Ahmet Altan yeni Kürt planını yere çaldı

Medyaya sızdırılan yeni Kürt planı Ahmet Altan'dan da geçer not almadı. Altan plan için dedi ki;

GAZETECİLER.COM - Hükümet yeni bir Kürt planı ortaya attı.
Medyaya sızdırılan plan, artık İmralı ve PKK ile görüşülmeyeceği ana maddesi üzerine kurulu...
Hasan Cemal dün akşam ekrandan planı bir kalemde çizip attı.
Bugün de Taraf'ın yöneticisi Ahmet Altan, planı çöpe yolladı.

İktidara yönelik eleştirilerle yüklediği Kürt planı eleştirisinde Altan, planı "silaha" dayanmak olarak yorumladı.

İşte Altan'ın görüşleri;

"Şu son açıklanan "devletin yeni Kürt politikasına" bakın. Kürt meselesini sadece savaştan, silahtan ve PKK'dan ibaret sanan bir politika bu.
"Apo'yla ve PKK'yla artık görüşmeyeceğiz" diyorlar.
Peki.
Görüşmesinler.
"PKK'yla ilişkisini keserse BDP'yle görüşeceklermiş" ama Ankara'nın son söylemleri "BDP'nin ilişkisini kestiğine inanmadıklarını" gösteriyor, demek ki onunla da görüşmeyecekler.
Ona da peki.
Peki de, "nelerin yapılmayacağını anlatan" bu Kürt programında bir satır da bu ülkenin Kürt vatandaşları için "ne yapılacağı" söylenmez mi?

(...) ANKARA YENİDEN ASKERİLEŞİYOR

PKK'ya "bu çağda silahla çözüm olmaz" derken, bizzat kendiniz bu çağda "silahla çözüm arar" hale düşmez misiniz? Bu anlayıştan toplumsal bir barış, bir huzur çıkar mı? Kürt halkı, Ankara'nın kendisine namlunun ucundan baktığı hissiyatına kapılmaz mı? Bu hissiyat haksız mı olur? "PKK barış istemiyor" diyorsunuz, peki Ankara barış istiyor mu? Barış için hangi siyaseti izliyor?
Ben bu yeni programında silahtan başka bir şey görmedim, gören varsa gördüğünü bize de anlatsın.  Kürt halkının haklarını vermeyi "silaha" bağlamaya "siyaset" diyorsanız, o zaman "askerîvesayete niye karşı çıktınız, o da aynı şeyi söylüyordu" derim. Nedenini bilmiyorum ama Ankara yeniden "askerîleşiyor".

AĞLAYARAK ÇIKACAĞIZ BU FİLMDEN
(...)
Türkiye, bir gerileme dönemine giriyormuş gibi geliyor bana. Milliyetçilik hastalığı, ipeğe düşmüş ateş gibi kavuruyor ülkeyi. Doğrusu ya, eski Türk filmlerindeki gibi bir mucize beklemekten başka çare kalmadı; bilmediğimiz bir kazaya uğrayıp kör olan kahramanımız bir sabah "görüyorum, görüyorum" diye bağırarak uyanacak ve yapılan hataları düzeltecek. Biz de sevinçle ayağa fırlayıp alkışlayacağız. Umalım da senarist, gittikçe daha acıklılaşan bu filme böyle bir mutlu son yazmış olsun. Yoksa ağlayarak çıkacağız biz bu filmden.