Aceleniz ne arkadaş?..
Ahmet Hakan’ın köşe yazarlığı, TV moderatörlüğü de eleştirilebilir. Ama… Ana haber sunuculuğu için “tutmadı” demek ya aceleciliktir… Ya hasetlik…
Kimilerine göre Ahmet Hakan Kanal D’de tutmadı…
Ama…
Böyle bir hükme varabilmek için henüz çok erken…
*
Ahmet Hakan’ın köşe yazarlığı (Çok okunuyor olsa da) eleştirilebilir.
Ahmet Hakan’ın TV moderatörlüğü de eleştirilebilir.
Ama…
Hakan’ın ana haber sunuculuğu için “tutmadı” demek ya aceleciliktir…
Ya hasetlik…
EY GÜZEL MESLEKTAŞLARIM!..
Ahmet Hakan çok okunan bir köşe yazarı, kabul ama…
Yıllarını verdi o köşeye, ustalaştı…
Tarafsız Bölge’de izleyicisi var ki uzun yıllardır ekranda…
Demek ki başarıyor…
Ama…
Kanal 7’de en son haberini sanırım 15 yıl önce sundu.
Ve…
Ana haber sunmak ne köşe yazarlığına benzer, ne de tartışma programı yönetmeye…
Ve…
Süreklilik ister…
Hem unutmayın…
Çok iyi 3 bant/deliksiz bilardo oynayabilirsiniz.
Ama…
Delikli bilardoda sınıfta kalabilirsiniz.
KÖŞE YAZARLIĞI
Köşe yazarlığı çok kolaydır…
Bir köşe yazarının elinde; yazacağı konuları araştırmak için uzun zaman ve kaynak vardır.
Haberleri okur (3. Sayfa, magazin, spor, sanat, siyaset), televizyon ve hatta filmler izleyebilir…
Sonra da oturur yazar…
Olmadı siler, yeniden yazar…
Olmadı, cümlelerin yerlerini değiştirir…
Olmadı, paragrafların yerlerini değiştirir…
Olmadı, “hakaret” olabilecek kelimeleri çıkarır, daha nazik üslûp kullanır…
Olmadı, “çok nazik oldu; şuna bir çakayım da görsün” der…
MODERATÖRLÜK
Tartışma programında iş yazarlıktan biraz daha zordur…
Ama…
En azından ana haber sunuculuğunda olduğu gibi promptırda yazanlara bağlı kalma derdi yoktur…
Özgürdür yani…
Görüşünü beğenmediği konuğuna ters yaparak karizmasını yükseltebilir…
Araya girip o anda aklına gelen (Hızlı hatırlama ve düşünme yeteneği olursa.) bir başka soruyla konuğunun gardını düşürebilir falan…
Ama…
Yine de, köşesini yazarken sahip olduğu zaman ve kaynak imkânlarının hiçbiri yoktur elinde…
Her şeye anında karar verecek, anında müdahale edecek, programın hızını sürekli yüksek tutmak için uyanık olacaktır…
ANKORMANLIK…
Geleyim ana haber sunuculuğuna…
Ankormanlık köşe yazmaya da benzemez…
Tartışma programı yönetmeye de…
Çok daha fazla göz ve kulak size çevrilmiştir…
Haberleri anlatmayı beceremiyorsanız, maça 1 – 0 yenik başlamışsınızdır…
Çünkü…
Promtır cihazından haber okumak samimiyeti ve sahiciliği yok eder…
O anda siz sadece bir “aktarıcı”sınızdır…
Beyninizin hiçbir yaratıcılığı yoktur…
Metin yazarının cümle kurarken kullandığı üslûp sizin de üslûbunuzdur…
*
O nedenle…
En doğru haber sunuculuğu, haberleri sohbet havasında anlatmaktır…
En kötü ankorman ise promptırdan akan haberi, ilkokul çocuğu gibi okuyandır…
Ve ne yazık ki…
Ahmet Hakan henüz bir “haber anlatıcı” değil, “haber okuyucu”dur…
ACELENİZ NE ARKADAŞLAR?..
