A. Turan Alkan için...

İlkeli olmak bu satırları bu ülkenin başbakanına karşı yazabilmektir…

Analiz köşesinde, Hükümet –Cemaat sürtüşmesinde beni asıl ilkesizliğin rahatsız ettiğini anlattım…

Başbakan’a ve Cemaat’in tepe yönetimine akıl verenler içinde “ilkeli olun, karakterinizden taviz vermeyin” diyenin “yok” denilecek kadar “az” oluşuna üzüldüğüme işaret ettim…

İki tarafın da sözcüleri/yazarları genelde aynı şeyi söylüyorlardı:

“Akıllı olun… Birbirinize karşılıklı ve gerekli tavizleri verin… Siz kardeşsiniz... Düşmanlarınızı (keşke “rakiplerinizi” deselerdi) sevindirmeyin…”

Yani…

İki tarafın de en belirgin özelliği "Maneviyatçılıkları" olduğu halde “Maddeci” olmaları tavsiye ediliyor; “Kişiliğinizden, kimliğinizden, ilkelerinizden, inançlarınızdan taviz verin ama sakın ola ekonomik çıkarlarınızdan taviz vermeyin…” tavsiyesi yapılıyordu

Dediğim gibi…

Dış politikada çok da ilkeli olunmasından taraf değilim…

Ama…

Aynı inanca sahip kişi ve kurumların maddi çıkarları için ilkelerden ve kişiliklerinden taviz vermelerini ahlâki bulmuyorum…

İşte bu nedenle günlerdir A. Turan Alkan’ı favori yazarlarım arasında gösteriyorum…

“Biz kardeşiz tamam ama bu yaptığınızın neresi kardeşliğe yakışıyor?” mealinde şeyler söylüyor ve “uzlaşma” adı altında “teslim olmayı” ya da “iktidar gücüne biat etmeyi” reddediyor…

Bakın bugünkü Zaman’da başlığı altında yayımlanan makalesinin bir yerinde ne diyor:

 

Başbakan’a dershaneler, milli içki, kızlı-erkekli evler, sezaryenle doğum emsâli gerginlik başlıkları gerekiyor; çünkü bu tartışmalar beş kuruş tanıtım bütçesi sarf etmeden basın yoluyla bedavaya getirilen bir nevi “safları sıklaştırma” operasyonudur.

 

İşte ilkeli olmak budur…

İlkeli olmak bu satırları bu ülkenin başbakanına karşı yazabilmektir…

İlkeli olmak güç karşısında sus pus olmak, “haklısınız Sayın Başbakanım” demek değil, ne kadar yakınlık olursa olsun arada, inandığını söyleyebilmek, itiraz edebilmektir…

Yani…

A. Turan Alkan diklendiği için değil, ilkeli olduğu için alkışı hak edendir…