Ahmet Hakan, dönek değilmiş meğer

“Dönek” değil, “ilkeli” olduğunu, rahmetli Abdi İpekçi’nin kızı Nükhet İpekçi’ye yazdığı mektuplardan anlamış…

GAZETECİLER.COM
Ahmet Hakan ilk kez, kendisine “dönek” denilmesinden memnun olmadığını itiraf ediyor.
Oysa daha önce kendisi, “ben bir döneğim” deyip “dönek” olmanın aslında ne kadar erdemli bir şey olduğunu anlatmaya çalışıyordu…
Belli ki artık “Dönek” olarak anılmaktan rahatsız…
“Dönek” değil, “ilkeli” olduğunu, rahmetli Abdi İpekçi’nin kızı Nükhet İpekçi’ye yazdığı mektuplardan anlamış…
“Abdi Bey tam da bizim kafadaymış” başlığını attığı yazısında Abdi İpekçi ile nasıl da benzeştiğini anlatıyor…
Bakın nasıl bir benzerlik?..
 
 
Abdi Bey tam da bizim kafadaymış 
 
ABDİ İpekçi’nin kızı Nükhet İpekçi ile neredeyse 8 yıldır tanışırız.
“Mesafeli bir dostluk” var aramızda... 
“Babası öldürülmüş kızlardaki dokunaklı hüzün” diye bir şey var mıdır, bilmiyorum. 
Ahmet Hakan kendisinden “Ben döneğim” diye söz ettikçe itiraz ediyordum çünkü “döneklik” ile “fikri değişim – gelişim” aynı kefeye konamazdı…
Döneklik, “dönüşmekti” de aynı zamanda…
Ahmet'e hitaben yazdığım birkaç yazıda, “sen dönek değilsin, fikri değişim sürecinden geçiyorsun” diyerek bir tür korumalık ettim ama o buna karşılık bana küfürle karşılık verdi telefonda…
Hem de hacı anacığımın namusunun kirliliğinden söz ederek yaptı bunu…
Şimdi artık dönek olmadığını öğrendiğim için onun adına sevindim…
Ama…
“Kaypaklık” konusuna gelince…
Hiç karıştırmasın orasını…
Kaypaklığın fikri dönüşümle hiç ilgisi yoktur çünkü…
Kaypaklık, kişilik dönüşümüdür…
Kişiliğin eriyip yok oluşudur çünkü…
Ancak….
Adını andığı arkadaşı ile “yan yana” pek uyum sağlamış “Kaypaklık”…

 A.B.O.

Eğer varsa şunu söyleyebilirim: O hüzün Nükhet İpekçi’nin gözlerine bir daha hiç çıkmamacasına yerleşmiş. “İnce sızı”, sesinin parçası olmuş.
 
* * *
 
Geçen gün akşamüzeri Nükhet İpekçi ile bir telefon görüşmesi yaptım.
Abdi Bey’den söz ettik.
Bana “Tarzınız babama benziyor” dedi.
Ertesi gün...
Milliyet Gazetesi’nin manşetinde Abdi İpekçi’nin katledilişinin yıldönümü nedeniyle yayınlanmış mektupların anonsu...
“Abdi İpekçi’den Kızına Yazılmış Özgürlük Mektupları.”
Mektuplara şöyle bir göz attım...
Abdi Bey, yaklaşık 35 yıl önce kızı Nükhet İpekçi’ye şunları yazmış:
“Gazetenin yönetimindeki tutumum, inançlarım doğrultusunda oldu. Solcular tarafından beğenilmeyen kimselerin yazılarının yayımlanmasını engellemedim. Haberlerde de aynı politikayı güttüm. İşte bu tutum, beni kendilerinden sayan solcuları deli etti. Bu davranışımı anlamadılar. Beni döneklikle, kaypaklıkla suçladılar. Sağdaki fanatikler de aynısını yaptılar... Körü körüne angaje olmamış her gerçek aydının kaderi budur: Her iki yandan gelen suçlamalara hedef olmak.”
 
* * *
 
35 yıl önce... 35 yıl sonra... Hiç fark etmiyor...
Eğer “kesin inançlı” değilsek... Eğer “körü körüne angaje” olmamışsak... Eğer “bizden olmayanların” görüşlerine de açıksak... Eğer “fanatik” değilsek... Eğer “doğruya doğru / eğriye eğri” diyorsak...
Bu topraklarda adama...
“Dönek” de derler... “Kaypak” da derler... Her iki taraftan ateş açarlar.
Öyle değil mi Ertuğrul Özkök?