"Adam mısın!" filmi hayırlara vesiledir
Cumhuriyet yazarı Tayfun Atay, Derin Futbol'un yorumcularının başrolde oynadığı "Adam mısın!" filminin fragmanını değerlendirdi.
Derin Futbol'da yorumculuk yapan Ahmet Çakar, Rasim Ozan Kütahyalı, Sinan Engin, Abdülkerim Durmaz ve Ertem Şener'in başrolde oynadığı "Adam mısın!" filminin fragmanını değerlendiren Cumhuriyet yazarı Tayfun Atay, "Derin Futbol' ekibinin sinemaya çok daha 'samimi' bir üslup ve içerikle transferini vaat eden 'Adam mısın!', hayırlara vesiledir" dedi.
Atay, yazısında “Derin Futbol'da olduğu gibi 'Adam mısın!'da da 'kitschkomedi' akışının 'climax' noktasına Rasim’le çıkılacağı anlaşılıyor. Onu fragmanda Serdar Ortaç-vari, ama Serdar’ın klibinde karşımıza çıkandan farklı ebatta, gürbüz mü gürbüz bir genç kadının göbeğinden zeytin yeme noktasında izliyoruz" görüşünü dile getirdi. Tayfun Atay, "Rasim Ozan, bir parça liberalizm, bir parça entelektüelizm, bir parça siyaset, bir parça magazin, bir parça futbol, bir parça Galatasaray, bir parça AKP, bir parça devlet, bir parça belagat, bir parça polemik, bir parça gevezelik, bir parça delilik, bir parça Nagehan Alçı, bir parça Serdar Ortaç ve bir parça Tayyip Erdoğan’dır" dedi.
Tayfun Atay,
yazısında "Rasim, tüketim kapitalizminin dini de
tüketmesiyle, İslâmcılığın post-İslâmizme çözülmesiyle, dindarlığın
da dinbazlığa bozulmasıyla neşvünema bulan, 'kitsch'leşmiş 'Yeni-
Türkiye'mizin seküler tonlamalı bir yüz akıdır"
ifadelerine yer verdi.
Tayfun Atay'ın
Cumhuriyet'te yayımlanan yazısı şöyle:
Beyaz TV’de tam mânâsıyla bir “Yeni Türkiye” fenomeni olarak
izlediğimiz “Derin Futbol” adlı fantastik programın ekran yüzleri
(Ahmet Çakar, Rasim Ozan Kütahyalı, Sinan Engin, Abdülkerim Durmaz,
Ertem Şener) ekip halinde sinema filmi yaptı. 18 Kasım’da vizyona
girecek “Adam mısın!”, geçen hafta içinde yayınlanan fragmanıyla
bile başlı başına bir olay ve hakkında yeterince ipucunu önümüze
koyuyor.
Aslında ben böyle bir girişimin geç bile kaldığını düşünenlerdenim!
Çoktan yapılmalıydı bu... Hatta söz konusu “Muhteşem Beşli”den dizi
bile çıkar. Gerçi buna gerek yok diyenler de olacaktır. Çünkü her
hafta karşımıza gelen “Derin Futbol”un kendisi zaten bir uçta dizi
niyetine, diğer uçta realite-şov niyetine izlenebilecek geniş seyir
yelpazesine sahip bir program.
Ve bu programdan bir türev sayılabilecek “Adam mısın!”,
fragmanından anlaşıldığı kadarıyla ekranda izlediklerimizin de
gerisindeki “saklı senaryo”yu vaat ediyor bize ki bu da hatırı
sayılır bir kitlesel çekim sağlayabilir filme...
Şöyle ki biz “Derin Futbol”u izlerken maçolukla lümpenliğin yave
yave kıvamlandığı içerikte hep söylenenlerin altında
söylen(e)meyenleri, aysbergin görünmeyen kısmını, amiyane deyişle
gösterilip de verilmeyenleri adeta “pornografik” bir iştahla merak
edegeldik hep... Ama televizyon ekranı kısıtlayıcıydı ve
ekrandakilerin “elini de, dilini de” (ötesine gitmeyelim!)
zincirlerinden boşanma noktasına getirmediği, bir bakıma tadımlık
bir şovla yetinmek durumunda bırakıyordu herkesi...
İşte şimdi doyumluk mahiyette, ekranda söyleyemedikleriyle,
yapamadıklarıyla, gösterip de veremedikleriyle “Muhteşem Beşli”miz
sinema salonlarında karşımızda olacak gibi görünüyor.
Fragman sözle anlatılmaz, izlenmeli!.. Ama yine de Ahmet Çakar’ın
alafranga tuvaletin kuburundan kafasını çıkarıp, “Çok b.ktan bir
yere gelmişiz” dediği kesit, bana burada bile es geçilemez geliyor.
Öylesine manidar ki bunu Türkiye’nin “kitsch”leşerek yenilenmesine,
daha bilindik deyişle “Yeni Türkiye”ye dair verilmiş bir
“subliminal mesaj” olarak okumak dahi mümkün!..
