A. Turan Alkan, neyi anlatmıyor?..

Ölüye gidip ağlamalı, düğüne gidip oynamalı" sözü, bize oynamanın neş'eli, gam giderici, eğlenceli ve

GAZETECİLER.COM

Haber başlığımız yanlış yazılmış değil...
Kasten öyle...
Çünkü Ahmet Turan Alkan ZAMAN'daki makalesine şöyle giriş yapıyor:
"Sözlerime başlamadan önce size bir iyi bir de kötü haberim var: Kötü haber şu; bu yazıda Wikileaks kelimesi iki kere geçiyor. İyi haber ise şöyle; bu yazı Wikileaks hakkında değil!"
Ve başlıyor anlatmaya...
Önce düğün dernek, oyun falan derken lâfı, "Sarıkamışlılar Gecesi"ne getiriyor...
Hani, 90 bin şehidimizin anma gecesindeki davullu, zurnalı, halaylı, kalaylı eğlenceye...
Ve bakın neler yazıyor...

Raks ve keder
.......... 
"Ölüye gidip ağlamalı, düğüne gidip oynamalı" sözü, bize oynamanın neş'eli, gam giderici, eğlenceli ve gönüllü bir eylem olduğunu imâ ediyor; ben bu fikrin, sanılanın ve genel kabulün aksine pek de doğru olamayabileceği ihtimâli üzerinde durmak istiyorum; nitekim, nâdiren gittiğim düğünlerde bir kısım insanların "Kâm alalım, murâd alalım; gülelim, eğlenelim" kasdıyla piste çıkıp oynamaya başlamaları bende nedense hep keder duygusunu tetikliyor. Dans figürlerine refakat eden yüz mimikleri, etraftaki insanların hâli, bu arada benim hâlim ve bilcümlesinin toplamından hâsıl olan mânâ, orada hüzünlü bir şeyin olup-bittiğini anlatıyor bana. Tıpkı o hâdisede olduğu gibi...

Zengin ve hatırlı biri, bayramda gariban ve yoksul bir yakınının evine gidiyor. Ev sahibi fukara, zebûn, düşkün. Evinde bu değerli misafire ikram edecek bir dilim kuru ekmeği bile yok. Eziliyor, büzülüyor, düşünüyor, taşınıyor ve sonra diyor ki,

-Efendim; çok özür dilerim; size ikram edebilecek hiçbir şeyim yok; çok mahcubum, eğer kabul buyurursanız, ikram olsun diye huzurunuzda bir miktar oynayacağım..

Ahmet Turan Alkan'ın yazısının tamamını