Ahmet Hakan başını da alıp gidiyor...
Yok eğer İstanbul isimli fahişeden "kaçmak" için bahane arıyorsan...
"Tatil, yorgun bedenleri dinlendirir, dingin bedenleri yorar"...
Böyle bir söz var mı bilmiyorum...
Ahmet Hakan'ın yazısında başını da alıp tatile gittiğini okuyunca ben de uydurmuş olabilirim...
İyi tatiller Ahmet...
Umrarım bedenen ve zihnen yorgunsundur da tatide dinlenir, hem bedenen ve hem de zihnen dingin bir şekilde dönersin...
Yok eğer İstanbul isimli fahişeden "kaçmak" için bahane arıyorsan...
Hem bedenin hem de zihnn geçenlerde Rixos'ta falan dinlenmişse çok fena yorulacaksın söyleyeyim...
Çünkü İstanbul artık yalnız bir "fahişe" değil...
Çocukları bütün sahillerde gelişip büyüdü, analarını aratmıyorlar...
Bakın nasıl veda ediyor Ahmet Hakan
Süper mutluyum!
Düşünsenize:
“Jöleli”nin “malum uçak”taki çalımına maruz kalmak
yok.
“Bir tane de Türkçe söyleseydi” türü sersem tartışmalara girme
zorunluluğu yok.
Rauf Denktaş / Mümtaz Soysal çizgisine bin selam sarkıtma
mecburiyeti yok.
Emine Ayna yok...
Nispet yaparcasına Bodrum izlenimlerine abanma yok.
Kalem kavgası yok, meydan dayağı yok.
Ayşe yok, Ali yok. Hatta Banu bile yok.
“Hassas vatandaşlarımıza anlayışla yaklaşalım” türü olası
yaklaşımları okuyup kafayı yemek yok.
Şike yok... Aziz Yıldırım yok... “Hassas taraftar” hışmına
uğrama korkusu yok.
Hakiki kabine yok... CHP’nin gölge kabinesi bile
yok...
“Dokunmak da ibadettir” türü densizlikler yok.
Şairin pek iddialı ve pek gülünç bir şekilde söylediği gibi: Alıp başımı gidiyorum efeler gibi hey!
Üç vakte kadar dönerim.
Makalenin tamamını
|
||||||||||||
|