Ahmet Altan'ı hedef gösterenler karşıdan olsaydı!..
Ertem Eğilmez yaşasaydı da görseydi... Şu bizim medya ve yargı ikiyüzlülüğünden ne film yapardı hani!...
ADNAN BERK OKAN
Farkındasınız tabii efendim...
Farkındasınız tabii efendim...
Türkiye medyasında "Mutlak Gerçek" diye bir şey yok...
Ya ne var?..
Taraftarların kendi uydurdukları "gerçekleri" var...
Sporda, siyasette ve sanatta da durum böyle...
Eğer Hükümete yakın bir medyadan izliyorsanız ülkemizi...
Ergenekon tutuklularıyla Balyoz hükümlülerinin tümünün (henüz yargı kararı kesinleşmediği halde) "Suçlu" ilân edildiklerini görüyorsunuz...
Eğer Muhalefete yakın bir medyadan izliyorsanız ülkemizi...
Ergenekon tutuklularıyla Balyoz hükümlülerinin tümü "Masum"...
Eğer Hükümete yakın bir medyadan izliyorsanız ülkemizi "Deniz Feneri" davası münafıkların işi...
O masum (!) insanları aklayan savcı ve yargıçlar ise o tertemiz birer mümin...
Cennetlik birer Allah insanı mübarekler...
Eğer Muhalefete yakın bir medyadan izliyorsanız ülkemizi...
Deniz Feneri şüphelilerinin hepsi "yolsuz, hırsız, soyguncu"...
Peki "Mutlak gerçek" nerede?..
O dosyaların içinde...
Ve...
Özgür, bağımsız, her türlü etkiden arındırılmış bir yargılama sonunda ortaya çıkacak...
Ama o "bağımısz, tarafsız, yansız ve de adil yargı" nerede?..
Unuttunuz mu dostlar!..
Unuttunuz mu dostlar!..
Hükümet karşıtı ama darbe şakşakçısı medya yargılamalar başladığında Ergenekon ve Balyoz tutukluları için karşı tarafa "hele yargılanma bitsin bekleyin" derken;
Deniz Feneri tutukluları için "hırsız!" demiyor muydu?..
Deniz Feneri tutukluları için "hırsız!" demiyor muydu?..
Yine aynı günlerde Ergenekon ve Balyoz tutukluları için "darbeciler!" diye haber yapıp, yorum yazan hükümet yandaşları, Deniz Feneri tutukluları için "hele yargılanma bitsin bekleyin" demiyorlar mıydı?..
Ve bugün...
Balyoz'da karar verildi: "Darbe var"...
Deniz Feneri sürüyor...
Ama...
Genelkurmay'ın da Balyoz'da mahkumiyet kararı veren mahkemenin gerekçeli kararına itirazı var...
"Bütün delillerin asıllarının genelkurmayda olduğu yalan!"...
Düne kadar verdiği kararı yerden yere vuran kimi hukukçulara karşı sessiz kalan yargıçlar alel acele cevap verdiler bu defa:
"Bizim gerekçeli kararımızda 'bütün delillerin aslı genelkurmayda var' diye bir tespit yok"...
Doğru, öyle bir tespit yok ama aksi de yok...
Yani, "bir kızım delillerin asılları genelkurmay'da" diye bir respit de yok...
Ya ne var?..
"Delillerin asılları genelkurmayda"...
İyi de arkadaş delillerin ne kadarının?...
Bir kısmının mı?..
Tamamının mı?..
Haydi bakalım gelin de şimdi şu yargıya güvenin...
Bir kısmının mı?..
Tamamının mı?..
Haydi bakalım gelin de şimdi şu yargıya güvenin...
Bir de Ahmet Altan'ın şikâyetini "takipsizlik kararı" vererek geri çeviren Bakırköy Savcısını okuyunca yüreğim yandı yandı tutuştu...
Zira...
6 Eylül 2012 tarihli Yeni Akit gazetesinde Yiğit Doğaner imzası ve "Altan Ailesi PKK'ya hizmet ediyor" başlığıyla yayımlanan haberde "suç unsuru" bulamayan(!) savcılık,
benim Engin Ardıç'a "küfürsüz yazsan daha iyi olmaz mı?" mealinde yazdığım yazıda "suç unsuru" bulup ceza davası açmıştı...
benim Engin Ardıç'a "küfürsüz yazsan daha iyi olmaz mı?" mealinde yazdığım yazıda "suç unsuru" bulup ceza davası açmıştı...
Yani...
Ertem Eğilmez yaşasaydı da görseydi...
Şu bizim medya ve yargı ikiyüzlülüğünden ne film yapardı hani!...
adnanberkokan@gmail.com