Kağıt fiyatlarının dövize bağlı olarak artması başta
gazeteler olmak üzere bütün yayıncılık sektörünü derinden
etkiledi.
Bu durum özellikle Türkiye'de gazetelerin dijitalleşme eğilimini
daha da tetikleyecek ve basılı gazetelerin sonunu beklenenden daha
çabuk getirecektir.
Birçok gazete, eklerini kapatma kararı aldı.
Daha dün Vatan gazetesi bir açıklama yaparak magazin
eki Makaron'un sayfa sayısını düşürdüğünü açıkladı.
Gerekçesini de şöyle yayınladı:
"Yılbaşında tonu yaklaşık
2 bin TL olan gazete kâğıdı 5 bin TL'ye yaklaştı. Dolar kurundaki
artış baskıdan dağıtıma tüm maliyetlerimizi artırdı. Ya satış
fiyatımızı artıracak ya da sayfa sayımızı azaltacaktık. Biz ikinci
yolu seçtik. Bir süre için Makaron, gazetemizin ortasında 6 değil 4
sayfa olarak yer alacak. Hafta sonu eklerimizi de yine geçici bir
süre askıya almak zorunda kaldık. Bu durumu anlayışla
karşılayacağınızı umuyor, desteğinizin süreceğine
inanıyoruz."
Diğer gazetelerin de durumu farklı değil.
Hatta devlet, 1920 yılından bu yana çıkan Resmi
Gazete'yi kapatma kararı aldı. Resmi gazete de bundan böyle
sadece dijital ortamda çıkacak.
Habertürk'ün basılı gazeteye son vererek sadece dijitalle devam
kararı almasının ardından medyada topyekün bir dönüşümün
gerekliliğini bir süredir tartışıyoruz.
İşte bu tartışmaların üzerine kağıt fiyatlarındaki artış,
artık dönüşümü zorunlu kılmaktadır.
Artan maliyetleri ve düşen tirajları düşününce gazete patronları
için basılı gazete çıkartmanın ekonomik bir getirisi olmadığı
açık.
Tabi bunu sadece "gazete" bağlamında söylüyorum.
Yoksa gazete patronlarının aynı zamanda farklı sektörlerde de
"patron" olduğunu, dolayısıyla iktidara ya da
başka güç odaklarına yakınlıklarıyla gazeteden ettiği zararı
ekonomik anlamda başka alanlardan çıkarabilme olasılığını konu dışı
tutuyorum.
BASIN İLAN KURUMU BU DURUMU
ÇÖZEBİLİR
Peki gazetelerin baskıdan vazgeçememesinin en büyük nedeni ne?
Tabiki Basın İlan Kurumu'ndan aldıkları reklam ve
ilanlar.
Bu aynı zamanda medya sektöründe zorunluluk haline gelen bir
dönüşümün önündeki en büyük engeldir de.
Basın İlan Kurumu bu engeli aşmak yerine ne yapıyor
peki?
Önceki gün Resmi Gazete'de yayınlanan yönetmelik değişikliğiyle
öğreniyoruz ki ; gazetelerde çalışan asgari çalışan
sayısını düşürüyor.
Belli ki kağıt fiyatlarıyla artan maliyetlerden gazeteleri bir
nebze kurtarmak istemiş. Bunu da en bilindik yöntemle yani
"gazeteci kovarak" yapmaları için gazete
patronlarına alan açıyor.
Böyledir zaten; bir kriz anında en kolay vazgeçtiğimiz şey
insandır, emektir. Maalesef.
Basın İlan Kurumu, bunu yapmak yerine alternatifler üretebilir,
insan sayısı yerine sayfa sayısını düşürebilirdi pekala.
Ama bu da kalıcı bir yöntem değil. Çünkü yaşanan krizin medya
sektöründeki gerçek maliyetinin ne olduğunu/olacağını henüz tam
anlamıyla bilemiyoruz.
Türkiye'nin medya sektöründe gerçekten ihtiyacı olan şey
artık ayakları yere basan bir internet yasası.
Sosyal medya da dahil olmak üzere internet mecralarını ve
yayıncılığını kapsayacak bir yasa ile sadece çok geç kaldığımız bir
zorunluluk yerine getirilmeyecek aynı zamanda tüm bu yapısal ve
ekonomik sorunlara da çözüm üretilmiş olacak.
Basın İlan Kurumu, internet gazetelerine reklam ve ilan vermeye
başlasa eminim ki birçok büyük gazete dijitalle yoluna devam kararı
alacak.
Aksi takdirde okunmayan, satmayan gazeteler için devletin
parası Basın İlan Kurumu eliyle dağıtılmaya devam
edecek. Üstelik de devletin 98 yıllık bir geleneği
bitirip Resmi Gazete'yi bile dijitale çevirdiği bir ortamda.
Ve biz şu anda, şartlar bizi buna zorlarken bile
gerçekleştiremediğimiz bir dönüşümün arkasından el sallarken
bulacağız kendimizi.
Velhasılı yazık olacak...
twitter.com/Htckubra
Facebook Hatice
Kübra