28 Şubat'ı bir de benden dinleyin dostlar
Çok sıkıntı çektim. Çocuklarımı servisten indirmek zorunda kaldım. Elektriksiz, susuz kaldım. Ev kiramı ödeyemedim aylarca. Hatta yıllarca.
Behiç Kılıç'ın Yeni Günaydın'daki 28
Şubat sürecine karşı direnişini bir ben bilirim, bir kendisi, bir
de Allah. Hakkında bin dava açıldı, bu davaların peşine
koşmakla geçti hayatı.
Kaybetti!
Davalarla boğuşa boğuşa kaybetti.
Ne evi kaldı, ne barkı. Ömrünün son gününe kadar borç içinde yüzdü. O dönemde yüzüne kapanan kapılar iş başındaki iktidar döneminde de açılmadı. O da, Pınar'ını okutmak için, çırpındı durdu.
Ve "ulusalcı yaftası" ile gözlerini hayata yumdu!
***
Ankara'daydım ben.
Yeni Günaydın'da...
"Kirli Sayfa"nın nasıl açıldığına, kimi milletvekillerinin haysiyetlerine dolarla paha biçtiklerine, Çiller'in etrafındaki vekillerin nasıl çil yavrusu gibi dağıldıklarına tek tek şahit oldum. Yüksek rakımlı tepelerden gelen baskılar, iş kapılarının kapanması için sabahın köründe açılan telefonlar ve peşpeşe açılan davalar.
Yeni Günaydın'da topyekün direndik!
Direnişimizin bedelini ağır ödedik!
Kimimiz hala ödüyoruz!
Çok dava gördük, oradan oraya koşturup durduk.
Askere hakaretten, Çankaya'ya hakaretten, dayıya, yeğene, kayınbiradere hakaretten.
Keşke dava açmakla yetinselerdi!
Aldıkları tazminatlar yetebilseydi keşke!
Yetmedi!
Yetinmediler!
***
Behiç Kılıç'ı açlığa mahkum ettiler az önce de yazdığım gibi.
İşinden ettiler, evine haciz koydular, altından arabasını aldılar.
Bana gelince...
Yeni Günaydın'ı kapattırdılar.
Ben de işsiz kaldım.
Bir süreliğine orada burada oldum.
Ertan Yülek'in torpiliyle Ankara'nın mahalli televizyonu Ostim'de bile çalıştım.
Ve üç yıllık işsizlik!
Bir televizyonun haber müdürü olmuştum!
Sadece bir saat.
Bir telefon ve ben bir saat sonra yeniden işsiz kaldım.
Yıllarca gazetecilik yaptım, kalem oynattım. Bazı kişiliksiz kişilerin karşısına iş istemek için dikildiğimde, gururumla oynadılar, dalga geçtiler ayakları masanın üstünde bir halde. Biri bana dedi ki:
"Sen haber yazabiliyor musun?"
Bir başkası, daha ağır laflar etmişti.
İş için girdiğim kapıdan, hep ağlayarak çıktım.
Sonra da bir duvarın dibinde oturup, Rabbim'e sığındım!
***
İsimlerini vermeyeceğim, bana o zulmü yapan mesleğimin yüz karaları daha sonra bir bir yok oldu gitti. Kimi de kapımı çalıp iş istedi. Ben onlar gibi davranmadım, çayını kahvesini ikram ettim, yemek yedirdim, yolculadım.
Onlardan bazıları bugünde çıkıyor karşıma.
Mahçup!
Başı önde!
Utanç içinde!
28 Şubat mağdurlarından biriydim evet ama, 28 Şubat'ı yaşamasaydım, bugünleri göremeyecektim belki de. İşsiz kalmasaydım İnternethaber projesi kafamda belirmeyecekti belki de.
Çok sıkıntı çektim. Çocuklarımı servisten indirmek zorunda kaldım. Elektriksiz, susuz kaldım. Ev kiramı ödeyemedim aylarca. Hatta yıllarca. Arabamı aldılar altımdan, bir evim zaten yoktu. Çile çektim, benimle birlikte çocuklarım da çekti o çileyi. Ailem de. Babam, annem hepsi!
