Acun Ilıcalı'dan ödül töreninde gaf
Hıncal Uluç keyifsizdi… Uğur Dündar ekrandakinden çok daha yaşlı ve çökmüş görünüyordu… Saba Tümer “siyah kefen” benzeri elbise giymişti
GAZETECİLER.COM/ ÖZEL HABER
Semra Özal’ın as başkanlığında menajer
Stelyo Pipis, iletişim danışmanı Özgür
Aras, gazeteci Esin Övet, yönetmen
Ayşe Ersayın ve Cenk Koray'ın kız kardeşi
Rahşende Koray Samlı'nın kurduğu Gerçek Hayat
Dostları Platformu’nun, Günay Restoran'da
Cenk Koray’ın vefatının 10. yıldönümünde ve onun
adına düzenledikleri ödül gecesi mükemmeldi...
Cenk Oray’ın yakın dostlarından oluşan davetliler
arasında kimler yoktu ki…
Bilhassa “Eski TRT’ciler” hepimizi günümüz
TRT’cileriyle kıyas yapmak zorunda bıraktı…
“Vefasız Devlet – Sadakatsiz Medya” zihniyetinin
çok genç yaşta yataklara düşürdüğü ünlü sunucumuz Tuna
Huş da ödülünü almaya bizzat gelmişti…
Ama sahneye kadar gelemediği için ödülü ona gitti…
Ödülü takdim eden Stelyo Pipis’in konuşması çok
sevimli ve samimiydi…
Hele, “sizi seviyoruz” deyişi öyle candan ve
öylesine bütün davetliler adına söylenmişti ki uzun süre
alkışlandı…
Aytaç Kardüz ve Mehpare Çelik de
ödül alan diğer “eski TRT’ciler”dendi…
Mehpare Çelik'in üstüne basa basa ve altını adeta
lazerle çizdiği "Eski TRT'ciler" deyişi geçmiş ile
bugünü anlatmak için yazılması gereken tuğla kalınlığında bir
kitaba bedeldi...
Türker İnanoğlu aldığı ödül üzerine en kısa ama en
anlamlı konuşmayı yapanlardan biriydi…
İlle de “Gönüler Sultanı, Buğulu Sesli Prenses Gönül
Akkor…
İlk ve belki de son filmi “Biraz Kül Biraz
Duman”ın üzerinden neredeyse 50 yıl geçmişti ve geçen o
50 yıl, Gönül Akkor’un üzerine bütün acımasızlığı ile
çökmüş gibiydi…
Ancak…
İbrahim Tatlıses’in, Gönül Hanımefendi’ye
“saygılarımı sunmak, ellerinizden öpmek için
yıllardır sizi arıyordum ama burada bulmak
kısmetmiş” demesi pek samimi olmadı…
Şeytanın yattığı yeri bilen Tatlıses, Gönül
Akkor’u mu bulamamıştı saygılarını sunmak için…
Geçiniz…
***
Acun Ilıcalı’ya ayrı bir parantez açmalıyız…
Ilıcalı ödül alan günümüz televizyoncularından
biriydi…
Salonda bulunan her on kişiden sekizinin “ünlü”
olduğunu ama asıl olanın “ünlü” değil,
“sevilir” olmak olduğunu Özhan
Canaydın ve Cenk Koray ile
örneklendirirken; “İnşallah bizler de
öldüğümüzde….” Diye devam edince salonda aynı anda bir
kahkaha patlaması yaşandı…
Acun Ilıcalı, yaptığı yanlışlığı fark etmedi…
Gülen yüzler ve kahkahalar kesilip de “inşallah bizler de
öldüğümüzde” deyişinde bazı imlâ hataları(!) yaptığı ve
“inşallah” dileğini yanlış yerde kullandığı
hatırlatılınca kendisi hiç gülmedi…
Doğru söylediğinde ısrar etti ve ekledi, “İnşallah virgül,
bizler de öldüğümüzde virgül, Özhan abi ve Cenk abi gibi çok
sevilen insanlar oluruz”…
Oysa yanlışını gülerek kabul etmeli ve “İnşallah”
diye başlamak yerine, “bizler de öldüğümüzde inşallah Özhan
abi ve Cenk abi gibi çok sevilen insanlar oluruz” diye
düzeltmesi daha doğru olurdu…
Ve unutmadan…
Acun Ilıcalı, bir ödül törenine ayağında beyaz
spor ayakkabı, gömlek pantolonun dışına sarkış ve ekose ceket
giyerek gelmemeliydi…
Böyle burnu büyük ve “ben artık oldum” havasını
sürdürürse halk tarafından sevilmeyeceği konusunda herkesle iddiaya
girebiliriz…
***
Hıncal Uluç, geceye geç geldi…
Ödülünü aldıktan sonra kısa bir süre Oya German’ın
masasında oturup gitti…
Keyifsizdi…
Ödül almaya gelirken de ödül aldığı sırada ve yaptığı konuşma
sonrasında da hemen hiç "alkış"almadı...
