Bu bayram gerilimin adı: Evde AK Partili misafirle Saadet
Partili misafirin aynı anda denk gelmesi...
Hitchcock gelsin de gerilim neymiş görsün.
Mevzu bir yerde illaki seçime gelecek. Nasıl gelmesin? Haftaya
sandık başına gidecek herkes.
Böyle bir durumda kalan ev sahibinin halini varın siz
düşünün.
Ya da durun ben anlatayım.
RAHMETLİ MARKS'IN KULAKLARI
ÇINLASIN
Sınıfta dersi kaynatmaya çalışan çocuk misali, konu seçimlere
gelmesin diye sürekli alakasız polemikler ortaya atarak
misafirlerin dikkatini dağıtmak hiç de kolay değil.
Kadim bayram polemiklerinden girerim, konu konuyu açarken zaman
geçer diye düşünüyor insan.
Önce "ev baklavası mı yoksa hazır baklava mı?" diye attım ortaya
bir soru. Gençlerin zaten ev baklavası kavramından haberleri
olmadığı için hiç ilgilerini çekmedi, o kafalar cep telefonundan
milim kalkmadı.
Büyükler de "nerde o eski bayramlar" diye mevzuya dalar, ordan da çıkamazlar diye beklerken biri kalkıp "hiçbir şeyin artık eskisi gibi tadı yok. Zaten hazır baklavanın kilosu da olmuş şu kadar... Her şey ne kadar pahalandı" demesin mi.
Ooo... En riskli alana jet hızıyla dalış yaptık.
Topu, kendimi de gömmek pahasına "ama hanımlar da biraz kolaycılığa kaçıyor sanki" diyerek taca çıkarmaya çalıştımsa da olmadı.
Ve, "Ne yapsınlar onlar da çalışıyor, yoruluyor. Bu zamanda
ev geçindirmek kolay mı?" atağıyla top tekrar sahalarda.
Hemen çocuklara döndüm "Çocuklar hadi yine iyisiniz. Bu bayram
dedenize bin lira yattı, dağıtmıştır size. Ne alacaksınız bakalım?"
dedim ama demez olaydım. "Yooo bin lira dediler ama babanneme 750
yatmış. Söylerken bol keseden veriyorlar, hiç 750 demediler"
cevabıyla kaçınılmaz sonun yaklaştığını hissetmem bir
oldu.
Vay arkadaş! Rahmetli Marks boşuna dememiş "alt yapı üst yapıyı
belirler" diye. Bayramda bile her mevzu dönüp dolaşıp ekonomiye
geldi.
Konu hayat pahalılığıyla kapanır, dolara uğramaz inşallah derken,
ona da uğradı.
Yahu bi CHP'li falan olsa, ortaya "Ramazan bayramı mı, şeker bayramı mı?" diye atarsın, yürür gider. Ama ortamda terminolojisi, ideolojisi, kökleri bir, dalları ayrılmış insanlar var. Tutmaz yani şeker bayramı...
Bir yanda değişmeyen "ısınan hava yükselir" kuralı, bir yanda fonda dozu gittikçe artan bir gerilim müziği...
Ben "işi iktidar muhalefet denkleminden uzak tutsak iyiydi" diye
düşünürken Ali Amca " eee gazeteci hanım, söyle bakalım seçimleri
kim kazanacak, nedir son durum?" diyerek beni ateşin tam ortasına
atmasın mı?
Atmasındı ama attı.
Keşke MHP'li Hasan Amcalarla denk gelselerdi demekten kendimi
alıkoyamadım. Düşünsenize evde bir ittifak havası. Kafadan
"seçimler ne olacak?" diye gir konuya sonra seyreyle muhabbeti.
Gelsin Bahçeli Reise övgüler, gitsin Erdoğan Reise methiyeler...
Ver mehteri ver mehteri...
Ama nerdeee...
Bizdeki de şans işte.
Hay bin Murphy...
Her an birisi çıkıp "AK Parti ülkeyi ne hale getirdi?" diyecek ya
da diğeri "Saadet'e bak sen, gitti de CHP ile ittifak yaptı"
diyecek, ortalık karışacak diye aklım çıkıyor.
Şimdi ne desen olmayacak. Ev sahibi olarak iki ateşli tarafın arasında kalmışsın.
İşin kötüsü bayramdasın. Hani birlik ve beraberlik duygularımızı perçinlemesi gereken bayram...
Ama işin içine siyaset girince; sabah aynı saflarda omuz omuza
bayram namazı kıldığı insanları, akşam siyasi fikirlerinden dolayı
hain ilan edebilmenin o kadar da kolay olduğu bir zamandan
geçiyorsun.
Keşke böyle zamanlar dursa, "hayat bayram olsa" diyor insan.
Sarmalar, baklavalar faslını geçmişiz. En iyisi ben mutfaktan kek
mek bişeyler getireyim. Yok yok kek olmaz, çık ordan...
"Aaa çaylarınız bitmiş. Ben bi çayları tazeleyeyim sonra devam
edelim" diyerek "Aman ağzımızın tadı bozulmasın Ali Rıza Bey"
modunda mutfağın yolunu tuttum. Galiba hem ev sahipliğinin hem de
günümüz gazeteciliğinin hakkını layıkıyla teslim etmiş
oldum.
Elimde çaylar, mutfaktan salona doğru ilerlerken "ulan şu mevzuyu
ittifaklara, hainliklere falan uzanmadan bi tatlıya bağlasaydık"
derken kapı çaldı.
BETERİN BETERİ
VARMIŞ
Açtım.
Koloni halinde gezen birtakım akrabalar...
Daha önce gelin, damat, torun, maaile gezen akrabaları gördüğüme
hiç bu kadar sevinmemiştim.
Bu ortamda kimse kimseyi duymazdı zaten.
Hoş ortam sakin olunca ne oluyordu ki sanki.
Kimsenin kimseyi duymak için dinlemediği, sadece söyleyeceklerini
sıralamak için zaman kolladığı bir ortamda diyaloglar hep monolog
değil miydi?
Ben bayramlar bayram olsa keşke diye dertlenirken beterin beteri
de varmış meğer.
Bir arkadaş "Daha da kötüsü var. AK Partili, İyi Partili, CHP'li,
MHP'linin bir araya gelmesi. İsmail Ağacısı, Kur'an İslamcısı,
ortada duralımcısı... Hepsi bizim evde" deyince halime şükrettim
doğrusu.
Hadi hepinize iyi bayramlar...