“Kitsch”, bilindiği gibi yüzeysellik, ucuzluk, kendini olduğundan
daha değerli ve önemli gösterme halinin yanı sıra berbat, pespaye
ve pislik içindeki bir hayatı hiç de öyle değilmiş gibi sürdürme
eğilimini de anlatır. Daha kaba, ama neyi neyse o şekilde apaçık
edecek deyişle ve Milan Kundera’dan (“Varolmanın Dayanılmaz
Hafifliği”) cesaret alarak söylemek gerekirse, “b.ktan bir dünyada
b.k yokmuş gibi davranma” pratiğinden çıkar “kitsch”...
İşte tam da bu noktada “Derin Futbol” ekibinin sinemaya çok daha
“samimi” bir üslup ve içerikle transferini vaat eden “Adam mısın!”,
hayırlara vesiledir!..
Elbette başka pek çok açıdan yaklaşıp değerlendirmek mümkün
karşımızdaki fragmanı... Bunlardan biri, günümüzün görsel,
tele-dijital kitle kültürü evreninde eğlencenin bir “üst-ideoloji”
haline geldiğine adeta ders malzemesi niteliğinde emsalsiz bir
örnekle karşı karşıya olmamız.
Ne demek istediğimizi netleştirme yolunda adamlarımızı mesleki
çerçevede kimliklendirelim: İki futbolcu, bir futbol hakemi, bir
futbol maç sunucusu ve bir de Rasim Ozan Kütahyalı (onu aşağıda
kimliklendireceğim!).
Onlar hayatın içinde maişet derdinde bir yerlere gelip sonrasında
karşımızda şimdi komik birer şovmen, yahut eğlence adamı olarak
durmakta. Böyle, çünkü bu zamanda eğlence her yerdedir ve her ne
yapılıyorsa onun üst-belirleyenidir.
Siyaset mi yapacaksın, yoksa avukatlık mı, hekimlik mi, müzisyenlik
mi, akademisyenlik mi, hakemlik mi, futbolculuk mu?..
Solculuk, sağcılık, milliyetçilik, sosyalistlik, İslâmcılık,
liberallik mi?
Hacılık, hocalık, vaizlik, şeyhlik mi?..
Her ne yapacaksan yap, ama eğlenceli yap! İşin kuralı da, raconu da
bu!..
İşte “Derin Futbol”dan “Adam mısın!”a açılan yol, böylesi bir hayat
akışıyla bağlantılı: Futbolun oyuncu, hakem, spiker olarak içinde
olmuş “profesyonel”lerin uzmanlık katkılarıyla başlayan futbol
yorum-tartışma programı, elbette mevzubahis olanların nev’i şahsına
münhasırlığıyla da bağlantılı olarak bir “şov-eğlence” programına
dönüştü. Akışı içerisinde futbolun giderek aksesuar haline geldiği
bir tür “kitsch-komedi” denilebilecek bu program, şimdi ondan
türemiş sinema filmi ile daha da “damardan” girmek üzere seyir
dünyamıza...
Elbette bu başarıda en büyük pay, kim ne derse desin, Rasim Ozan
Kütahyalı’nındır. Bildiğimiz kadarıyla Ahmet Çakar’ın tavassutuyla
futbol seyir endüstrisine intikal eden Rasim Ozan, programın bu
hale gelmesinde en büyük “katalitik” etkiyi yapan isim.
Daha önce de yazdım, Rasim bir “entelektüel şaka” gibi girdiği
hayatımızda yolun “Yeni Türkiye”ye açılmasının da sonucu olarak tam
anlamıyla bir popüler kültür figürü, televizüel bir joker ve MESH
(“Media-Entertainment-Show”) endüstrisi açısından da nefis bir
katalizör olarak ayrıksılaştı.
Bazen o mu “Yeni Türkiye”ye çok şey borçlu, yoksa “Yeni Türkiye” mi
ona çok şey borçlu, bunu ayırt etmekte dahi zorluk çekiyorum!..
“Derin Futbol”da olduğu gibi “Adam mısın!”da da “kitschkomedi”
akışının “climax” noktasına Rasim’le çıkılacağı anlaşılıyor. Onu
fragmanda Serdar Ortaç-vari, ama Serdar’ın klibinde karşımıza
çıkandan farklı ebatta, gürbüz mü gürbüz bir genç kadının
göbeğinden zeytin yeme noktasında izliyoruz. Nagehan Alçı da
“Rasim, neler oluyor orada?” sorusuyla fragmanın devamında
karşımızda. Rasim Ozan, bir parça liberalizm, bir parça
entelektüelizm, bir parça siyaset, bir parça magazin, bir parça
futbol, bir parça Galatasaray, bir parça AKP, bir parça devlet, bir
parça belagat, bir parça polemik, bir parça gevezelik, bir parça
delilik, bir parça Nagehan Alçı, bir parça Serdar Ortaç ve bir
parça Tayyip Erdoğan’dır.
Rasim, her şeyden bir parçadır. Ama tam olarak nedir, buna cevap
bulamıyorum.
Fakat şunu öne sürebilirim:
Rasim, tüketim kapitalizminin dini de tüketmesiyle, İslâmcılığın
post-İslâmizme çözülmesiyle, dindarlığın da dinbazlığa bozulmasıyla
neşvünema bulan, “kitsch”leşmiş “Yeni- Türkiye”mizin seküler
tonlamalı bir yüz akıdır...
Fragmanı bu kadar söyletti-yazdırdı, vizyona girdiğinde olacakları
hesap edin, herhalde kitap yazarım!..
“Adam mısın!”ı dört gözle bekliyorum.