Ahmet Altan'dan Doğan ve 'sivil darbe' bombaları!
Son günlerin popüler tartışması olan 'sivil darbe ve sivil vesayet' eleştirilerine karşı Ahmet Altan'ın da söyleyecek sözü var...
Ahmet Altan, Taraf'taki köşesinde bugün Aydın Doğan,
medya üzerindeki baskı ve gazeteciler hakkında görülen davalar
üzerine çok çarpıcı bir yazı yazdı. Son günlerin popüler tartışması
olan 'sivil darbe ve sivil vesayet' eleştirilerine karşı Ahmet
Altan'ın da söyleyecek sözü var...
Aydın Doğan ve
özgürlük
Masamın üstünde iki yeni mahkeme celbi duruyor.
Bugün yeniden mahkemeye gideceğim.
Sadece ben değil Taraf'tan birçok yazar ve muhabir de ellerinde
celpleriyle mahkeme mahkeme dolaşıyorlar.
Bizimle ilgili davaların ana konusu "askeri ve yargıyı"
eleştirmek.
"Medyanın baskı altında" olduğunu iddia eden "medya mensuplarının"
sanırım çok ilgisini çekmiyor Kadıköy Adliyesi'nin bizimle ilgili
yüzlerce dava açması.
Hem "medya özgürlüğü" hakkında bu kadar hassas olup hem de bizim
davalarla hiç ilgilenmemeleri, onların "medya özgürlüğünden" başka
bir şey anladıklarını gösteriyor.
Şamil Tayyar'ın Ergenekon'la ilgili yazdığı kitaptan mahkûm
olması...
Mehmet Baransu'nun bir "darbe planını" ortaya çıkardığı için
tutuklanmasının istenmesi, anladığım kadarıyla "medya özgürlüğüne"
çok meraklı olan, "sivil faşizmden", "sivil vesayetten" çok
korkanları hiç endişelendirmiyor.
VESAYET YA DA
FAŞİZMDEN DEĞİL 'SİVİLDE' KORKUYORLAR!
Bu duruma baktığınızda onların "vesayetten ya da faşizmden" değil
düpedüz "sivilden" korktuklarını görürsünüz.
Askerleri ya da yargıyı eleştirdiğiniz için açılan yüzlerce dava
onlara "normal" gelir.
Bugün bizim sayfanın tepesinde gördüğünüz o koca haberdeki
"rezalet" de onlara önemsiz görünecektir.
Genelkurmay'ın, bizim gazetenin haberleşmesini "mahkeme kararı"
olmadan izlemeye almış olması, bunun için raporlar hazırlaması da
onları tedirgin etmeyecek.
Genelkurmay'ın kulaklarını bizim gazetenin içine uzatması, "medya
üzerinde çok baskı var" diyenlerin "baskı" tanımına girmeyecek.
Peki, onlar hangi "baskılardan" şikâyetçi?
İki temel şikâyetleri var.
Birincisi, Ergenekon davasıyla "muhalefet" susturuluyormuş.
İkincisi, Aydın Doğan'a verilen vergi cezasıyla "medya" baskı
altına alınıyormuş.
Türkiye'nin "sivil muhalefeti" Ergenekon örgütü mü?
'BARBE
ÖZGÜRLÜĞÜNÜ', 'FİKİR ÖZGÜRLÜĞÜ' DİYE YUTTURMAK
İSTİYORLAR!
Danıştay cinayeti, topraktan çıkan cephanelikler, Koç müzesine
konulan bombalar, darbe planları, darbe toplantıları, "muhalefet"
mi sayılıyor?
Darbenin, cinayetin, suikastın "suç" sayılmadığı bir "demokrat"
ülke mi bulunuyor?
Bana öyle geliyor ki "darbe özgürlüğünü" bize "fikir özgürlüğü"
diye yutturmaya çalışıyor bunlar.
Ama bunu beceremezler.
