A.B.O. bir garip muhafazakârdır...
Rüzgâr nereye eserse oraya eğilen otlar yerine, en sert fırtınalara bile çatırdaya çatırdaya direnen.....
ADNAN BERK OKAN
Kişisel posta
kutuma gelen maillerde en çok da “sen kimsin?” sorusu yer alıyor,
aynı klavyede yazılmış gibi…
Benim adımı
daha önce hiç duymamışlarmış…
Nereden
çıkmışmışım…
Takdir ve
teşekkürlerin yanı sıra “küfür” edenlerin sayısı hiç de az
değil…
Keşke küfür
etmeden bana istediklerini söyleseler…
Neyse…
Daha önce
fiziki Adnan Berk Okan’ı tanımlamıştım…
Şimdi de Adnan
Berk Okan’ın kaleminden Adnan Berk Okan’ı kimlik olarak anlatmaya
çalışayım…
***
Adnan Berk
Okan, tedavi edilmesi mümkün
olmayan bir “hiperaktif”dir...
Adnan Berk
Okan, kalbinin götürdüğü her
yerde mahsur kalan bir adamdır…
Adnan Berk
Okan, yaptığı bütün işleri
“ideal”; işbirliği yaptığı herkesi
de “kendisi gibi” sanan bir ütopyacıdır...
Adnan Berk
Okan, kendi ilkelerini ve hukukunu, bütün geleneklerin üzerinde
tutan bir “egosentrik”tir...
Adnan Berk
Okan, açık ve net olarak
görmekle ödüllendirildiği geleceğe kimseyi inandıramamakla
lanetlenmiş bir “erkek
Kassandra”dır...
Adnan Berk
Okan, amaçları ve inançları ile gerçekler ve sorumlulukları
arasında bocalamaya mahkûm edilmiş bir hayat
yolcusudur...
Adnan Berk
Okan, Tanrı’nın “Ben bu adamı
fazla zeki yarattım” kaygısıyla dengeyi sağlamak adına dikenli bir dil ve kan kusan bir kalemle
donattığı “dengesiz bir dahi”dir...
Adnan Berk
Okan, sevgi, doğruluk ve
sadakatin en büyük hata ve günah sayıldığı çevrelerde, en “doğal”
neticeler ve en “adil” cezalarla yüzleşmiş bir ibret-i alemdir...
Adnan Berk
Okan, Alfred Hitchcock, Quentin Tarantino
ve Coen Kardeşler’in bir araya
gelseler yönetemeyecekleri kadar başına
buyruk ve dehşet dolu bir yanlışlıklar
komedyasıdır..
Ve fakat Adnan
Berk Okan,
Türkiye’nin bütün kirli, çürük ve adi
gerçeklerinin çemberinden yozlaşmadan geçmeyi başarmış; akıl
sağlığını mucizevî biçimde korumakla kalmamış, onu kendisinden
nefret edenler için bile vazgeçilmez kılmış ve hepsinden öte; en zor
zamanlarında bile “kurtulmak” veya “yaranmak” adına
mücadelelerinden, ilkelerinden, fikirlerinden ve sevdiklerinden
vazgeçmemiş yalnız bir savaşçıdır...
O,
nafileliklerin yılmaz
şövalyesidir...
***
Peki Adnan
Berk Okan kimilerinin iddia ve kendisinin “itiraf ettiği” (!) gibi
bir “yalaka”
mıdır?
Cevaplayayım…
Kendisine
“yalaka” diyenler ne kadar
“yalaka”ise, Adnan Berk Okan, da o kadar
“yalaka”dır.
Adnan Berk
Okan’ın sorunu, kimi küçük
adamların “doğru ata oynama”
kabiliyetiyle servetine servet kattığı bir ortamda, büyük adamlık
iddiasıyla “yanlış” atları ehlileştirmeye
çalışmasıdır...
Adnan Berk
Okan’ın sorunu, “ihanet”in çok kârlı
bir yaşam tarzı olduğu çevrelerde, koca koca hiçler ve
dramatik kayıplar pahasına “sadakat” çığırtkanlığı yapmasıdır...
Adnan Berk
Okan’ın sorunu, iyi bir
editörün; “Eğer ülken için faydalı
olacağına inandığın lideri, doğru eleştiriler ışığında desteklemek
yalakalık ise; evet ben bir yalakayım” çokuzuncümlesinden
ancak ve ancak “Evet ben bir
yalakayım” itirafını (!)
alıp yayınlayacağını düşünememesidir...
Adnan Berk
Okan,’ın sorunu, rüzgâr nereye
eserse oraya eğilen otlar yerine, en sert fırtınalara bile
çatırdaya çatırdaya direnen koca yalnız
ağaçlar gibi “dik durmak” istemesidir...
Ve bu ağacın
en büyük sorunu da; “kurusun” diye üzerine asılan bütün ıslak
çamaşırların “temiz” olduğunu sanmasıdır...
Liberal
Kapitalizmde sosyal adalet arayan, sağın
gerçek bir “devrime” ihtiyacı olduğunu savunan, Türkiye’nin
en ulusal menfaatlerini ulusalcılıktan en uzaklarda bulan,
enflasyonun dizginlenebilmesi için para basılması gerektiğini
söyleyen bir garip “muhafazakâr”dır
Adnan Berk Okan,...
Ve işin en
garip yanı da; bu fikirleri yüzünden onunla bir zamanlar dalga
geçenler, “tezat dolu” buldukları bu öngörülerin birer birer
gerçekleşmesi karşısında sadece “ortama uymakla”
yetinmişlerdir…
Ama…
Uyum
sağlayanlar köşelerinde kasım kasım kasılırken, o evinin aidatını
bile zor öder hale gelmiştir...
Yıllar önce
çok çok çoook sevdiği oğlu, bir konuşmasında “Sen sağın Uğur Mumcu’su olabilirdin ama gittin
taraftar oldun!” demişti ona…
Gülmüştü Adnan
Berk Okan ve “Sağın Uğur Mumcu’su olamaz.
Uğur Mumcu’su olan bir taraf sağ kalamaz!” diye cevap
vermişti...
Adnan Berk
Okan’ın, sağın içinde ve hatta
en dibinde, soldan da sol kalmaktan asla
vazgeçmedi…
Garip ama
insanın bazen herkesten daha iyi anladıklarını asla anlatmaması
gerekebiliyor... Ve George Bernard Shaw’ın da dediği gibi “Dürüst
adam” ile “Akıllı adam” arasındaki farkı, bu konudaki başarısı
belirliyor...
Gelin görün
ki, genleri Adnan Berk Okan’ı hiç de “akıllı” olmaya
çağırmıyor...
Herkes Adnan
Berk Okan’ı “yalakalık zengini” sanırken hayatta kalabilmek için
satmaya mecbur edildiklerini de sayıp dökeyim
mi?
Boş
verin…
O zaman da
“gereksiz” bir “savunma” olur…
***
Peki ya Adnan
Berk Okan’ı sevmemek (“Biji Türkiye” dediği için Kürt milliyetçisi
olmakla suçlayıp, küfredenler bilhassa)..?
Anlayacaksınız...
Koşullar sizi
anlamamak zorunda bıraksa bile, anlamak hem kendinize, hem
sektörünüze (Medyaya), hem de ülkenize karşı
sorumluluğunuzdur!
Adnan Berk
Okan, hayatınızda görebileceğiniz en büyük “yanlış”tır ama
bu O’nu öyle “doğru” kılıyor ki...
***
İşte budur
Adnan Berk Okan…
Fotoğrafında
gördüğünüz kişidir...