Adem Metan'ın konuğu TÜRGEV Yönetim Kurulu Başkanı Avukat Arzu Akalın

Radyo Viva’da yoğun ilgi gören programlara imza atan ünlü Radyo Programcısı Adem Metan, TÜRGEV Yönetim Kurulu Başkanı Avukat Arzu Akalın’ı ağırladı.

Programın başında çocukluğunun Almanya’da geçtiğini ifade eden Akalın, eğitiminin belirli bir kısmını yurt dışında gerçekleştirdiğini ifade etti. 14’lü yaşlarda geldiği Türkiye’de dil konusunda uyum zorluğu yaşayıp yaşamadığına dair sorulan sorulara Akalın, özellikle ilk geldiği yıllarda konuşurken ‘pot’ kırmaya dair yaşadığı çekinceleri anlattı ve gerekli entegrasyonu kısa sürede sağladığını ifade etti. Çocukluğunu İki ülkede yaşamanın zor olduğuna dikkat çeken Akalın, şöyle konuştu: “Arzunun olgunlaşması, zorluklarla mücadelede tavır geliştirmesi iki ülke arasında gidip gelmenin önemli etkisi oldu.

İlk meslek hayaliniz neydi sorusuna ise şöyle cevap verdi; İlkokul zamanlarımda standart her çocuk gibi  Almanya’daki öğretmenlerimi rol model alarak öğretmenlik hayali kuruyordum. Almanya’dan döndükten sonra karakter yapıma uygun olarak kendi özgün hayallerimi kurmaya başlayınca ailemin de etkisiyle Hukuk eğitimi aldım. Rabbim nasip etti”

“ARZUMU YAŞAR GEÇERİM”

Sohbet sırasında her insanın içinde özgür bir ruh barındırdığını da ifade eden Akalın, zaman zaman çılgınlık yapma arzusunun her insanda olduğu gibi kendisinde de olduğunu belirtti. Görevini keyifle yaptığını anlatan Akalın, ancak insani Arzu tarafının ağır bastığı zamanlarda Başkanlık kalıbından sıyrılabildiğini kaydederken, mahalle baskısına veya ‘çevredekiler ne der’ kısmını önemsemediğini anlattı. Akalın, “Hayat içinde sıkıntı da getirebiliyor. Onu göğüslemek gerekiyor. Tempolu hayatta bir takım şeyleri oturtmaya başlıyorsunuz. Kendinize zaman ayırma çabası içinde oluyorsunuz. Hayatı ıskalamamak gerekli. Eğer, deniz kenarında yürümek istiyorsam, toplantıdan çıkıp evime giderken gece saat 24.00 dahi olsa yürürüm. Geç oldu, diye düşünmem. Yapmak istiyorsam yaparım.  Arzu’yu yaşamak istediğimde aklıma koyduğum an yapar geçerim ertelemem, şeklinde konuştu.

“TÜRGEV GENÇ KIZ OLDU”

Metan’ın, TÜRGEV gibi 21 Yıllık bir kurumun başında olmanın nasıl bir duygu olduğunu sorması üzerine de Akalın, öğrenci kız çocuklarına hizmet verdiklerini belirtti. TÜRGEV’in artık genç bir kız olduğunu da vurgulayan Akalın, şu ana kadar tanıtımının yapılmaması ile ilgili olarak da ‘hayır, işlerini yaparken ulu orta haykırılmadığını, bunun tevazuyu bozduğu düşüncesinin yaygın olduğunu ifade etti. Ancak bu düşüncenin safiyane olduğunu da belirten Akalın, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Yaptığınız hizmet reklam değil. Ancak, muhataplarınıza anlatmak zorundasınız. Dünya ve ülkemiz bu konuda tarz değişikliğine gitti. Faaliyetlerini daha fazla anlatmaya başladı. Türkiye, eğitim alanında 17-25 aralık sürecinde istismar edildi. Ardında gizli niyetlerin olduğu ortaya çıktı. Halkımız bu yüzden açık ve şeffaf yapılara meyil ediyor. Bu da sebeplerden birisi. Aşırı ihtiyaç çıkınca TÜRGEV bir sivil toplum kuruluşu olarak daha fazla öne çıkmaya başladı”

TÜRGEV NE YAPIYOR?

