohemi, sakallısı, kibirlisi…
Hababam Sınıfı'nın Külyutmaz hocası, kimseye göz açtırmadığını sanırken sırtına bitirim öğrencilerinin yapıştırmış olduğu kopya kağıdıyla hiç farkına varmadan bütün külü yutar ya.
Bizim Ahmet Hakan o hesap. Sanırsınız FETÖ'nün bütün numaralarını önceden görmüş, bilmiş, anlatmış da kimse anlamamış. Sanırsınız o şeytani, sinsi örgütün hiçbir numarası gözünden kaçmamış, onu aldatamamış, ona hiç dokunduramamış.
Bize bunları büyük bir şecaatle ve CHP genel başkanının grup konuşmalarını sadece tekrarlayarak anlatırken bile FETÖ'nün sadece oyununun içinden hiç çıkmamış olduğunu değil, bile bile onlarla işbirliği yapıyor olduğunu itiraf etmekten yine geri durmuyor.
Kalkmış tekrarladığı dar açıdan bir ezberi üşenmemiş dörde ayırmış, dört açıdan cevap yetiştiriyor. O dört açının toplamından görmeyi sağlayacak bir zaviye bile çıkmıyor. Her söylediğiyle kendi suç dosyasını kabarttığının farkında bile değil.
Benim sorduğum bir tek soru var halbuki Ahmet:
Şimdi bu yazında da FETÖ'nün bir terör örgütü olduğunu eskiden beri bildiğini bize anlatıyorsan, 17-25 Aralık'tan sonra ne oldu da onların bir anda terör örgütü olmadığına kanaat getirdin?
Bizi onların ne mal olduklarını eskiden beri bilmediğimiz için saf olmakla suçluyorsun ya, belli ki sen onların ne mal olduğunu pek bilmişsin, eskiden beri hiç kül yutmamışsın. Bütün yazında bunları anlatıyorsun. İyi de suç örgütü olduğunu bu kadar yakından bildiğin, ne numaralar, ne fırıldaklar çevirdiğini bize çok bilmiş bir edayla anlattığın bu örgütle neden bir anda 17 Aralık'ta “ittifak” kurdun?
Bu örgütün bir fırıldağı da Gezi hadisesiydi, gayet iyi biliyorsun. Her fırıldağına bu kadar vakıf olduğun örgüt sana Gezi'nin külünü nasıl yutturdu? Ne oldu da Gezi Parkı'nda devrim arayışına çıkmış ergen bir militana dönüştürdü seni? Çok saf olduğundan mı? Yoksa onlarla açık bir “ittifak” içinde olduğundan mı? O külü kaç paraya, kaç tomar menfaate yutturdular?
Bir başka fırıldağı da geçtiğimiz son seçimlerde öncülüğünü yaptıkları ittifaklardı. O seçimlerin hepsinde bagajında Yasin Börü'nün ve Kobani'de dökülen kanların olduğu Selahattin Demirtaş'ı cümle alemin gözü önünde allayıp pullarken, oyunu kendin mi kuruyordun, kendi isteğinle mi katılıyordun? Bir yerlerde yakılmış ateşin külünü mü yutuyordun?
Tekrar ediyorum, söyleyecek sözün yok, verecek hesabın var. Hadi başla bir yerden.
Haa, Eylül'de yazmış olduğun bir yazıyla kendinle yüzleşmiş olduğunu söylüyorsun. Bu da iyi numara valla. Yap bütün kirli ittifaklarını, katıl bütün karanlık oyunlara, sonra boşa çıktığında patlat bir özeleştiri yazısı, elini yüzünü yıka bütün kirlerden? Kendi yuttuğun külü herkese de yuttur. Oh ne ala memleket! Bu hesap öyle ucuz taktiklerle kapanır mı sanırsın? Köşenden höykürmekle kendi suç dosyanı bizim sırtımıza atabileceğini mi sanırsın?
Ahmet Hakan'a bu vesileyle küçük ama önemli dersler:
1- Öfkelenince açılmışsın, beş kelimeyi aşan cümleler kurmuşsun. Ha şöyle, diyecem, ama saçmalama düzeyin azalmamış artmış. Be adam, bir bilgiyi de doğru hatırla, doğru ver okuyucuna. Misal ben siyaset bilimi değil, sosyoloji profesörüyüm.