Demek istemem o ki…
“Ahmet Hakan Kanal D’de tutmadı” hükmünü verenler unutmasınlar ki, eleştirilerinin yapıldığı gün henüz yedi tane ana haber sunmuştu Ahmet Hakan…
O nedenle…
Henüz ve sadece 7 akşam ana haber sunmuş bir TV ana haber sunucusuna “Tutmadı” demek büyük haksızlık…
*
Haaa…
“Ahmet Hakan Kanal D’de tutmayacak” denilseydi…
Ve…
Neden tutmayacağını gerekçeleriyle anlatılsaydı…
Belki pek çoğumuz katılmazdık o görüşlere…
Ama…
Nihayet bir tahmin olurdu…
“Tutmadı” denildiği zaman ise bir “tespit” yapılmış oluyor…
Bir “Hüküm” veriliyor…
AHMET HAKAN NE YAPMALI?..
Bu konuya henüz girmeyecektim…
Çünkü…
Çok erken…
Ama…
Madem bazı meslektaşlarımız “ Ahmet Hakan Kanal D’de tutmadı” dedi…
Ben de görüşlerimi kısaca paylaşayım sizlerle…
*
Hemen söyleyeyim:
Ahmet Hakan’ın birinci ve en büyük hatası, haberlere Fatih Portakal’dan 1 dakika önce başlaması…
Çünkü o “1” dakikanın meali şöyle:
“Portakal benden iyi ama önce beni bir izleyin takılır kalırsınız belki”…
*
Haberlere rakiplerden 1 dakika erken başlamak yenilgiyi en baştan kabul etmek demektir…
Eğer o yanlışta ısrar edilecekse…
Sevgili Barış Tümay, ana haberler başladığında, ekranın üst köşesinde yer alan ve saatin 18.59 olduğunu gösteren yazıyı kaldırtsın…
Hem…
Ne Kanal D’ye yakışır haberlerde izleyici kapmak için FOX’tan 1 dakika önce başlamak…
Ne de Ahmet Hakan’a…
BİR ERKEĞİN EN ÇİRKİN YERİ
Ahmet Hakan dayanamadı kravatı attı…
Yaka bağır açık çıkıyor ekrana…
Oysa…
En muhafazakâr, en modernite karşıtı kanalda (Kanal 7) bile kravatsız çıkmıyordu…
Ahmet Hakan bilmiyor olabilir ama çevresinde işi bilenler ona bir erkeğin en çirkin yerinin, güneş yüzü görmemiş bağrı olduğunu hatırlatmalı…
*
İnsanlara yeni bir şey kabul ettirmek değildir zor olan…
Zor olan…
İnsanları alıştıkları bir şeyden koparmaktır…
Türk ana haber izleyicisi de bugüne kadar kravatlı ankormanlara alıştı…
Hiç, kravatsız ankorman tanımadı…
Ahmet Hakan “İlk ben olacağım” derse eğer, başaramaz…
HABER ANLATMAK…
Bu iki olmazsa olmazımdan sonra bir üçüncü önerim…
Ahmet Hakan her sunduğu haberi videodan çok dikkatle; başkasını izliyormuş gibi izlemeli…
Futbol maçlarında tartışmalı pozisyonlarda olduğu gibi, “hatalı olduğunu düşündüğü” yerde durdurmalı; tekrar tekrar yeniden izlemeli…
Sonra da aynanın karşısına geçip, nasıl yapması gerektiğini denemeli…
*
Ekrana çıkmadan çok önce haberleri kısaca okuyup kendi kendine anlatmalı…
Haberlerin yazma üslûbunun çok önemli olduğunu da hemen söylemeliyim…
Yani…
Haberler öykü gibi yazılmalı…
Cümleler kısa olmalı…
*