28 Şubat geçeli çok oldu.
Ben de her 28 Şubat sürecinde...
Rabbime ellerimi açıp...
Sadece şükrediyorum!
O günlerden, bugünlere beni getirdiği için!
Kaybetti!
Davalarla boğuşa boğuşa kaybetti.
Ne evi kaldı, ne barkı. Ömrünün son gününe kadar borç içinde yüzdü. O dönemde yüzüne kapanan kapılar iş başındaki iktidar döneminde de açılmadı. O da, Pınar'ını okutmak için, çırpındı durdu.
Ve "ulusalcı yaftası" ile gözlerini hayata yumdu!
***
Ankara'daydım ben.
Yeni Günaydın'da...
"Kirli Sayfa"nın nasıl açıldığına, kimi milletvekillerinin haysiyetlerine dolarla paha biçtiklerine, Çiller'in etrafındaki vekillerin nasıl çil yavrusu gibi dağıldıklarına tek tek şahit oldum. Yüksek rakımlı tepelerden gelen baskılar, iş kapılarının kapanması için sabahın köründe açılan telefonlar ve peşpeşe açılan davalar.
Yeni Günaydın'da topyekün direndik!
Direnişimizin bedelini ağır ödedik!
Kimimiz hala ödüyoruz!
Çok dava gördük, oradan oraya koşturup durduk.
Askere hakaretten, Çankaya'ya hakaretten, dayıya, yeğene, kayınbiradere hakaretten.
Keşke dava açmakla yetinselerdi!
Aldıkları tazminatlar yetebilseydi keşke!
Yetmedi!
Yetinmediler!
***
Behiç Kılıç'ı açlığa mahkum ettiler az önce de yazdığım gibi.
İşinden ettiler, evine haciz koydular, altından arabasını aldılar.
Bana gelince...
Yeni Günaydın'ı kapattırdılar.
Ben de işsiz kaldım.
Bir süreliğine orada burada oldum.
Ertan Yülek'in torpiliyle Ankara'nın mahalli televizyonu Ostim'de bile çalıştım.
Ve üç yıllık işsizlik!
Bir televizyonun haber müdürü olmuştum!
Sadece bir saat.
Bir telefon ve ben bir saat sonra yeniden işsiz kaldım.
Yıllarca gazetecilik yaptım, kalem oynattım. Bazı kişiliksiz kişilerin karşısına iş istemek için dikildiğimde, gururumla oynadılar, dalga geçtiler ayakları masanın üstünde bir halde. Biri bana dedi ki:
"Sen haber yazabiliyor musun?"
Bir başkası, daha ağır laflar etmişti.
İş için girdiğim kapıdan, hep ağlayarak çıktım.
Sonra da bir duvarın dibinde oturup, Rabbim'e sığındım!
***
İsimlerini vermeyeceğim, bana o zulmü yapan mesleğimin yüz karaları daha sonra bir bir yok oldu gitti. Kimi de kapımı çalıp iş istedi. Ben onlar gibi davranmadım, çayını kahvesini ikram ettim, yemek yedirdim, yolculadım.
Onlardan bazıları bugünde çıkıyor karşıma.
Mahçup!
Başı önde!
Utanç içinde!
28 Şubat mağdurlarından biriydim evet ama, 28 Şubat'ı yaşamasaydım, bugünleri göremeyecektim belki de. İşsiz kalmasaydım İnternethaber projesi kafamda belirmeyecekti belki de.
Çok sıkıntı çektim. Çocuklarımı servisten indirmek zorunda kaldım. Elektriksiz, susuz kaldım. Ev kiramı ödeyemedim aylarca. Hatta yıllarca. Arabamı aldılar altımdan, bir evim zaten yoktu. Çile çektim, benimle birlikte çocuklarım da çekti o çileyi. Ailem de. Babam, annem hepsi!
28 Şubat geçeli çok oldu.
Ben de her 28 Şubat sürecinde...
Rabbime ellerimi açıp...
Sadece şükrediyorum!
O günlerden, bugünlere beni getirdiği için!