Abdurrahman Dilipak 'büyük felaket yaşanabilir' deyip uyardı
Yeni Akit yazarı Dilipak, İstanbul'daki deprem gerçeğini bir kez daha çarptı yüzümüze. Büyük depremin şiddetli artçı depremlerin oluşmasına neden olabileceğini söyleyen Dilipak felaketin boyutlarının artabileceğini belirtti.
"Deprem kapımızda zamanını bilmiyoruz ama, uzak değil" diyor Abdurrahman Dilipak... Uzamanların da dilinde büyük İstanbul depremi var fakat bunca uyarılar yapılırken alınan önlemler yeterli mi tartışılır. Dilipak da can ve mal kaybının önlenmesinin pahalı ve zaman alıcı olduğunu belirterek "Allah rızası için biri bu konuya el atsın. Yazıktır, günahtır" dedi ve yapılması gerekenleri sıraladı.
Deprem
İstanbul depreminden söz ediyorum. Deprem kapımızda.. Zamanını
bilmiyoruz ama, uzak değil.
Ben ısrarla aynı şeyi söylüyorum. Can ve mal kaybını önlemek pahalı ve zaman alıcı. Ama bilgi kaybı büyük ölçüde önlenebilir. Bu iş zaten deprem riski olmasa da yapılması gereken bir iş. Zaten geç kalınan bir konu. Allah rızası için biri bu konuya el atsın. Yazıktır, günahtır.
2. konu İstanbul depremi yaşanmadan, Kanun Kuvvetinde Kararname ile her türlü vergiden arındırılmış, Deprem/Afet paketlerini şimdiden satışa sunun. Yarın bedava dağıtacak olsanız da dağıtamayacaksınız.
3. konu depremde hasar görecek en azından kamu binalarının rehabilitasyonu için çok ekonomik, hızla ve kısa sürede sonuçlandırılacak çözüm teklifleri var. Geçen gün İstanbul Valisinin ve Sakarya Büyükşehir Belediye Başkanlarının da katılımı ile bir istişare toplantısı yapıldı. Burada gündeme gelen bir konu var. İstanbul depremi için eğer Sakarya ve Tekirdağ’da bir bariyer oluşturulup, giriş çıkışlar kontrol altına alınmazsa deprem sonrası afet yönetimi açısından büyük bir felaket yaşanabilir. Hatta İstanbul’un bütün komşu illerini de içine alan bir master plan yapılması gerek. En önemli il de Sakarya olacaktır.
4. konu İstanbul üzerine belli aralıklarla uydu bağlantılı ve birbiri ile etkileşimli GPS antenleri yerleştirilerek, depremin İstanbul arzında meydana getirdiği dalgalanma, deniz seviyesinden yüksekliği ve Doğu/Batı, Kuzey/Güney yöndeki hareket modellenebilir.
5. olarak, depremin önceden kestirimi konusunda yeraltı gaz salınımı, yeraltındaki canlıların davranışı, yerüstündeki canlıların davranışı, yeraltı suyu ile desteklenen havuzdaki balıkların davranışı, kuşların davranışları izlenebilir.
Bu konuda çalışan bazı amatör grublar da var. Mesela “DEKOS etkisi” diye bir etkiden söz eden biri var. Bulutların hareketlerini, meteorolojik verilerle yorumlayarak deprem tahmininde bulunuyor. ASAM’ın desteklediği bu proje çerçevesinde bugüne kadar 100’ü aşkın tahminde bulunuldu ve bu tahminlerin isabet oranı %98 ve deprem riskini 48 saat öncesinden raporlayabiliyor.
Bu İstanbul depremi geçmiştekilerden çok farklı olacak. Geçmiştekiler hep 1000 yıllık geçmiş dönemdeki fay hatlarındaki aktiviteler üzerinden okunuyor. Burada yeni bir durum var. Manyetik kutuplarda bir kayma var. Bu 1000 yılda bir gerçekleşen rutin, standart bir kayma.. Hem kutuplar arasında +- yer değiştiriyor, Kuzey Kutbu Kanada üzerinden Sibirya’ya doğru kayarken, eşzamanlı olarak Güney de Maldivlerden Güney Amerika’ya doğru kayıyor. Bu da kutup bölgeleri üzerinden ciddi bir manyetik bası oluşturuyor.
