Adamın bir köpeği ısırınca....
aynı medyanın daha birkaç ay öncesine kadar gölleri, barajlar kuruttuğunu unutmadıysa, nezaketinden hatırlatmıyor…
GAZETECİLER.COM - ZAMAN’da Ahmet
Selim, soyadına yakışır ağırlıkta ve düzeyde bir
“medya eleştirisi” yapıyor bu gün…
Şöyle başlıyor
makalesi:
Medyatik psikolojiyi yansıtmak
için, çoktan beri niyetlendiğim bir konuya temas etmek
istiyorum.Evde bir sürü termometre var; eski, yeni, dijital,
cıvalı... Ayrıca internetteki hava tahminlerine de, yerli-yabancı,
sık sık bakarım.
Şu tarihe kadar, bu yaz
İstanbul'da gölgedeki sıcaklık 30 dereceyi geçmedi. Cumartesiyi
pazara bağlayan gece, hava çok ağırlaştı, 30 dereceyi geçecek gibi
oldu, ama geçmedi. Televizyonlar ise hep 35, 36'dan söz etti.
Tahmin öyleydi fakat öyle gerçekleşmedi. Üstelik nem de yüksek
değildi. Yüzde elli'yi pek geçmedi. Yani, bunaltıcı bir hava
olmadı. İstanbul'da nem yüksek olduğu için, genellikle, sıcaklık 30
dereceyi geçer ise bunaltıcı tesir başlar. Mesela Ankara öyle
değildir, 32 derecede de bunalmazsınız.
Hâsılı, bu yıl İstanbul'da
havalar, şu noktaya kadar iyi gitti. Hem rutubet çok yükselmedi,
hem termometre 30 dereceyi geçmedi hem de rüzgâr eksik olmadı.
Temmuz, oldukça rahat şartlarda yaşandı.
Ahmet Selim bu durum tespitini yaptıktan sonra sözü medyadaki hava
raporlarına(!) getiriyor.
Peki, medya ne dedi? Yanıyor,
kavruluyor, bunaltıyor 35�36! Hayretler içinde kalıyorum.
Olumsuz şeyler söylemek için çırpınan bir medya anlayışı var. Yaz
aylarının belki de en rahat ve serin temmuzunu yaşadık. Ben
İstanbul'un 1 Haziran'larında 31 dereceyi çok hatırlarım. "Bir,
otuz bir" uyumundan biliyorum. Ama bu yaz, sera etkisi şu-bu, ama
öyle olmadı ve bir güzellik yaşandı. Niçin belirtmiyorsun bunu?
Tadı yok çünkü! İlle de bağıracak, vahamet kampanyası çalacak ki,
ilginçlik tatminine kavuşsun. Peki güzellikler ilgi çekici olamaz
mı? Cumartesi gecesi, hava ağırlaşmıştı. Pazar günü tahminleri
35-36'yı işaretliyordu. Sabahleyin bir kalktım, perdeler uçuşuyor!
İlginç değil mi bu? İstanbul püfür püfür... Ne güzel sürpriz, ne
güzel bir meteoroloji yanılması. Rutubet de yok... Ama bu güzelliği
ifade eden tek cümle yoktu ekranlarda. Pozitiflere alerjileri var
sanki! İllaki yapış yapış bir 35-36 derece yaşanacak, herkes
bunalacak; o da keyifle denize, dereye atlayanları gösterecek. Öyle
alışmış. Ben olsam, "beklendiği gibi olmadı, İstanbul püfür püfür!"
görüntüleri hazırlayıp zevkle onları verirdim. Uçuşan perdeleri,
"Serin İstanbul"un özel güzellikler kazanan malum yerlerini ve
bambaşka bir dirilik kazanan manzaralarını
gösterirdim.
Daha sonra makalesine “Haber,
ilginç haber, her zaman vardır. İlginç haber; felakete, bunalıma,
acıya, karanlığa muhtaç değildir” diyerek devam eden
Ancak şunları söylemden de
geçemeyeceğiz:
Değerli meslektaşımız, aynı
medyanın daha birkaç ay öncesine kadar gölleri, barajlar
kuruttuğunu unutmadıysa, nezaketinden hatırlatmıyor…
Oysa birkaç ay önceye kadar genel
kuraklık yüzünden küresel ısınmayı neredeyse kapımıza kadar getiren
medya bu gün sellerden ve fazla yağmurdan şikâyetçi değil
mi?
Hâsılı sevgili Selim…
Başka medyalar gibi bizim medyamız
da (gerçi Avrupalı refiklerine bakaraktan kabare yazdıklarını bile
söyleyebiliriz ama) köpeğin adamı değil, adamın köpeği ısırmasını
haber yapma zihniyeti ile çalışıyor…