Ahmet Hakan artık bilmeli ki...
Çünkü Ahmet o günkü makalesinin bir yerinde kendisiyle bir konuda ayrı düşen meslektaşlarına
ADNAN BERK OKAN
Bugünün kazananı Ahmet Hakan...
Hem de öyle bir hak etti ki "kazanan" olarak seçilmeyi...
Anamızın ak sütü gibi helâl olsun...
Çünkü...
Gazetecilik;
dürüst gazetecilik,
ilkeli gazetecilik,
ahlâklı gazetecilik (günümüzde) "yürek" istiyor...
"Cesaret" gerektiriyor...
"Dik durabilmeyi" emrediyor...
Yüreğiniz yoksa,
Allah sizi "cesaret"le ödüllendirmemişse,
dik duramayacak kadar omurilik zaafiyetiniz varsa;
bu mesleği yapmayacaksınız...
Haaa...
İlle de yapmakta ısrarlıysanız size "gazeteci" denilse de o sıfatın başına bir de ayrıca "tüccar" sıfatı eklemek gerekecektir...
* * *
Ahmet Hakan dik duran; durabilenlerden...
Ahmet Hakan "ilkeli" davranabilenlerden...
Ahmet Hakan "yürekli" olanlardan...
Yani;
Hiç kimse Ahmet için "tüccar gazeteci" diyemez...
Diyenler de karşılarında önce beni bulurlar...
Ki...
Ahmet'in siyasi, sosyal, kültürel görüşlerinin birçoğu bana uymaz...
Hatta eskinin siyah - beyaz yerli film repliklerinde olduğu gibi "biz onunla ayrı dünyaların insanlarıyız"...
Pardon...
"Ayrı dünyalarımız" sosyal değil, fikirsel...
Ama...
Ahmet Hakan'ın "fikrî namusu" benim için çok değerli...
* * *
Geçenlerde Ahmet Hakan'ın bir yazısındaki bir cümle yüzünden dedim...
Çünkü...
Ahmet o günkü makalesinin bir yerinde kendisiyle bir konuda ayrı düşen meslektaşlarına şöyle sesleniyordu:
"Hey Şamil!
Hey Şamil'e uyan Hasan Celal Güzel!
Ve bilcümle dolduruşa gelenler...
Şimdi biraz olsun utanıyor musunuz? "
Ahmet gibi fikirleri yerinde duramayan, dinamik bir yazarın başkaları için (ki yanılmış da olabilirlerdi) "Şimdi biraz olsun utanıyor musunuz?" diye sorarak fikirlerinden dolayı "utanmaya" davet etmesi beni irrite etmişti...
Zira kimseyi aşağılamadan, hakaret etmeden fikirlerini açıklayanların ilerideki günlerde fikirlerinden utanmaları gerekmiyordu...
Eğer öyle olsaydı kendini bilmez birilerinin her gün çıkıp Ahmet kardeşime, "şimdi biraz utanıyor musun?" diye sorması gerekirdi...
* * *
Ahmet bugünkü Hürriyet'tebaşlığı altında yayımlanan makalesindeyse; "fikir" yerine "küfür, hakaret ve iftira" üretenlere (Akit) karşı dimdik durarak mücadele ediyor...
Yani;
kendisine yakışanı yapıyor...
Kendisinden beklediğimi, görmeye alışık olduğum yürekliliği sergiliyor...
İşte böyle be Ahmet!..
Haddini bilmeyenlere hadlerini bildirdiğin her gün başımın tâcısın...
adnanberkokan@gmail.com
Bugünün kazananı Ahmet Hakan...
Hem de öyle bir hak etti ki "kazanan" olarak seçilmeyi...
Anamızın ak sütü gibi helâl olsun...
Çünkü...
Gazetecilik;
dürüst gazetecilik,
ilkeli gazetecilik,
ahlâklı gazetecilik (günümüzde) "yürek" istiyor...
"Cesaret" gerektiriyor...
"Dik durabilmeyi" emrediyor...
Yüreğiniz yoksa,
Allah sizi "cesaret"le ödüllendirmemişse,
dik duramayacak kadar omurilik zaafiyetiniz varsa;
bu mesleği yapmayacaksınız...
Haaa...
İlle de yapmakta ısrarlıysanız size "gazeteci" denilse de o sıfatın başına bir de ayrıca "tüccar" sıfatı eklemek gerekecektir...
* * *
Ahmet Hakan dik duran; durabilenlerden...
Ahmet Hakan "ilkeli" davranabilenlerden...
Ahmet Hakan "yürekli" olanlardan...
Yani;
Hiç kimse Ahmet için "tüccar gazeteci" diyemez...
Diyenler de karşılarında önce beni bulurlar...
Ki...
Ahmet'in siyasi, sosyal, kültürel görüşlerinin birçoğu bana uymaz...
Hatta eskinin siyah - beyaz yerli film repliklerinde olduğu gibi "biz onunla ayrı dünyaların insanlarıyız"...
Pardon...
"Ayrı dünyalarımız" sosyal değil, fikirsel...
Ama...
Ahmet Hakan'ın "fikrî namusu" benim için çok değerli...
* * *
Geçenlerde Ahmet Hakan'ın bir yazısındaki bir cümle yüzünden dedim...
Çünkü...
Ahmet o günkü makalesinin bir yerinde kendisiyle bir konuda ayrı düşen meslektaşlarına şöyle sesleniyordu:
"Hey Şamil!
Hey Şamil'e uyan Hasan Celal Güzel!
Ve bilcümle dolduruşa gelenler...
Şimdi biraz olsun utanıyor musunuz? "
Ahmet gibi fikirleri yerinde duramayan, dinamik bir yazarın başkaları için (ki yanılmış da olabilirlerdi) "Şimdi biraz olsun utanıyor musunuz?" diye sorarak fikirlerinden dolayı "utanmaya" davet etmesi beni irrite etmişti...
Zira kimseyi aşağılamadan, hakaret etmeden fikirlerini açıklayanların ilerideki günlerde fikirlerinden utanmaları gerekmiyordu...
Eğer öyle olsaydı kendini bilmez birilerinin her gün çıkıp Ahmet kardeşime, "şimdi biraz utanıyor musun?" diye sorması gerekirdi...
* * *
Ahmet bugünkü Hürriyet'tebaşlığı altında yayımlanan makalesindeyse; "fikir" yerine "küfür, hakaret ve iftira" üretenlere (Akit) karşı dimdik durarak mücadele ediyor...
Yani;
kendisine yakışanı yapıyor...
Kendisinden beklediğimi, görmeye alışık olduğum yürekliliği sergiliyor...
İşte böyle be Ahmet!..
Haddini bilmeyenlere hadlerini bildirdiğin her gün başımın tâcısın...
adnanberkokan@gmail.com