Ahmet Hakan iktisatçı da ben mi bilmiyorum?..

Diğer yanda ise gerçekten solcu olan ve gerçekten solcu kalmakta ısrarlı İzzettin Önder ve Koray Çalışkan…

ADNAN BERK OKAN

Ahmet Hakan’ın
CNNTÜRK’te yayımlanan “Tarafsız Bölge” programını dinledim…
Bütün katılımcılar mutlaka çok iyi niyetliydiler…
Tabii ki programı yöneten Ahmet de…
Ama…
Cehenneme giden yolların iyi niyet taşlarıyla döşendiğini de unutmayalım…

Beş erkek Küresel İsyanı tartışacaklardı, sözde…
“İsyan” dedikleri de sanırsınız bizim Kabakçı Ayaklanması gibi bir şeydi, onlara göre…
Oysa…
Sosyalistlerin, Banka/Finans kesimince ezilen dünyanın bütün fukaralarına yönelik yayımladıkları “Wall Street’i işgal et” manifestosu gereği yapılan protesto eylemleriydi tartışacakları…
Gelin görün ki bir tek o konuya girmeye fırsat bulamadılar…
Tabii bunda, ekonomi konusunda hiçbir bilgisi olmayan Ahmet’in de kusuru vardı…
Umarım Ahmet’in yönettiği son “Ekonomi” programı olur bu…


Laf yarıştırdılar

Peki…
Küresel İsyanı(!) tartışmadıysalar ne yaptılar?..
Söyleyeyim:
Birbirleriyle laf yarıştırdılar…
Kimler mi?..
Bir tarafta kendilerini Liberal zanneden Seyfettin Gürsel ve Süleyman Yaşar vardı…
Diğer yanda ise gerçekten solcu olan ve gerçekten solcu kalmakta ısrarlı İzzettin Önder ve Koray Çalışkan…

Az önce “kendilerini Liberal zanneden Seyfettin Gürsel ve Süleyman Yaşar” dedim…
Evet…
Arkadaşlar okurlarına “Liberal iktisatçı” havası basmayı seviyorlar ama Liberallikten fersah fersah uzaktalar…
Çünkü…
Liberal iktisatçılar, Sosyalist ve Kapitalist iktisatçılar gibi düşünmeseler de onların düşüncelerine saygı duyarlar…
Onların anlattıklarını dinlerler…
Oysa…
 

Yaşar ve Gürsel, kendileri gibi düşünmeyen iki Sosyalist’i hiç konuşturmadı…
Sürekli sözlerini kestiler…
Yani…
Baskıcı Devlet Kapitalizmi modelin iki sıkı sözcüsü olarak tebarüz ettiler…
Diğer iki değerli akademisyen için ise “Gerçekten Solcu” diyorum…
Çünkü…
İkisi de çok okuyarak sadece gözlük camlarını kalınlaştırmayı başarabilmişlerdi…

Sosyalist Kerem Çalışkan kardeş Kapitalizmi kafasında bitirmişti…
Oysa Kapitalizm zaten sorunun ta kendisiydi…
Sovyetler ve Demirperde ülkelerinde sistem nasıl Sosyalizmin doğru yönetilememesinden ve eksiklerinden dolayı çöktüyse; Kapitalizm de kendi açmazlarından, vahşiliğinden ve sadece sermayeyi koruma içgüdüsünden dolayı çökecekti…
Liberaller, işte o muhtemel çöküşü önleyecek, bütün dünya insanlığını ferahlatacak çözüm arayışlarının peşindeydiler…


Finans yamyamları

Peki neden bulamıyorlar?..
Çünkü iktidarda olan Liberaller de piyasa ekonomisinden taviz vermemek uğruna; finans yamyamlarının emeklerine yağ sürmeye devam ediyorlar…
Egemenlerin etkisinde kalan iktidar Liberalleri, sorunları Kapitalistler ve Sosyalistler gibi piyasada arıyorlar…
Oysa sorunları piyasalarda aramak, piyasaları hiç bilmemektir…
Çünkü…

