Abdülkadir Selvi'nin bilmemesi mümkün mü?..

Abdülkadir Selvi’nin Başbakan Erdoğan’a olan sevgisine, hayranlığına ve saygısına diyecek tek bir sözüm bile olamaz…

ADNAN BERK OKAN

Mutlaka farkındasınızdır…

Giderek kabilelere benziyoruz…

Çünkü…

Ancak…

Kabilelerde “Bizcilik – Sizcilik” yapılır…

Liberal demokrasilerde ise “Bireycilik” olur…

Dün gece CNNTÜRK’te Dört Bir Taraf’ı izlerken dikkat ettim…

Abdülkadir Selvi sürekli şu cümleleri kullandı:

“Millet Erdoğan’a, Paralel Yapı’yı yok etmesi için yetki verdi…”

“Millet Erdoğan’a güvenoyu verdi…”

Selvi de bilir ki bu söylem “Kabile söylemidir”…

Ancak kabilelerde çoğunluk ya da “şef” bütün kabile demektir…

Modern devlette, demokraside bu söylem tehlikelidir…

Modern devlette, demokraside bu söylem, milletin büyükçe bir bölümünü tahrik eder…

Öfkelendirir…

Onurunu kırar…

İşte bu nedenledir ki Selvi’nin izleyenlerin kafalarına çakarcasına sürekli olarak “Millet Başbakan’a güvenoyu verdi” demesini doğru bulmuyorum…

Hatta…

“Paralel Yapı’yı yok etmesi için yetki verdi” deyişini de doğru bulmuyorum…


Paralel Yapı
varsa…

Ve…

Gerçekten de bir “Terör Örgütü” gibi çalışıyorsa…

O örgütün bir lider kadrosu vardır…

Bir de eylem koyan kadrosu…

Ve…

Varlığı kanıtlandıktan sonra yok edilecekse eğer…

Bunu Sayın Başbakan yapmayacak ki…

Yasa dışı suç örgütleriyle mücadele etme yetkisi yürütmenin değil emniyet güçlerinin ve Yargı’nındır…

Yürütme’nin görevi, gerekliyse eğer kanun teklifi hazırlamak ve o teklifi Yüce Meclis’e sunup yasalaşmasını sağlamak için çalışmaktır…

Çağdaş demokrasilerde Yasama, Yürütüme ve Yargı asla “İntikam” güdüsüyle hareket etmez…

İntikam almak için çalışmaz…

Yasama, Yürütüme ve Yargı’nın merhameti de olmaz nefreti de…

Yasama, Yürütüme ve Yargı’nın sadece adaleti olur…

İsrail Devleti’nin kurucu başbakanı Ben Gurion şöyle demişti:

“Affet ama unutma…”

30 Mart seçimlerinin galibi Sayın Başbakan’a elbette (varsa eğer bir suç örgütü) “affedin” dediğim yok…

Ama…

İntikam ihtirasıyla yanıp tutuşmasının da bir anlamı yok…

Başbakan’ın görevi ve sorumluluğu; Yargı’nın işini özgür bir şekilde yapacağı ortamı yaratmak; gerekli yasal düzenlemeler için Meclis’i harekete geçirmektir…

Ama o süreçte asla ve asla Yargı’ya emretmemektir…

Abdülkadir Selvi, on iki yıl öncesine kadar “taraflı” ve “bağımlı”, siyasi iktidardan “emir alan” yargıdan mağdur olan milyonlarca mütedeyyin kitlenin saygı duyduğu bir gazeteci olarak “taraflı” ve “bağımlı” yargının nasıl “iğrenç” bir şey olduğunu en iyi bilenlerdendir.


Yani…

Yargı bağımsızlığı ve tarafsızlığı konusunda en hassas olması gereken meslektaşlarımdan biridir Selvi…

Ve bir de şuna dikkat etmelidir…

Başbakan’a oyu “Millet” değil; bir kısım “bireyler” verdi…

Bir diğer kısım bireyler de başka partiler için kullandılar oylarını…

Buna rağmen “Millet Başbakan’a güvenoyu verdi” demek; bütün bireylerin oylarını Başbakan ve Ak Parti için verdiğini iddia etmektir…

Ki…

Böyle bir söylem Ak Parti’ye oy vermeyen bireylerin özgür iradelerine hakarettir…

“Millet Başbakan’a güvenoyu verdi” demek; her yüz seçmenden kırk beşini “Millet” olarak tanımlarken, her yüz seçmenden elli beşini ise “İllet” yerine koymaktır…

Ki…

Bunun adı ise “Bölücülük”tür…

Bunun adı “Ötekileştirme”dir…

Her seçmenden elli beşine hakarettir…

Abdülkadir Selvi’nin Başbakan Erdoğan’a olan sevgisine, hayranlığına ve saygısına diyecek tek bir sözüm bile olamaz…

Ama…

Umarım bundan böyle Başbakan’ı milletin değil, özgür iradeleriyle bireylerin bir bölümünün seçtiğini söyler…

Ve inansın ki öylesi çok daha değerlidir Sayın Başbakan için…

Ve unutmasın ki Esed de kendisini savunurken “beni milletim seçti” diyor…

adnanberkokan@gmail.com