Ahmet Altan bu kez medyaya çaktı
Dün Başbuğ'a "beni vurduracak mısın" diyerek kafa tutan Taraf yazarı bu kez medyaya çaktı...
GAZETECİLER.COM - Dün
Genelkurmay Başkanı Başbuğ'a "Sabrınız biterse ne olur... Beni
vurdurur musunuz?" diye seslenen Taraf yazarı Ahmet Altan bu kez
"küçük burjuvalara" çaktı...
Taraf'ın "ordunun darbe planlarını" ortaya çıkarmasına kızanlar
olduğunu öne süren Ahmet Altan, şunları yazdı:
ORDUYA RAKİP AKP Mİ?
"Darbe planlarını açıklamayı insanların bir kısmı açıkça "AKP
yandaşlığı" olarak görüyor.
O zaman şunu anlıyorsunuz.
Bu ülkede birçok insan ve gazeteci, AKP ile orduyu iki siyasi rakip
gibi algılıyor.
Ordunun "darbe" yapma imkânlarının kısıtlanması onların zihnine
"AKP'nin siyaseten güçlenmesi" olarak yansıyor.
Onların kafasında AKP'nin rakibi CHP ya da MHP ya da BTP ya da
Saadet Partisi değil.
Onların kafasında AKP'nin siyasi rakibi ordu.
AKP İRTİCA GETİRECEK
DİYORLARDI AMA...
Belki de muhalefet partilerinden tümüyle ümitlerini kestiklerinden
orduyu "siyasi bir figür" gibi görüyorlar.
Ve, ordunun her zaman "darbe yapabilecek" halde kalmasını
arzuluyorlar.
Neden peki?
İlk başlarda daha kuvvetli bir mazeretleri vardı, "AKP
irtica getirecek" diyorlardı.
Aradan yedi yıl geçince "irtica" iddiası tavsadı, temelsiz
kaldı.
Şimdi ordu ve darbe yanlıları bile "irtica
tehlikesinden" bahsetmiyor.
Peki, o zaman ne?
Şimdi "AKP tek parti diktatoryasına gidiyor" diye
ordunun darbeye hazır bekletilmesini destekliyorlar.
(...)
KOD ADI "ORDU DARBE
YAPABİLSİN"
Kod adı "ordu yıpratılmasın", gerçek anlamı ise
"bırakın ordu darbe yapabilsin" olan bu akımın
asıl derdi ne peki?
Benim görebildiğim iki temel derdi var bu "darbe
severlerin".
Birincisi çok somut bir neden, ordunun ve yargının ağır baskısı
altındaki AKP'nin varlığını ve iktidarını sürdürebilmesi için
"dünya standartlarında bir demokrasiye" ihtiyacı
olduğunu kestirip Avrupa Birliği'ne aday olması, hem Batı'yla hem
de komşularıyla sıkı ilişkiler kurmayı hedefleyen bir dış politika
izlemesi, bu ilişkilerin sürebilmesi için de "Kürt açılımı" gibi
"demokratikleşme" gibi adımlar atmaya heves etmesi.
Bu tür bir gelişmeyle iç savaşın bitmesi, bu iç savaş
görüntüsünün arkasında sürdürülen uyuşturucu ve
silah ticaretinden büyük paralar kazanan birilerinin
gelirlerini keser.
Bu çok somut bir neden ve bu işten çıkarları olanlar,
"demokratikleşmenin" önünün kesilmesini ve savaşın
sürmesini istiyorlar.
Onların derdi AKP değil, hangi parti bunu yapmaya kalksa
karşı çıkarlar.
KÜÇÜK BURJUVALARIN ORDU
YANDAŞLIĞI
Büyük şehirlerde yaşayan küçük burjuvaların "ordu
yandaşlığı" ise daha ziyade
"psikolojik".
Onlar kendilerini "halk" denilen bir
"kalabalıktan" üstün görüyorlar, hem tavırlarıyla,
hem giyimleriyle, hem de yaşama biçimleriyle bu halkı
"temsil" eden birilerinin "onların"
medyasına, zenginine, ordusuna meydan okumasını içlerine
sindiremiyorlar.
Küçük bir çocuk gibi birisi bu "halkı" dövsün
istiyorlar, dövmese de "döverim" diye korkutsun
istiyorlar.
ESKİDEN MEDYA
DÖVERDİ
Eskiden "medya" bunu yapabiliyordu, hükümetleri korkutabiliyordu
ama şimdi "bunları" korkutamıyor, "halkı" korkutamamak da "küçük
burjuvaların" zaten zayıf olan sinirlerini oynatıyor.
Onun için "ordu darbe yapabilsin" diye kıvranıyor,
"tek parti diktatoryası" gibi saçma sapan yazılar
yazıyor, biz darbe planlarını ortaya çıkardıkça bunu
"AKP'nin avantajı" olarak görüyorlar.
Kaçakçılarla "asabi" küçük burjuvalar, "orduyu ve
darbeyi" desteklesinler, kendilerine kuvvetli bir medya ve
güçlü bir parti bulamadıkları için ağlaşsınlar.
Bu, bizim umurumuzda değil.
Biz, "ordusuz, darbesiz" bir demokrasi
istiyoruz.
(...)
Kaçakçılara tavsiyem kendilerine başka bir kapı bulsunlar,
kendilerini pek önemseyen zavallı çaresiz küçük burjuvalara önerim
ise akşamları bir kaşık "pasiflora" alıp
sakinleşmeleri.
Ordu bir daha darbe yapamayacak çünkü.
Ve o beğenmedikleri "halk", şu partiyle ya da bu partiyle hak
ettiği iktidarı elinde tutacak.