Bir dostumuz, “Özhan Canaydın’a ettiği hakaretlerin vicdan
azabını çekmemesi mümkün mü?” dedi…
Hıncal Uluç’un en kötü yanının,
“Dostum” dediklerini diri diri mezara koymak
olduğunu, yaşarken gömdüklerinden birinin de
Canaydın olduğunu ve hasta olduğu süreçte
Hıncal Uluç’u görmek bile istemediğini
hatırlattı…
“Kendisine dostluk ve sevgiden başka hiçbir şey vermeyen
Özhan abiyi hasta eden hakaretlerin sahibi olarak abimizin
nefretini kazanan Hıncal Uluç; Özhan abi hayatını kaybettiği gün;
meslek yaşamının en ağır hakaretlerine maruz kaldığı Ahmet Hakan ve
Oray Eğin’in dostuydu”…
Masada bulunanlar bu sözler üzerine acı dolu ses tonlarıyla
Hıncal Uluç için bu söylenenleri onayladılar…
Uğur Dündar aynı yaşlarda olduğu Semra
Özal ile aynı masayı paylaşıyordu…
Ekrandaki Uğur Dündar’dan çok daha
yaşlı ve çökmüş görünüyordu…
Çiğdem Tunç kendisini "Türkiye'nin en
yakışıklı erkeği" ilân ettiğinde karşısında oturan
Semra Özal ve hemen yanında konuşlanmış
Saba Tümer'den başka alkışlayan hiç olmadı...
Belki de ilgi görmeyişi nedeniyle, çocuklarından birinin
rahatsızlığını bahane ederek ödül törenini beklemeden, erken kalktı
gitti…
Saba Tümer’in kısa boyunu olduğundan çok yüksek
gösteren “siyah kefen” benzeri elbisesinin aslında
rakım yükselten 15 santimlik topuklu ayakkabıyı gizlemek için
olduğu anlaşılıyordu…
Semra Özal’ın yanında bol bol kahkaha atmaktan
geri durmadı…
Gecenin esprisi Mehmet Ali Erbil’den geldi…
“Bana verilen bu ödül ‘yaşam boyu onur ödülü’ değil,
aslında ‘en çok evlenen ve boşanan adam’ ödülü olmalıydı”
…
***
Bir ayrı paragraf ve alkış da “Eski Dostlar”
ile “İstanbul Gelişim Orkestrası”na…
Ve ille de orkestranın şefi Atilla
Özdemiroğlu’na…
Müthiş bir müzisyen…
Allah’ın, Türk milletine bir armağanı…
Eski Dostlar; yeni yetmeleri ceplerinden
çıkarırlar…
İskender Doğan, Çiğdem Tunç, Hurşit Yenigün, Semiha Yankı,
Baha Boduroğlu ve Hurşit Yenigün’ün dünyalar güzeli kızı Dicle
Yenigün…
VE….
NECO…
Aman Allah’ım o nasıl bir ses, o ne muhteşem yorum…
Tek kusuru Türkiye’de doğmak, Türk olmak mı ne?..
Eğer yabancı bandıralı yat gibi olsaydı inanın dünya
yıldızı olurdu…
***
Yattığın yer Nurlarla aydınlansın sevgili Cenk
Koray…
Ancak sen, ölüm yıl dönümünde böyle coşkulu bir şekilde
anılabilirdin…