Orduyu ve yargıyı eleştiren gazetecilerin yargılanmasını, mahkûm
olmasını "baskı" olarak görmeyen "özgürlük sevdalılarının" ikinci
şikâyetleri Aydın Doğan'a getirilen vergi cezaları.
Benim görebildiğim kadarıyla şu anda Aydın Doğan hakkında yazı
yazmak, Doğan'ı eleştirmek isteyen pek kimse yok.
Doğan'ın başı dertte ve herkes belli bir kibarlıkla bu konuda geri
çekilmiş durumda.
Ben de doğrusu bu konuda bir şeyler yazmak istemem.
AYDIN DOĞAN POAŞ'I
ALIRKEN NEREDEYDİNİZ?
Ama Aydın Doğan'ın gazetelerindeki yazarların hep bir ağızdan
Doğan'a verilen "vergi cezasını" bir "medya baskısı" olarak
sunmaları, sonunda gözleri kaçınılmaz olarak bu medya patronuna
çeviriyor.
Aydın Doğan, POAŞ'ı çok "uygun" şartlarla aldığında, bugünkü
"şikâyetçilerden" hangisi "medya özgürlüğüyle" ilgili
yakınıyordu?
Doğan, POAŞ'ı alırken medya çok özgürdü ve şimdi birdenbire mi
medya baskı altına girdi?
Gazetecilerin yargılanmalarını, mahkûm olmalarını, "medya baskısı"
olarak görmeyen "medya özgürlükçüleri" için "özgürlüğün" ölçüsü
patronları ve patronlarının parası.
Şimdi Doğan grubunda "medya baskısına" örnek olarak Doğan'ın
durumunu gösteren yazarlar arasında, "Doğan grubunun hiçbir kusuru,
kabahati, suçu yoktu, ortada hiçbir neden yokken büyük bir borcun
altına sokuldu" diyen kimse var mı?
Yoksa, "askerî vesayetin dörtnala sürdüğü zamanlarda medya
patronları, bankaları, şirketleri, kurumları rahatça alıyorlardı
şimdi neden alamıyorlar, o zamanlar yapılan vergi oyunlarına izin
veriliyordu şimdi neden izin verilmiyor" mu diyorlar?
Bakın, özgürlük bir bütündür, kendi patronunuzun başına gelenden
yakınır, Ergenekon'u savunmaya koyulur, başka gazetecilerin başının
belaya girmesine hiç aldırmaz, askerlerin işlediği suçlara
gözlerinizi kaparsanız, "sizin özgürlükçülüğünüz" inandırıcı
olmaz.
Sadece "eski günleri" özlediğiniz ortaya çıkar.
AKP HAKKINDA
YOLSUZLUK DOSYASI OLAN VARSA BİZE GELSİNLER! BİZ
BASARIZ!
Eğer bugün Türkiye'de "sivil faşizm" nedeniyle AKP hakkındaki
herhangi bir yolsuzluk dosyasını basamadığından yakınan bir gazete
ya da gazeteci varsa, o dosyayı bize getirsin, biz basacağız.
Dosyayı getirin, basmazsak, bunu açıklar bizi rezil edersiniz, biz
de gazeteciliği bırakırız.
Eğer sivil iktidarı eleştirebiliyorsanız, sivil iktidarla ilgili
dosyaları basabiliyorsanız, o zaman "sivil vesayet" gibi
saçmalıklar nereden çıkıyor?
Siz Ergenekon'dan, Kafes planından, JİTEM'den rahatsız değilsiniz,
sizin özgürlük aradığınız yer patronunuzun kesesi.
Siz ağlaşın durun.
Biz bilmem kaç yüzüncü davamız için mahkemeye gidiyoruz,
Genelkurmay'ın "gizli" kaşeli talimatları nedeniyle tutuklanmaz da
geri dönersek sizin halinize biz de acırız.
Epey acıklı görünüyorsunuz çünkü.
Ahmet Altan - Taraf