2- FETÖ ile geçmişteki ilişkimize “ittifak” diyorsun. Biz ona sadece “sızıntı” diyoruz. Kendilerini daha önceki iktidarlar gibi bu dönemde de iktidarın ortağı hatta sahibi gibi görme gafletine girince olanlar oldu. İttifak sizin Gezi'de, 17-25 Aralık sonrası süreçlerde yaptığınıza denir.
3- 50 yıldır faal olan, devletin her kademesine sinsice sızmış bir yapıyla AK Parti'den ve tabii ki Cumhurbaşkanından başka kimse baş edemezdi. O bizi çok uyardığını söylediğiniz tiplerin hareket noktası bütün dindarları hedef alan bir mücadeleydi. Onların kafası ve yaklaşımıyla FETÖ ile mücadele etmek bir yana, onu daha da fazla palazlandırmaktan ve üstelik onu bütün mütedeyyin insanlar nezdinde meşrulaştırmaktan başka bir şey yapılamazdı. Bunu hatırlamadığın sosyoloji müktesebatımla sarahaten söylüyorum.
4- Birinden üstelik tırnak içinde alıntı yapacaksan kelimesi kelimesine onun söylediklerini aktaracaksın, öyle kendi anladığın şekli onun ifadesi diye kurmayacaksın. Yazında bana atfettiğin cümlelerin çoğu böyle çarpıtma. Misal ben hayatımın hiçbir döneminde Fetullah'ın bir melek, hatta takip edilmesi gereken biri olarak görmedim, söylemedim. Bilakis bir sürü gazeteci yazarla birlikte onu ziyaret ettiğim tek seferde bile ona dair duyduğum tek duygu merak olmuştur. O dönemde yazdığım yazılar da ortada.
5- Can Dündar'ın ucuz taktiğine sen de başvurmuşsun. Fetullah'la resmimi koymuş, ucuz algı oyunu denemişsin. Belli ki ona söylediğimi üstüne alınmamışsın, peki sana da söyleyeyim aynı şeyi. Seninle de çekilmiş çok resmim var Ahmet Hakan. Bu ne seni aklıyor ne de beni kirletiyor. Aynı şekilde Abant'ta çaldığım uddan fazlasını senin bulunduğun ortamda çaldım söyledim. Onu da hesaptan düş.
6- Son olarak, seni tebrik ederim. Kendini bana muhatap ettirmeyi başardın. Böyle bir duruma düşmemek için ne kadar direndiysem boş çıktı. Ne diyelim, Allah beni affetsin.
İşte Ahmet Hakan'ın bugün Hürriyet'te yayınlanan o yazısı:
UZATMA YASİN AKTAY
SEN çıktın Kemal Kılıçdaroğlu’na “Biz hadi saftık, bilmiyorduk ama sen biliyordun onların terör örgütü olduğunu... Esas hesap verilmesi gereken şey bu” dedin.
Ben de sana “Koskoca profesörsün, bari sen yapma” dedim.
Olay buydu.
Ama sen uzattıkça uzatıyorsun.
Sosyoloji profesörüymüşsün ama ben sana siyaset bilimi profesörü demişim. Bunu diline doluyorsun.
Aman ne büyük hata!
Sanki “astroloji profesörü” dedik.
Neyse... Neyse...
Sen bırak ak trol gibi bana sataşmayı da şu basit mi basit sorulara cevap ver:
Sen gerçekten de 17 Aralık’tan önce FETÖ’nün Türkiye’ye, Türkçeye hizmet eden bir melekler ordusu olduğunu mu düşünüyordun?
17 Aralık’ta bu melekler, sizinkilere bulaşmasaydı... Sen böyle düşünmeye devam mı edecektin?
Bu melekler ordusu, 17 Aralık’tan önce toplumun değişik kesimlerine kumpas üstüne kumpas kurarlarken sen ut çalmaktan başka ne yapıyordun?
Hiç uzatma da sen bu sorulara bir cevap ver bakalım.