Abdurrahman Dilipak Ahmet Taşgetiren'e sahip çıktı
Abdurrahman Dilipak “AK Parti’de İslamcıların yüzdesi kaç?” başlıklı yazısında, Taşgetiren’in Altınoluk'tan ayrılmasını köşesine taşıdı.
Karar gazetesi yazarı Ahmet Taşgetiren’in, Erenköy Cemaati’nin yayın organları Erkam Radyo’daki programına ve Altınoluk Dergisi’ndeki Sorumlu Yazı İşleri Müdürlüğü görevine son verilmesine dair değerlendirmelerde bulunan Yeni Akit yazarı Abdurrahman Dilipak, "Öyle haltlar yeniyor ki, eğer onları yapanlar 'Bizden' ise, ben o 'Bizden' değilim" dedi.
TV5’te Yıldıray Oğur’un sunduğu Medya Analiz programında "12 Mart, 12 Eylül, 28 Şubat döneminde yazdım, kendimi bu zamandaki kadar kısıtlı bir duygu içinde görmedim" ifadelerini kullanmasının ardından Taşgetiren’in Erkam Radyo’daki programına ve Altınoluk Dergisi’ndeki Sorumlu Yazı İşleri Müdürlüğü görevine son verildi.
Yeni Akit gazetesi yazarı Abdurrahman Dilipak da “AK Parti’de İslamcıların yüzdesi kaç?” başlıklı yazısında, Taşgetiren’e değindi. Dilipak şunları kaydetti:
— Tamam, bugün de ‘bizden’ birileri ekranlarını bana da karartıyorlar, mikrofonlarını kapatıyorlar, sayfalarını da. Kimi vakıflarının, kimi belediyelerinin kültür etkinlikleri dedikleri programlarından adımı da çıkarıyorlar. Gülüp geçerim. Kendilerine zarar verirler. Keskin sirke küpüne zarar verir.
'YAPANIN YANINA KAR KALIRSA YARGISIZ İNFAZLARA KADAR GİDER İŞİN UCU'
— ‘Taşgetiren vakası’nda, bu işin arkasında kim varsa ortaya çıkarılıp gereği yapılmalı. Bu işler böyle devam eder, yapanın yanına kâr kalırsa, yarın yargısız infazlara kadar gider işin ucu. Bu iktidar aşkı böyledir ve bütün aşklar böyle başlar. Bu işler kısa süre içinde şüyuu vukuundan beter hadiseler haline gelir. Unutmayın söylenti, en tehlikeli gerçekten daha tehlikeli olabilir. Söylenti kargaşanın ikiz kardeşidir. Ah! Siyasetname okumamış, tarihi övgü ve sövgü, hainler ve kahramanlar kitabı sanan gafiller, okusaydınız, anlasaydınız da, tarihin tekerrür edip durmasına vesile olan işler yapmasaydınız. Sizden öncekilerin yaşamak zorunda kaldıkları acılar, sizin için baht kaynağı olsaydı. ‘Öfkeyle kalkıp zararla oturanlar’dan olmasaydınız!
- İnsan olan her yerde Şeytan da vardır. Özellikle kamusal sorumluluk üstlenenlerin ‘cam ev’de oturmaları gerek. ‘Beni bana bırakma Rabbim’ diye dua etmeleri gerek. Kendi nefislerine güvenmemeyi öğrenmeleri gerek. Bunların kamu malını ‘kul hakkı’ olarak görmeleri gerek. ‘Yetim malı’ olarak görmeleri gerek. Yetim malına el uzatanların namazlarının bile kabul edilmeyebileceğini bilmeleri gerek. Haram para ile hayır yapılmayacağını bilmeleri gerek. Helale haram katınca, bunun temiz suya şarap katmaktan farkı olmadığını bilmeleri gerek. Hayır diye yaptıkları şeyin bu anlamda onlara hayrı olmayacaktır. İslam’da necasetten, domuzdan, şaraptan taharet gibi ‘Hades’den de taharet gerekir. Haram para ile yapılan işlerden hayır gelmez.