Üniversite tercihi yapan kız öğrencilerin, yaşadıkları şehrin dışındaki bir şehirde eğitim almak istediklerini kaydeden Akalın, ev veya yurt ihtiyacı olduğunu anlattı. TÜRGEV’in genç kızlara barınacakları güvenli ve konforlu yurt ortamı sunduğunu da anlatan Akalın, Türkiye’nin her bir köşesinde mimari standartlarda o yaştaki genç kızın ihtiyaçlarına göre belirlenen standartlar olduğunu belirtti. Gençlerin hayata donanımlı hazırlanmasının önemli olduğunu da söyleyen Akalın, lisans ve yüksek lisans döneminde TÜRGEV’in yanlarında olduğunu söyledi. TÜRGEV yurtlarında donanımla gençlere fırsatlar sunduklarını da belirten Akalın, “Öğrenciler, TÜRGEV’de kendilerini keşfetmiş oluyorlar. Türkiye ve gençler yeteneklerine uygun üniversiteleri okuma imkanı buluyorlar. Aksi halde mutsuz bir hayat yaşıyorlar. Onların, kendilerini keşfetmelerine yönelik destekler veriyoruz” diye konuştu.

“TÜRGEV’DE KIYAFET KURALI YOK”

Türgev’in bir kıyafet sınırlandırması var mı sorusu üzerine de önceleri başörtüsü kullanmadığını ancak artık hayatının uzun bölümünü başörtülü yaşadığını da hatırlatan Akalın, en nefret ettiği şeyin de insanların kıyafetlerine göre kategorize edilmesi olduğunu söyledi. Akalın, “Kendine yapılmasını istemediğini başkasına yapmayacaksın. Kendi hayatımda insanların kıyafetlerine göre kategorize edilmesine karşıyım. TÜRGEV yurtlarında kalacak öğrenciler mutlaka başörtü takacak, şu rengi tercih edecek tarzında anlayış yok ve olmamalı. Bu anlayış olursa o kurumun samimiyetini sorgularım” diye konuştu. Herkese kucak açtıklarını da kaydeden Akalın, ancak disipline önem verdiklerini söyledi. TÜRGEV’de temel omurgayı kız öğrencilerin oluşturduğunu da hatırlatan Akalın, 8500 öğrenciye hizmet verdiklerini kaydetti. Bu sayıya + 4 bin öğrenci kapasiteli ilave yurtlar açacaklarını da hatırlatan Akalın, yurt dışında da lisans ve yüksek lisans alanında öğrencilere yardımcı olduklarını ekledi.

“FİKRET ORMAN’I GÜZEL BİR KARAKTER OLARAK TANIDIM”

Özel yaşamıyla ilgili soruları da cevaplayan Akalın, çocukluk zamanlarında abisinin de telkiniyle Beşiktaş taraftarı olduğunu ve sonrasında bunun bir tutkuya dönüştüğünü ekledi. Maç ve benzeri aktivitelere katılmayı seviyorum çünkü insanın hayata başka açılardan bakabilmesini sağladığını düşünüyorum.

Beşiktaş Başkanı Fikret Orman’dan övgü ile bahseden Akalın, “Kayseri ile Beşiktaş maçının gelirinin şehit ve gazi ailelerine bağışlanması organizasyonu düzenledi. O karşılaşma sırasında Fikret Orman’ı güzel bir karakter olarak tanıdım”

“BAZEN TOPLU TAŞIMA ARAÇLARINI DA KULLANIYORUM”

Giyim tarzı ile ilgili de konuşan Akalın, gönüllü fahri imaj danışmanları olduğunu anlattı. Katıldığı toplantılarda kıyafeti ile ilgili tanıdıklarının görüşlerine dikkat ettiğini de anlatan Akalın, “Bu fısıltılar beni şekillendiriyor. Döpiyes, topuklu ayakkabı ve muhteşem renk uyumu ile koşturan kadın yönetici tarzı ruhumu daraltırdı. Spor ile klasiği birleştirmeye çalışıyorum. Rahatlığı ön planda tutuyorum” dedi. Akalın, ayrıca araç kullanmayı da çok sevdiğini anlatarak, zaman zaman toplu taşıma araçlarını kullandığını da anlattı. Araç kullanmayı da sevdiğini anlatan Akalın, direksiyon başında sorunlarına çözüm bulduğunu hatta kendisini terapi ettiğini söyledi. Akalın, “Hüzünlü ya da mutlu olduğum zamanlarda araç kullanmayı ekstra seviyorum. Araç kullanırken terapi oluyorsunuz, sorunlara çözüm buluyorsunuz. Uzun yollarda araç kullanmayı daha fazla seviyorum” dedi.