Bunun anlamı şu, Erzincan’dan üzerinden İstanbul’a uzayan Kuzey Anadolu fay hattı yanında buna karşı yeni bir bası sözkonusu. Bu da batıdan doğuya doğru aksi yönde bir bası oluşturuyor. Bu da uyuyan fay hatlarını aktif hale getirebilir ve bu çakışma yeni fay hatlarının oluşmasına sebeb olabilir.
Yani İstanbul depremi ezber bozan bir deprem olabileceği gibi, şiddetli artçı/paradoksal depremlerin oluşmasına sebeb olabilir. Bu da felaketin boyutlarını daha da yükseltmektedir.
“DEKOS etkisi”ne gelince onu da size kısaca şöyle özetleyebilirim. Bulut, aslında buhar kümelerinden oluşuyor. Isınan su yukarı doğru çıkıyor. Soğuk bir hava ile karşılaştığında da duruma göre yağmur, dolu, kar yağışı gerçekleşiyor. Bulut sonuçta, içinde bazı gaz ve partikülerleri taşısa da esas itibarı ile 2H1O’dur! Bulut kümeleri birbirinden kopuk olduğunda ve bunlar arasında + - kutuplar arasında şimşek şeklinde arklar yaşanabiliyor ve bu arklar bazen hidrojenin patlaması ile alev toplarına dönüşebiliyor ve şiddetli gök gürültülerine sebeb olabiliyor. Bu elektriksel hareketlilik aynı zamanda ozonun açığa çıkmasına da sebeb olabiliyor. Isı, ozon salınımı, hidrojenin yanması aynı zamanda atmosterde değişik hareketliliklere sebeb olabiliyor.
Sonuçta, zaten Dünyamız da bir itme/çekme gücüne sahiptir. Ay da, Güneş de! Büyüklük ve uzaklığa göre diğer gezegenlerin de aynı şekilde itme ve çekme güçleri var ve bu yıldızlar bu şekilde havada duruyorlar.
Dünyamız aynı zamanda hem kendi etrafında, hem Güneş’in etrafında dönüyor, Ay da bizim etrafımızda dönüyor. Yani hem ciddi bir kozmik enerji salınımı var ve hem de ciddi bir manyetik fırtına var Dünyamızda ve uzay boşluğunda.
İşte işin asıl “bam noktası” da burası. Bulut havada asılı duran bir kütle. Rüzgardan, atmosfer basıncından yerden ve gökten gelen itme ve çekmelere karşı son derece duyarlı bir kütleden söz ediyoruz. Bu anlamda depremi tetikleyen yer küre, atmosfer ve gökyüzündeki her türlü etkiden kolayca etkilenen bir yapıya sahip. Bulutların kümelenmesi, yayılması, hareketleri bu etkileniyor. Bu anlamda iyi bir gözlemci, bu oluşumları doğru okursa depremi önceden öngörülebilir. Bu sürpriz değil. DEKOS sistemi de böyle bir şey.
Aslında tek deprem topraktaki deprem değil, beynimizde, yüreğimizde, piyasada, siyasette, ailede hayatın daha birçok alanında depremler yaşıyoruz.
Savaş, terör, darbeler, ekonomik ve politik krizlerle hayat giderek zorlaşıyor. Bu sadece bizim ya da daha geniş anlamda İslam ülkeleri için değil insanlık için zor bir dönemdeyiz. Dilerim gelecek günler geçen günleri aratmaz. Ama öte yandan bu felaketler, akılsızca işler yapanlar, tedbir almayanlar için daha can yakıcı olacak. Biz kendi hakkımızdaki hükmü değiştirmeden Allah bizim hakkımızdaki hükmünü değiştirmeyecek. Selâm ve dua ile.