Adnan Oktar'ın kediciklerinin birbirine benzemesinin sırrı bakın neymiş
Nagehan Alçı, Adnan Oktar operasyonun ilginç detaylarını bugün de köşesinde yazdı. Alçı, kediciklerin birbirine benzeme nedenlerinden, Silivri'deki çiftliğe, Oktar'ın yanındaki yabancı kadınların kim olduğuna kadar her şeyi tek tek anlattı.
Nagehan Alçı bugün de Adnan Oktar operasyonuna ilişkin ilginç detaylar aktarmaya devam etti. Örgütün bilinmeyenlerini kaleme alan Alçı, Adnan Oktar'ın kediciklerinin birbirine benzeme nedeninin Adnan Oktar’ın estetik zevkini yansıttığını ve örgüte ‘kazandırılan’ her kadının bir süre sonra estetik ameliyattan geçirildiğini yazdı.
Yabancı bürokratlara
gidenler ve operasyonun diğer detayları
Dün bu sütunda Adnan Oktar ve çetesine yönelik operasyonla ilgili
birçok detay aktardım. Bahsedilen ve fotoğrafları yansıyan köşkün
oturumunun sadece 250 metrekare olduğu, çetenin Boğaziçi İmar’dan
birileri ile ilişki geliştirerek devlet arazisine adım adım
çöktüğünü, bu ilişkilerin de mercek altına alındığını, FETÖ’den 3
ismin o köşkün ziyaretçileri arasında olduğunu, köşkte neden 10
mikrodalga fırın bulunduğunu, Adnan Oktar’ın İstanbul’da nerelere
kimlerle gidip yanında ne taşıdığını, örgütün 2 numarasının kim
olduğunu anlattım.
Bugün operasyonla birlikte ortaya çıkan başka bazı detaylara devam edeceğim…
Kadınlara estetik operasyon
Öncelikle kadınların görüntüsü meselesi var. Hepsi birbirine benzeyen, botokslu, balık etli kişiler görüyorduk. Bu, Adnan Oktar’ın estetik zevkini yansıtıyormuş. Örgüte ‘kazandırılan’ her kadın bir süre sonra estetik ameliyattan geçiriliyor, ardından Oktar’ın karşısına çıkarılıyormuş. Bu ameliyatların nasıl ve nerede yapıldığını soruşturduğumda 'farklı hastanelerde, ücreti ödenerek' cevabını aldım. 4 hastane varmış tercih edilen ancak tamamen profesyonelce yapıldığı için bu hastanelere zarar gelmemesi adına isim vermiyorum.
Yabancı bürokratlara yabancı kadınlar
Oktar çetesinde yabancı kadınlar da vardı, bunları ekranda ya da Oktar’ın yanında görüyorduk. Genelde yurtdışından, eski SSCB coğrafyasından getirilip Boğaz’da otellerde misafir ediliyormuş bu kadınlar ve yabancı bürokratlarla kurulan ilişkiler için kullanılıyor, onlara gönderiliyorlarmış. Yani eskort hizmeti veriyorlarmış.
Silivri göstermelik
Oktar ve çetesinin Silivri’de de 40 dönümlük bir çiftliğinden bahsediliyor. Orası göstermelikmiş, şu an o çiftliğin bulunduğu yer köpek eğitim merkezi olarak kullanılıyormuş.
Aile Bakanlığı ve Diyanet’e çağrı
Her geçen saat birbirinden iğrenç detayların ortaya çıktığı, büyük bir suç örgütü ile karşı karşıyayız. Oktar operasyonu içinde toplumun bir çok yarasına dokunan çeşitli unsurlar barındırıyor.
Bunların en önemlisi çocuklara cinsel saldırı ve tecavüz. 18 yaş altı 6 kızın tecavüze uğradığı söyleniyor. Bu, yalnızca tespit edilmiş rakam, eminim çok daha fazlası var.
Buradan sivil toplum örgütlerine, Aile Bakanlığı'na ve Diyanet’e sesleniyorum: Bu meseleye müdahil olmanız şart! Sizler de operasyonun destekçisi ve takipçisi olun, 99’da yanlış bir zeminde başlayan ve heba edilen operasyon gibi olmasın. Bu pislik başka yere bulaşmasın ve bir daha açılmamak üzere bu defter kapansın!
Diyanet’e özel olarak şu hatırlatmayı da yapayım: FETÖ’de verdiği tepkide çok geç kaldı, burada ilk günden en üst perdeden bu mücadeleye müdahil olmazsa yine çok geç kalabilir…
99 İLE KIYASLAMAK YANLIŞ
Bu operasyonu 1999’da Oktar’a yapılan operasyona benzetmek çok yanlış. Şu an yapılan, hukuken çok sağlam olarak hazırlanılmış, altyapısı güçlü bir operasyon. 1999’daki ise altyapısı az olan ve ‘Adnan Oktar ve müritlerini içeri alalım da bol elektrik işkencesi ile konuştururuz’ mantığındaki tipik bir eski Türkiye operasyonuydu ve maalesef bu işkenceci zihniyet yüzünden sonuç alınamadı.
Hatta 28 Şubat döneminin bu işkenceli operasyonu Adnan Oktar ve çetesinin ekmeğine yağ sürdü. Operasyonun haklı tarafları bile bu işkencelerin gölgesinde kaldı. Yapılan işkenceleri dönemin valisi Erol Çakır bile kabul etti ve Oktar bu işten sıyrıldı. Hukuka ve usülüne uygun olmayan her operasyon aslında o çetelerin işine yarıyor. Türk hukuk tarihi bunun örnekleriyle dolu.
O dönemin siyasetçilerini suçlamak
Öte yandan 1999’daki operasyona destek vermediği için kimi siyasetçilerin suçlanması da yanlış. O dönem Adnan Oktar’a operasyon yapanlar, bir yandan da Tayyip Erdoğan’ı da suç örgütü lideri olarak göstermek isteyen uydurma bir İGDAŞ operasyonuna imza atıp Erdoğan’ın yakın çalışma arkadaşlarını da işkenceden geçirmişlerdi. Yeni Şafak’ın sahiplerine de o dönem işkence yapılmıştı. Tufan Mengi ve Harun Karaca gibi isimlere, ‘Erdoğan örgütümüzün başıdır’ demeleri için sistematik işkence yapıldığı adli tıp raporlarınca kanıtlanmıştı.
Zaten o 28 Şubat konjonktüründe dindar kesim toptan saldırı altındaydı. Böyle bir ortamda elbette dindarlar kime operasyon yapılırsa yapılsın desteklemezlerdi ve o koşullar içinde haklıydılar…
Sol bir iktidar böyle meşruiyet bulamazdı
Bugün de, eğer Erdoğan iktidarı olmayıp, diyelim sol bir iktidar olsaydı, Adnan Oktar örgütüne yönelik operasyon bu kadar geniş toplumsal meşruiyet bulamazdı. Hatta böyle bir operasyon yapılamazdı. Halbuki şimdi hemen herkes bu operasyonu destekliyor. Bu arada özellikle son dönemde Akit Gazetesinin de ısrarla ve korkmadan bu çetenin üzerine gittiğini teslim etmek gerekiyor. Akit ile tamamen farklı bir dünya görüşüm var ama medyanın büyük çoğunluğu Oktar çetesinden korkarken son dönemde Karahasanoğlu Ailesi bunlarla mücadele etmekten hiç vazgeçmedi. Bu konuda haklarını teslim etmek gerekir…