Dünyada yaşanan ekonomik krizin sebebi piyasalar değil; “Alacak – Verecek Yönetimi Arızası” ve “Gelir Arzı Noksanlığı”dır…
Sistem; sadece para babalarının servetini korumaya yönelik olduğu için, krizi çözmeye çalışanlar çözüme de sadece para babalarının penceresinden bakıyorlar…


Mortgage vahşiliği

Ey güzel insanlar!..
Üretilmiş ve yaratılmış bütün mal ve hizmetlerin değerleri arttı...
Ama…
Borçluların gelirleri aynı oranda arttırılmadı…
Mevcut gelirleri ise sadece konut ve otomobil gibi mülkiyet taksitlerine gidince, sosyal refahı oluşturan kalemlere; sağlığa, eğitime, kültüre, tatile, giyime, eğlenceye harcayacak gelirleri kalmadı…
Onlardan da vazgeçemeyen kredi borçluları onun içindir ki geri ödemeleri yapamadılar...
Geri ödemeler gerçekleştirilemeyince Mortgage vahşiliği devreye girdi…
Satın alınan konutlar, otomobiller; icra takibi bile yapılmadan alacaklı bankaların eline geçti…
İnsanlar sokakta kaldı…
Ellerinden otomobilleri alındı…


Borçluyu kurtarın, alacaklıyı değil...

Mevcut sorun Bankaları ve diğer finans kurumlarını (Alacaklıları) kurtarınca çözülecek sanıldı…
Çözülemedi…
Çözülemezdi de…
Yine çünkü…
Bugün artık asıl olan alacaklıları değil borçluları kurtarmaktır…
Borçlular kurtulursa, alacaklılar zaten kurtulacaklardır…
Ve…
Asıl sorun, devletin vergi gelirlerini arttırarak da çözülemez…
Yani, Amerikalı işadamlarının “biz fazla vergi verelim sorun çözülsün” demeleri de sorunu çözmez…

Gerek Amerika’da ve gerekse de AB’de devlet bastığı paralarla tüketici (borçlu) yerine banka/finansı (alacaklıyı) kurtarmayı tercih etti…
Sorun bitmedi daha da azdı…
İşte bu küçük boyutlu borçlu ayaklanmaları sadece alacaklının kurtarılmaya çalışılmasından kaynaklanıyor…
Onun için borçlu isyan ediyor…


Çözüm ne peki?..

Dedim ya…
Çözüm, tüketiciyi kurtarmaktan geçiyor…
Bunu kim ve nasıl yapacak?..
Tabii ki Devlet
Liberal bir sistemde Devlet bir nevi sigorta kurumu gibidir…
İşte böyle hasar günleri için vardır…

Dünya ekonomisini yönetenlere soruyorum:
Deyin ki para basıp alacaklıyı kurtardınız…
Peki…
Kurtulan Banka/Finans  sistemi batan parasını borçlu yerine Devletten alırsa, eline geçen yeni kaynağı kime satacak?..
Kredi talebini nasıl yaratacak?..

İşte bu sorumun cevabı şudur:
“Bu ekonomik kriz borçluları kurtarmadan çözülmez”


Borçluları kurtarmak için ne yapılacak?..

Onu da söyleyeyim:
Kredi borçluları Merkez Bankası’na borçlanacak…
İlk ödemeleri 10 yıl sonra başlamak üzere yeni bir borç yapılandırmasına
(en az 20 yıl, sıfır faizle) gidilecek…
Merkez Bankası, eski borçlulardan alacağı senetler karşılığı alacaklı banka/Finans kurumlarına para verecek…

Biliyorum…
Banka/Finans sözcüleri bu önermemi de beğenmeyecekler...
1994 yılından itibaren yıllarca “karşılık ayırıp para basalım” dediğimde de beğenmemişlerdi…
Ama…
Sonunda  başımıza gelenleri ve iç borçların nereye çıktığını gördük…
Bu önerimi de beğenmeyebilirler…
Ama bu önerimi her ortamda herkesle tartışmaya hazırım…
Çünkü bu kadar basit değil...
Ama fazla karmaşık da değil...

adnanberkokan@gmail.com