“ÖLECEKSEM 15 TEMMUZ’DA ÖLEYİM, DİYE DÜŞÜNDÜM”

15 Temmuz gecesi yaşadıklarını da paylaşan Akalın, THY’deki yönetim kurulu toplantısından çıktıktan sonra evine gittiğini belirtti. Gelişmeleri öğrenince Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı karşılamak üzere Atatürk Havalimanı’na geçtiğini belirtti. Akalın, ‘Sayın Cumhurbaşkanımız Devlet Konuk Evi’ne geldi. Sabaha kadar vatandaşlarımız, siyasiler, Sayın Cumhurbaşkanımız ve ailesi ile bulunduk.. Normal hayatımda kontrollü bir insanımdır. Kolay  kolay paniklemem. Anlamaya çalışırım. 15 Temmuz’da hayatımda ilk defa patlama sesiyle kendimi ölüme bu kadar yakın hissettim. Kendimle konuşurken, hislerimi sordum. Öleceksem, böyle bir akşam böyle bir gecede ölmeyi büyük şeref ve memnuniyetle yapabilirim, dedim. Ölümle ilgili de hayatımda ilk defa bu kadar yakın oldum. O gece farklı bir geceydi. Millet olarak da unutamayacağım. O geceden sonra İstiklal Marşı’nı farklı duygularla okuyorum” şeklinde konuştu.   

RECEP TAYYİP ERDOĞAN MARKASINI TESCİL ETMEM MESLEK HAYATIMDA UNUTMAYACAĞIM BİR DENEYİM OLDU

Program sırasında sorulara açık yüreklilikle cevap veren Akalın, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile ilgili hatırasını da paylaştı. İÜ Hukuk Fakültesini dönem birincisi olarak tamamladığını da hatırlattı. Erdoğan’ın başkanlığı döneminde İBB’de stajını yaptığını da belirten Akalın, yollarının kesişmesini de paylaştı. Daha sonra avukatlık yaparken patent konusuyla ilgilendiğini de belirten Akalın, kendisine vekalet verilmesiyle birlikte 2012’de Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ismini marka olarak tescil ettiğini anlattı. Yine 2013 yılında Erdoğan’ın daveti ile hukukçuların katıldığı toplantıya katıldığını da anlatan Akalın, orada düşüncelerini ifade ettiğini söyledi. Toplantı sonrası Erdoğan’ın,‘Arzu yanıma gelir misin?’ dediğini ve kendisine TÜRGEV ile alakalı çalışma teklifinde bulunduğunu da söyleyen Akalın, konuşmasını şöyle sürdürdü: “Çok kıymetli ve heyecanlı bir andı. Daha önce belki beni uzaktan tanıyordu. Doğru ve tam kesişme o an gerçekleşti. Sayın Cumhurbaşkanımızı tanımış oldum. Onun için söylenen “Güçlü karakterdir ve Kendi dediklerinde ısrar eder gibi söylemlerin  aslında bir şehir efsanesi olduğunu farkettim. Kendisiyle Bir konuda istişarede bulunup, fikrimi söylediğimde;  nedenlerinizi , niçinlerinizi dikkatle sorup anlamaya çalışıyor. Bu, hukuk eğitimim sırasında aldığım hukuk  formasyonuna da çok uygun düştü. Mutlaka o konudaki gerekçelerinizi başından sonuna dinliyor. Ben de bu  ve buna benzer deneyimlediğim yönetimsel doğruları kendi hayatıma taşıdım. Bir konuyu çalıştığınızda inandığınızda hangi gerekçeyle savunduğunuz dikkatle dinliyor ve o konu içselleştirip içselleştirmemiş olduğunuzu ölçüyor. Sizi başından sonuna kadar dinliyor”

“22 YILLIK AVUKATLIK HAYATIMDA 20 YIL DURUŞMALARA GİREMEDİM ANCAK BU BENİ YILDIRMADI”

28 Şubat sürecinde yaşadıklarının sorulması üzerine sıkıntılı sürecin getirmiş olduğu hatıralarını paylaşan Akalın, 22 yıllık meslek yaşamının 20 yılında duruşmalara giremediğini söyledi. O dönem Almanya’ya gidip geldiğini ve bir avukatlık bürosunda ücretsiz çalıştığını da anlatan Akalın, böylece tecrübe kazandığını anlattı. Son 2 yıldır artık yasağın kalkmasıyla mesleğini rahatlıkla yapabildiğini anlatan Akalın, çok keyif aldığını kaydetti. Akalın sözlerini şöyle sürdürdü:

“Mahkemede muhakeme gücünüzü kullanıyorsunuz. Satranç oyunu gibi savunma yapıyorsunuz. Karşı tarafa cevaplar hazırlıyorsunuz. Duruşma tecrübesi beni heyecanlandırıyor. Keyif alıyorum. Her insanın hayatında zorluk dönemleri oluyor. Hepimiz farklı yaşıyoruz. Başörtüsü yasağı döneminde kapılar kapandığında başka hangi kapılar açılabilir sorusunu kendime sordum. O dönem Almanya’ya gidip geldim. Yıllık iznimi orada bazı hukuk bürolarında ücretsiz olarak çalışarak geçirdim. O dönem beni güçlendirdi. Kriz dönemini başka fırsatlara taşıyorsunuz. Olgunlaşma dönemim oldu. İnsanların özel yaşamı sebebiyle ötekileştirilmemesi gerekiyor”