Ahmet Altan'dan iddianame talebi!

"Bu iki gazetecinin Ergenekon ile ilişkilerini çok somut olarak ortaya koyamayan bir iddianame, bugüne dek Ergenekon soruşturmasında çok başarılı işler yapan hükümeti, savcıyı ve polisleri "hesap sorulması gereken" merciler haline getirir."

GAZETECİLER.COM - Taraf Gazetesi Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan, Ergenekon davasıyla ilgili olarak gazeteci Ahmet Şık ve Nedim Şener tutuklanması için, Ergenekon davasının medya ayağının sadece bu iki gazeteciden oluşmadığı kanısında olduğunu belirterek, "Ergenekon'un ortaya çıkarılması, soruşturmanın mümkün olduğunca derine gidebilmesi için, Ergenekon soruşturmasının da denetim altında tutulması gerekir" dedi.

Ahmet Altan'ın Taraf gazetesinde "Ergenekon ve Başbakan" başlığıyla yayımlanan yazısı şöyle:

"Bütün bu fırtınanın içinde aklımızı açık tutabilmek için sanırım gerçekleri birbirine karıştırmadan kavramaya çalışmalıyız.

Birinci gerçek, bu ülkede Ergenekon diye bir örgüt var.

İkincisi ise, bu örgüt yakalanıp yargıya sevk edilirken bir hukuksuzluğa, iç hesaplaşmaya, gizli bir intikamın alınmasına izin vermemek için dikkatli olmamız gerekiyor.

Nedim Şener ve Ahmet Şık'ın tutuklanmasını, "Zaten Ergenekon yoktu, bunu muhalefeti susturmak için yapıyorlar" diyerek Ergenekon'u aklamak için kullanmaya uğraşanlara pabuç bırakmamalıyız ama...

Bir yandan da bu tutuklamalarda mantığımızı ve vicdanımızı zorlayan noktaları sorgulamalıyız.

Şener'in ve Şık'ın "elli soruluk" bir savcılık ifadesi var ortalıkta.

Ben hukukçu değilim ama bu "sorular" ve "cevaplar" eldeki tek unsursa, bunlarla "örgüt üyeliği" kanıtlanamaz.

Savcı Öz, yaptığı açıklamada "gizli deliller" olduğunu söyledi.

Onların ne olduğunu bilmiyoruz.

Bir an önce "iddianame" yazılıp, o "deliller" her ne ise açıklanmalı.

Aksi takdirde bu "kuşkular" dinmez.

Bu iki gazetecinin Ergenekon ile ilişkilerini çok somut olarak ortaya koyamayan bir iddianame, bugüne dek Ergenekon soruşturmasında çok başarılı işler yapan hükümeti, savcıyı ve polisleri "hesap sorulması gereken" merciler haline getirir.

Ergenekon çetesinin bütün unsurlarıyla birlikte yakalanmasını istiyoruz ama Ergenekon soruşturmasının bir keyfiliğe dönüşmesini, devlet gücünün "hukuk dışı" amaçlarla kullanılmasını da istemiyoruz.

Bu noktada, "fırsat bu fırsat" diyerek Ergenekon'u tümden aklamaya çalışanların tuzağına düşmemeliyiz ama bu tuzaktan kurtulacağız derken "hukuksuzluklara ve usulsüzlüklere" gözlerimizi kapayan bir körlüğe de savrulmamalıyız.

Cumhurbaşkanı'nın bile "kaygılı" olduğunu açıkladığı bir süreçte hukukun ölçülerinden sapmamamız gerekiyor.

Hukuk, afakî, muğlâk iddiaları "kanıt" olarak kabul etmez.

"Ergenekon'un medya bacağı" olması kimseyi şaşırtmaz, bu medya, 28 Şubat'ta darbe olması için generallerden bile daha çok çaba göstermiş insanları da içinde barındırıyor ama "Ergenekon'un medya bacağı tutuklanan bu iki gazeteci mi" sorusuna vicdan rahatlığıyla "evet" diyebilecek çok fazla insan olabileceğini de sanmıyorum."

Yazısını "Gazetecilerin tutuklanmasının yarattığı büyük kuşku dalgası, insanların kuşkulanmaya hazır olduğunu gösteriyor, bu kuşkuyu yatıştırmak bu ülkeyi yönetenlere düşüyor." diyerek bitiren Ahmet Altan'ın bütün yazılarını gazetesinden ulaşabilirisiniz.