Provada haberi doğru ve eksiksiz anlatabildiğinden emin değilse, haberi yeniden okumalı, haberin neyi anlattığını iyice öğrenmeli…
Ama…
Asla ezberlememeli…
Ha ezber, ha promtır…
İkisi de aynı…
Çünkü…
İkisi de samimiyeti, sahiciliği yok eder…
*
Habere o gün ülkede ve dünyada olup biteni sohbet eder gibi anlatarak başlamalı…
“Bu gün ne oldu biliyor musunuz?.. Dinleyin o halde, anlatıyorum” samimiyetinde…
*
Zaman zaman kekeleme gibi, duraksama gibi aksaklıkların zararı değil faydası vardır…
İzleyici dediğiniz de “mükemmel” biri değil ki…
Küçük yanlışlardan keyif bile alır…
Demek ki…
Konuşurken hata yapan sadece kendisi değildir…
Koskoca ankorman bile bazen yanlış yapabilmektedir…
NEŞET ERTAŞ’I VEYA YAŞAR ÖZEL’İ DİNLESİN
Ahmet Hakan şunu asla unutmamalı…
Bir melodiyi güzel yapan kreşando ve dekreşandolardır…
Nüanstır…
Uyumlu verilen es’lerdir…
Dümdüz söylenen şarkı dünyanın en güzel gırtlağından bile çıksa, hiçbir işe yaramaz… (Neşet Ertaş’ı veya Yaşar Özel’i dinlesin meselâ...)
*
Yani…
Ana haber sunucusu ses tonunu ne zaman yükselteceğini…
Ne zaman düşüreceğini…
Ne zaman hüzünlenip, ne zaman keyifleneceğini…
Ve hatta…
Sıcak, samimi, içten gelen küçük kahkahaları ne zaman atacağını bilmeli…
HÜKÜM İÇİN ÇOK ERKEN…
Ankormanlık mesleğinin bittiğini söyleyenlere gelince…
Yok öyle şey…
Bitmedi, bitmeyecek de…
Biten ankormanlık (Haber anlatıcılığı) değil, haber okuyuculuğu…
*
Hâsılı…
Ahmet Hakan’ın Kanal D’de tutup tutmadığını söylemek için çok erken…
Önümüzdeki günler Hakan için büyük fırsat…
Yeter ki moralini bozmadan yoluna devam etsin…
Yeter ki şu birkaç önerimi ciddiye alsın…
KIYAFETİ NASIL OLMALI?..
İnce bağlanmış ince bir kravat takmalı (Renk çok önemli)…
Her gece lacivert bir takım elbise içine açık mavi (Bluebox kullanıldığını sanmıyorum) gömlek giymeli…
Ceketinin kolları ellerinin üzerine düşmemeli (Yani uzun olmamalı)…
Ceketinin cebinde mutlaka düz yatırılmış beyaz bir mendil bulunmalı…
Haberleri sohbet havasında anlatmalı…
Bunları yaparsa, başaracağına inanıyorum…
*
Ya başaramazsa?..
Kıyamet kopmayacak ya?..
Ahkâm kesme ve eleştiriye tahammülsüz olma “kötü” huyuna rağmen medyanın (halen) en çok okunan ilk 5 yazarından biri…
Yazmaya ve Tarafsız Bölge’yi yapmaya devam eder…
*
NOT:
Ahmet Hakan bugün yine tahammülsüz…
“Bu memlekette köşe yazarlığı yapılmaz” diyor…
Neden?..
CHP’ye (Veya başka partilere) akıl verişinin eleştirilmesine bozulmuş bu defa da…
Yahu arkadaş…
Sen herkesi, her gurubu, her partiyi eleştirme hakkına sahipsin de…
Bizler seni eleştirme hakkına sahip değil miyiz yani?..
Neden bozuluyorsun hemen?..
Yakup
MURAT
yakupmurat@gazeteciler.com