Ahmet Altan'dan 10 Kasım savunması!
Ahmet Altan, Taraf'ın 10 Kasım'da aldığı eleştirlere karşılık olarak geniş bir savunma yazısıyla karşımızda. Altan çok sert bir medya eleştirisi yapmış.
GAZETECİLER.COM
Fatih Altaylı başta olmak üzere tüm tekmil
medya Taraf'ı eleştiriyor bugünlerde. Taraf'ın 10
Kasım'da Atatürk'süz çıkmasına gösterilen tepki sonrası yeni bir
polemik de başlamış oldu. Ahmet Altan bugün kaleme
aldığı yazıda gazetesi adına neden böyle bir tavır aldıklarını
anlatmış. Ama Altan, Altaylı'nın ne adını anmış ne de O'nu
hedefleyen bir satır kaleme almış. Türkçe'si muhatap almamış! Altan
konuyu fikirler ve kavramlar üzerinden tartışıyor...
İşte Ahmet Altan'ınbugünkü makalesi:
Donmuş
fikirler
Bizim medyanın entelektüel düzeyi düşüktür.
Bu, sanırım bilinçli bir tercih.
Düzey düşüklüğü, "yaratıcılığı" ve dürüstlüğü engeller çünkü.
Yeni fikirler, yeni yaklaşımlar, yeni bakışlar getiremeyecekleri
için sürekli olarak aynı "klişelerin" ve "tabuların" içinde
dolaşırlar.
"Klişe" dediğimiz neticede "donmuş" fikirlerdir.
Aynı sözlerin sürekli tekrarlanması anlamına gelir.
Baktığınızda, birçok konuda medyanın tutumu "elli yıl" öncesiyle
aynıdır.
Sanki dünyada ve Türkiye'de hiçbir şey değişmemiş gibi sürekli
olarak aynı sözleri, aynı cümleleri, aynı ağıtları
tekrarlarlar.
Resmî ideolojinin her yıl kendini yeniden doğurarak varlığını
sürdürmesine yardımcı olmaya çabalarlar.
Bu klişeler, "bugünün gerçeklerini" gözlerden saklar.
Zaten temel amaç da budur.
Halkın iradesine hiç aldırmayan bir "devlet sultasının" gözlerden
saklanmasıdır asıl istenen.
Klişeler, bunun için kullanılır.
Türk medyasında Atatürk'le ilgili "konuşulmaz", Atatürk'le ilgili
olarak ağlanır.
Bu ağlayış, yaşadığımız bütün "olumsuzlukların" Atatürk'ün
"eksikliğine" bağlanmasını sağlamak içindir.
Onlara göre, bugünkü sistemde, devlet sultasında, tek parti
rejiminin sürdürülme çabalarında, ordunun "muhtıra" verme
özgürlüğünde, darbe planlarında, 12 Eylül Anayasası'nda, Kürtlerin
ikinci sınıf vatandaşlar haline getirilmesinde, dindarların inanç
özgürlüğünün engellenmesinde, Alevilerin haklarının gasp
edilmesinde, insanların özgün fikirlere sahip olmasının
yasaklanmasında, eğitim sisteminde, tarihî gerçeklerin
gizlenmesinde bir sorun yoktur.
Sorun bugün artık Atatürk'ün olmamasındadır.
Atatürk yaşasa ya da Atatürk'ün yetmiş yıl önce yaptıklarını yapsak
sorunlarımız olmayacaktır.
İnsanların zihnine yerleştirilmek istenen düşünce budur.
Ve, bu yalandır.
Sadece Neşe Düzel'in Cemil Koçak'la yaptığı konuşmayı okumak bile
bunu anlamaya yeter.
Bizim bugün yaşadığımız birçok sorun Atatürk'ten önce de vardı,
Atatürk döneminde de vardı, Atatürk'ten sonra da vardı.
Bu sorunları çözmek için Atatürk'ten kopya çekmeye kalkmak
sorunları çözmeye yetmez.
En basitinden Kürt meselesinin Atatürk'ün yöntemleriyle nasıl
çözüleceğini biri bana anlatsın, Atatürk Kürt meselesini çözdüyse
biz bugün niye hâlâ bu meseleyle uğraşıyoruz?
Çünkü çözemedi.
Bir isyanı bastırıp liderlerini asmak "toplumsal" bir sorunu, aynı
ülkenin vatandaşları arasındaki eşitsizliği çözmeye yetmiyor,
sadece bir isyanı bir süreliğine bastırmış oluyorsunuz, daha sonra
o mesele yeniden gündeme geliyor.
Tarihî bir liderin tecrübelerinden yararlanmak için sürekli olarak
klişelerle onu övmek ve onun için ağlamak yetmez, onun hangi
konularda başarılı, hangi konularda başarısız olduğunu görmek,
başarılarının ve başarısızlıklarının nedenini bulmak gerekir.
Bunu bizim medya yapmaz.
Çünkü medya "çözüm" aramıyor, medya bu düzenin devamını sağlamaya
çalışıyor.
Bugünkü "düzeni" de Atatürk'le özdeşleştirip, düzeni dokunulmaz ve
tartışılmaz kılmaya uğraşıyor.
Atatürk için yetmiş yıldır ağlayıp duran bu medya neden Atatürk'ün
döneminde imzalanan Lozan antlaşmasıyla hiç ilgilenmez?
Bugün yapılacak her anlaşmaya "ver kurtul" adını takmaya çalışan
Babıâli'nin Atatürkçüleri neden Musul-Kerkük meselesini merak
etmez?
Çünkü onlar aslında Atatürk'le ya da onun yaptıklarıyla ilgili
değiller, onlar Atatürk'ü "bugünkü gerçekleri" gizlemek için
kullanmaya çalışıyorlar.
Her 10 Kasım'da sayfalarca ağlayan bu medya Atatürk'ü seviyor mu
gerçekten?
İnsan, sevdiği biriyle ilgilenmez mi?
Siz bu gazetelerde Atatürk'ün yaptıklarıyla ilgili kaç ciddi yazı
okudunuz?
Atatürk'ün Sovyet ilişkileriyle, Kürt meselesiyle, Hatay sorunuyla,
Musul-Kerkük anlaşmazlığıyla ilgili politikaları konusunda kaç
araştırmaya rastladınız?
Neden bu konular hiç yansımaz gazete sayfalarına?
Atatürk'le bu toplumun ilişkileri sadece "klişelerin" her yıl
tekrarlanmasından mı ibarettir?
Neden bu medya "klişelerden" bir adım öteye gidemez?
Çünkü klişelerden bir adım ötede gerçekler vardır.
Amaç da o gerçeklerin saklanmasıdır.
Onlar Atatürk'ü sevdikleri için yeryüzündeki hiçbir ciddi gazetede
rastlanmayacak türden ağıtlar yakmıyorlar, gazetelerin "gerçeklere"
duyduğu nefretten dolayı yakıyorlar.
Atatürk'ü sevmiyorlar, Atatürk'ü kullanıyorlar.
Sevseler, biraz ilgilenirlerdi.