— Nenem derdi ki, ‘Allah buğdayın karnını yarık yarattı ki, paylaşırken hak geçmesin, buğday tanesi kolay paylaşılsın’ diye. Bakın muhatabınız kafir de olsa ona haksızlık yapamazsınız. Resulullah Medine’ye giderken, Hz. Ali’yi niçin geride bırakmıştı, hatırlayın…
'HZ. ÖMER KENDİNİ ELEŞTİREN SAHABEYİ SUSTURMADI'
- Hz. Ömer kendini eleştiren sahabeyi susturmadı. ‘Ömer yanıldığında onu düzelten kulunu yaratan Allah’a hamd ederim’ dedi. Ben yanılırsam ve eğer siz beni düzeltmezseniz, ben sizden şikayetçi olurum. Ben nasıl eleştiriyorsam, siz de beni öyle eleştirebilirsiniz elbette. Nefsimi terbiye etme konusunda bana yardım edin. Ben yanılırsam beni uyarın ki, Allah’ın gazabına uğrayanlardan olmayayım. Madem her gün bir şeyler yazıyorum, başkalarını yanıltmanın vebali büyük olur. Beni düzeltin ki, ben de başkalarına zarar vermeyeyim. Her gün bir şeyler yazarken, aslında birçok yanlışlar da yapıyorumdur. Sizler de sakın olana kafanızı bana kiraya vermeyin. Gerçek benim yazdıklarımdan ibaret olmadığı gibi, bazı durumlarda aklımla vardığım sonuçlar konusunda tam benim tersim olan bir kanaate sahip olup, en az benim kadar doğru olabilirsiniz. Akledeceğiz, sabredeceğiz, istişare edeceğiz, şûra yapacağız. Her gün, günde 40 kez, ‘Bana hakkı hak, batılı batıl göster’ diyorsak elbette vardır bunun sebebi. İnsanları kendimize değil, Allah’a, Resulüne, kitaba çağıralım. Ne kibirlenerek başkalarına İlahlık ve Rablik taslayalım, ne de başkalarını, o kim olursa olsun, Allah’tan başka hiç kimseyi İlah ve Rab edinmeyelim.
— Dikkat edelim öyle haltlar yeniyor ki, eğer onları yapanlar ‘Bizden’ ise, ben o ‘bizden’ değilim. ‘Bizden’ görünen herkes ‘bizden’ değildir. Sakın ola, ‘Şeytan sizi Allah’la adatmasın!'
'HATTA ZALİM BABAMIZ DA OLSA, MAZLUM DÜŞMANIMIZ DA OLSA…'
Akit yazarı Dilipak yazısını şöyle noktaladı:
- Kimse kimseye ‘Raina’ demesin. ‘Unzurna’ yeter. Kimse kimseye ‘hüküm koyma’ya, ‘posta koyma’ya, kimse kimseye aba altından sopa göstererek, bazı birtakım güçleri devreye sokarak insanları terbiye etmeye kalkmasın. Bu İlahlık ve Rablik taslamak olur. Din ve devlet büyüklerini de İlah ve Rab edinecek değiliz. Bizim Rabbimiz Allah’tır! Biz din biçenlerin, kendi ideolojilerini dinleştirenlerin de geçmişte kimler olduklarını ve bu yolda neler yaptıklarını biliyoruz. Bu anlamda haksızlık kimden gelirse gelsin, kime yönelik olursa olsun, Allah’a ve ahiret gününe iman edenler için yol birdir. O da haklının yanında, zalime karşı durmaktır. Hatta zalim babamız da olsa, mazlum düşmanımız da olsa. Ayet öyle diyor: ‘Bir kavme olan düşmanlığınız sizleri onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmesin.’
— Öte yandan; birilerine olan kızgınlığımın; onlar hakkında adaletsizliğe sevk etmemesini ben Rabbimden niyaz ediyorum. Ve o duam o ki, Rabbim benim ellerimle zalimleri cezalandır ve mazlumlara yardım et. Bana Hak’kı Hak, batıl’ı batıl göster ve Hak’da toplanmamızı nasib et. Beni nimet verdiklerinin yoluna ilet, gazaba uğrayanların değil. Beni rızanın tecellisinin vesilesi kıl. (Amin) Beni sabırla dinleyen, yanıldığımda beni uyaran, hakkı söylediğimde sesime ses vererek, Hak olan sözü destekleyen kardeşlerimden Allah razı olsun. Teşekkür.. Selâm ve dua ile.